Atıkların bir kısmı doğal ortamda hızla parçalanarak zararsız bileşikler haline dönüşürken, ağır metaller ve bazı organik yapıdaki bileşikler ise, yıllarca bozunmadan yapılarını muhafaza edebilmektedir. Bu da, insan ve ekosistem üzerinde zararlı etkilerini sürdürmelerine yol açar. İlaçların üretildiği veya tüketildiği alanlarda oluşan ilaç kaynaklı atıklar, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, atık yönetiminde hak ettiği önemi kazanmamıştır. İlaçlar, kolay içilebilmeleri ve uzun süre depolanabilmeleri amacı ile mümkün olduğu kadar dayanıklı ve sıvı fazda hareketlilikleri yüksek olacak şekilde üretilirler. Bu özelliklerinden dolayı, ilaç içindeki aktif maddeler ekosistemde birikerek çeşitli etkilere sebep olabilirler. Antibiyotikler, ağrı kesiciler, ateş düşürücüler, kalp ilaçları, kolesterol ilaçları, tansiyon ilaçları, steroidler v.b. çeşitli araştırmalarla ekosistemde tespit edilen ilaçlardır. İlaç üretim aşamalarında kullanılan kimyasalların atık olarak çevreye geçtiklerinde ortaya çıkabilecek zararlı etkilerinin değerlendirilmesi, bu maddelerin yerüstü ve yeraltı su kaynaklarına geçen miktarlarının izlenmesi, ciddi problemlerin önlenmesi açısından önemlidir. Kullanılmayan veya raf ömrü dolmuş ilaçlar çöp kutusuna ya da tuvalete dökülerek, deri üzerine kullanılan ilaçlar banyo yapılırken yıkama suyuna karışarak, ağızdan alınmış ilaçların bir kısmı ise bağırsaklardan emilmeden, emilen ilaçların idrar ya da dışkı ile kanalizasyon suyuna karışarak ekosistem açısından tehlikeli bir bulaşan halini alır. İlaç kaynaklı atıkların yönetimi, bu konuda farkındalık yaratılmamış olması, yetişmiş elemanın olmayışı, finansal kaynakların yetersizliği nedeniyle sorun teşkil etmektedir. Toksik maddeler içermesi nedeniyle bu tip atıkların oluşması, toplanması, depolanması ve imhası, hem halk sağlığı, hem de çevre üzerine doğrudan etkileri nedeniyle önemlidir. Uygun arıtma, depolama, taşıma ve imha yapılmadığı zaman insanların ölümüne, yaralanmasına ve hastalıklara ya da çevrenin zarar görmesine neden olabilecek katı, sıvı ve gaz halindeki atıklar Tehlikeli Atıklar olarak adlandırılır. Ülkemizde tıbbi atık imhası ile ilgili yasal düzenlemeler, bu konuda çalışacak yetişmiş personel sayısı, bu konuya ayrılmış mali kaynaklar yetersizdir. Çeşitli nedenlerle evlerde biriken ilaçların, kazaen veya istemli zehirlenmelere neden olduğu bilinen bir gerçektir. Zehirlenme şüphesiyle acil servislere sık sık çocuk hasta getirilmektedir. Bu hastaların da çoğunluğunu 5 yaşından küçük çocuklar oluşturmaktadır. Bu çocukların zehirlenmelerine neden olan etkenler ise evlerde bulunan ilaçlar ve temizlik vs. için kullanılan maddelerdir. Zehirlenme nedeni olarak ilk sırada ilaçlar yer almaktadır. Başta evlerde kullanım dışı biriken ilaçlar olmak üzere çeşitli nedenlerle ülkemizde atık ilaç sorunu önemli bir boyuta ulaşmıştır. Türkiye’de de çeşitli nedenlerle evlerde kullanılmayan ilaçlar birikmektedir. Bu ilaçlar evlerde birikmesi sonucu ya çöpe yada çevreye atılmaktadır. İlaçların ekosisteme geçişi çeşitli yollarla olmaktadır. İnsanlar ve hayvanlardan başlayan bu döngüde ilaç aktif maddeleri yeterli arıtım yapılmadığı takdirde içme sularımıza kadar ulaşır. İçme sularına karışarak potansiyel risk oluşturan ilaçlar, beşeri ve veteriner ilaçları olarak ikiye ayırılabilir. Veteriner ilaçları, çiftlik hayvanı ve kümes hayvanı üreticiliğinde verimi artırmak veya tedavi amaçlı kullanım yolu ile çevreye karışırlar. Beşeri ilaçlar idrar ve dışkı yolu ile kanalizasyona ve oradan da atık su arıtma tesisine ulaşırlar. Geleneksel olarak evlerde ilaç imhası tuvalete dökme veya çöp kutusuna atma şeklinde olur. Tuvalete dökülen ilaç, şehir kanalizasyon sistemine geçerek, arıtma tesislerindeki yararlı bakterileri etkileyebilir. Çöp kutusuna atılan ilaçlar, çocukların veya hayvanların zehirlenmelerine neden olabilir. İlaç atıkları çöp döküm alanından yeraltı sularına karışabilir. Geri dönüşüm programının uygulandığı yerlerde bu ilaçların güvenli bir şekilde imha edilmesi sağlanmalıdır. Ülkemizde, atık yönetimi yerel yönetimlerin sorumluluğudur. Belediyeler, tıbbi atık yönetimini Tıbbi Atık Kontrol Yönetmeliği’ne göre yapmaktadır. Bu yönetmelik, atıkların toplanması, nakli, geri dönüşüm işlemleri, yeniden kullanımı, geri kazanımı ve imhasını kapsamaktadır. Halk sağlığı ve çevre açısından tehlikeli atıklar, tehlikeli olmayanlarla ayrı yerlerde, farklı yöntemler kullanılarak imha edilmelidir. İmha işlemlerinin yapıldığı alanlar da bu iş için uygulanacak yöntemlere uygun olacak biçimde özenle seçilmelidir. Aksi takdirde, toprak, hava ve su gibi önemli yaşamsal kaynaklar atıklarla kontamine olacaktır. Genel çöplüklere dökülen ilaçlar ve ilaç fabrikalarının imalat atıkları da içme su kaynaklarının kirlenmesine neden olmaktadır. İlaç atık yönetimi açısından, iyi organize olamamış gelişmekte olan ülkelerde farmasötik madde pazarının hızla büyümesi, bu maddelerden kaynaklanabilecek çevre kirlenmesi boyutlarının değerlendirilebilmesi zordur. Bu ülkelerde, atık su arıtma tesisleri sınırlı sayıdadır. Genellikle, yoğun yerleşim alanlarının olduğu şehirlerde arıtılmadan atık sular akarsulara verilmektedir. Bunun sonucunda da akarsular açık birer lağım kanalına dönüşmektedir. Türkiye’de kanalizasyon şebekeleri ile toplanan atık suyun yüzde 44,7’si denize, yüzde 43,1’i akarsuya, yüzde 3,5’i baraja, yüzde 2,1’i göle-gölete, yüzde 1,5’i araziye ve yüzde 5,1’i diğer alıcı ortamlara deşarj edilmiştir. Bu sonuçlara göre atık suyun büyük çoğunluğu denizlere ve akarsulara deşarj edilmektedir. Türkiye’de atıksu arıtma tesisleri ile hizmet verilen belediye nüfusunun oranı Türkiye nüfusu içinde yüzde 46, toplam belediye nüfusu içinde yüzde 56’dır. Aydın’da ise bu oran yüzde 88’dir. Türkiye’de 2017 yılında 2.22 milyar kutu ilaç satışı gerçekleşti. Bu satılan ilaçların ilk sırasında ağrı kesiciler yer almakta, hemen arkasında antibiyotikler gelmektedir. Artık İlaç Geri Dönüşüm Kampanyaları, İl Sağlık Müdürlükleri tarafından zaman zaman düzenlenmiş, ancak bu konuda beklenen başarı sağlanamamıştır. Mevcut duruma göre eczanelerde raf ömrü dolmuş ampuller kırılarak, şurup, losyonlar tuvalete; tablet, draje ve kapsüller ise kutularından çıkarılarak çöpe atılmaktadır. Eczaneler atık veya artık ilaç kabul etmemektedirler. Eczaneleri bağlayıcı bir yasal düzenleme de yoktur. Yakın gelecekte, ülkemiz yer üstü ve yeraltı sularının ilaçlar, ilaç metabolitleri veya ilaç bileşimine giren kimyasallar tarafından kirletilmesinin engellenebilmesi ve bu maddelerden kaynaklanabilecek sağlık sorunlarının yaşanmaması için artık ve atık ilaç sorunu bir tehlike olarak algılanmalıdır. Konu ile ilgili gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Medulla İlaç Takip Sisteminin gereksiz ilaç kullanımını azaltacağı düşünülmektedir. Bu da ilaç kaynaklı atık miktarını azaltacaktır. Eczacı Odaları’nın öncülüğünde ilaç atıklarının imhası ile ilgili eğitici seminerler düzenlenerek ve/veya broşürler hazırlayıp dağıtarak evsel ilaç atıklarının yönetimi konusunda halk bilinçlendirilmelidir. Aydın’da bir süredir Aydın Eczacı Odası öncülüğünde kullanım tarihi geçmiş ilaçların imhası için faaliyet yürütülmektedir. Halk tarafından miadı geçmiş ilaçlar eczanelerde toplanmakta, bu ilaçlar Aydın Eczacı Odası aracılığı İzmir’de Çevreci Eczacılar Kooperatifine ulaştırılarak burada İzmir Büyükşehir Belediyesi ile beraber yürütülen çalışma ile uygun koşullarda çevreye ve insanlara zarar vermeyecek şekilde imha edilmektedir. O nedenle Aydın’da yaşayan herkese görev düşmektedir. Doktora gidip gereksiz ilaç yazdırmamalı veya yazdırdığı ilaçları kesinlikle bitirene kadar kullanmalıdır. Aydın halkı evde kullanmadığı, miadı geçmiş ilaçları en yakın eczaneye ulaştırmalı, kesinlikle tuvalete veya çevreye atmamalı, Aydın’da var olan çevre kirliliğinin artışına sebep olmamalı, çocuklarının geleceğini karartmamalıdır.