“Çalışanın kazanacağı” fikri, uzun yıllar boyunca hem ahlaki hem de ekonomik bir gerçek olarak kabul edildi. Okullarda, ailelerde, hatta devlet politikalarında bile bu anlayış hâkimdi: Çok çalış, dürüst ol, karşılığını al. Peki bugün, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik tabloda bu denklem hâlâ geçerli mi?

Son yıllarda artan enflasyon, hayat pahalılığı ve gelir dağılımındaki bozulma, bu soruyu yeniden ve daha yüksek sesle sormamıza neden oluyor. Asgari ücretteki artışlar kâğıt üzerinde umut verici görünse de, mutfaktaki yangın bu artışları çoğu zaman daha cebe girmeden eritiyor. Çalışan kesim, ay sonunda maaşını alıyor ama alım gücü her geçen gün biraz daha düşüyor.

Bugün tam zamanlı çalışan milyonlarca insan, kira, fatura ve temel gıda giderlerini karşıladıktan sonra sosyal hayata, birikime ya da geleceğe dair planlara yer bulamıyor. Çalışmak, artık sadece “hayatta kalmak” için yapılan bir zorunluluğa dönüşüyor. Bu noktada sormak gerekiyor: Eğer çalışmak refah getirmiyorsa, sistem kimin için işliyor?

Öte yandan üretmeden kazanan, paradan para kazanan ya da spekülatif alanlarda gelir elde eden kesimlerin görece daha az etkilendiği bir ekonomik yapı ortaya çıkıyor. Bu durum, çalışmanın değil; sermayeye sahip olmanın ödüllendirildiği bir düzen algısını güçlendiriyor. Sonuç olarak emek, değer kaybederken; çalışmak, toplumsal motivasyonunu da yitiriyor.

Ancak tüm bu tabloya rağmen çalışmayı tamamen “kaybettiren” bir unsur olarak görmek de eksik olur. Çalışmak hâlâ bireyin onurunu, toplumsal düzeni ve üretimin sürekliliğini ayakta tutan temel unsurdur. Asıl sorun, çalışmanın karşılığının adil biçimde verilmemesidir. Emek korunmadığında, çalışmak bir erdem olmaktan çıkıp bir çıkmaz hâline gelir.

Bugün ihtiyaç duyulan şey, “çok çalışın” nasihatleri değil; çalışanın gerçekten kazandığı bir ekonomik düzenin inşa edilmesidir. Aksi hâlde sorunun cevabı netleşiyor: Bu koşullarda çalışarak kazanmak giderek zorlaşıyor, hatta birçok kişi için kaybetmeye dönüşüyor.

Ve belki de asıl tehlike burada başlıyor: İnsanlar çalışmaktan değil, çalışmasına rağmen kaybetmekten yoruluyor.