Eskiden 20’li yaşlarının başında evlenen gençlerin düğünlerini görürdük. Mahallelerde gelin arabaları süslenir, davul-zurna çalınırdı. Şimdi ise durum farklı. Gençler artık evlenmek istemedikleri için değil, evlenmeye güçleri yetmediği için bekâr kalıyor.

Düğün masrafları, takılar, ev eşyaları, kira, elektrik, su, mutfak derken hesap kabardıkça kabarıyor. Üniversite bitiren bir genç iş bulsa bile aldığı maaşla hayatını ancak sürdürebiliyor. Hal böyle olunca evlilik planları “ileride bir gün” rafına kaldırılıyor.

TÜİK verilerine göre Türkiye’de ortalama evlilik yaşı her yıl biraz daha yükseliyor. Kadınlar için 25’lerden 27-28’e, erkekler içinse 27’lerden 30’lara doğru tırmanıyor. Bu sadece rakam değil, aslında bir toplumsal gerçeğin göstergesi.

Evlilik, iki insanın hayatı paylaşmasıdır; ama günümüz şartlarında bu paylaşım bir yük haline geliyor. Gençler hayaller kuruyor, ama hayallerin önüne ekonomi set çekiyor. “Önce iş, sonra ev, sonra düğün” derken yıllar geçiyor.

Sonuç olarak; bugünün gençleri evliliği istemiyor değil, aksine birçok genç yuva kurmanın özlemi içinde. Ancak ekonomik şartlar, onlara evlilik kapısını açmıyor. Eğer toplumsal ve ekonomik politikalar gençlerin lehine düzenlenmezse, gelecek yıllarda evlilik yaşı daha da yükselecek, evlilik sayısı ise azalacak.

Evlilik artık sadece “iki gönül bir olunca samanlık seyran olur” sözünden ibaret değil. Çünkü samanlığın bile kira olduğu bir devirdeyiz.