Günümüz ebeveynliği bir nevi proje yönetimi. Çocuklar artık kendi başına birer insan değil; bir özgeçmişin, bir sosyal medya gönderisinin, bir "Benim çocuğum şunu da yaptı" anlatısının yıldız oyuncusu. Doğduğu andan itibaren başlıyor büyük plan: Montessori mi olsun, klasik mi? İngilizceye 3 yaşında mı başlasın, yoksa önce satranç mı öğrensin? Sonra robotik, kodlama, diksiyon, piyano, drama... Sanki çocuk değil, kurumsal CV hazırlıyoruz.
Elbette tüm bunlar "onun iyiliği" için yapılıyor. Tabii, çok ikna edici! Çünkü hangi çocuk 8 yaşında kendi rızasıyla üç farklı kurs arasında mekik dokuyup akşam da sınav denemesi çözmek ister ki? Ama bu noktada ebeveyn devreye giriyor: “O istemiyor olabilir ama ben onun neye ihtiyacı olduğunu biliyorum.” Ne güzel bir cümle! Üzerine hemen “Ben de onun yaşındayken...” diye başlayan nostaljik bir hayal kırıklığı anlatısı ekleniyor. Çünkü bu çocukların bazıları sadece çocuk değil, aynı zamanda ebeveynlerinin gerçekleştiremediği hayallerin telafisi.
"Ben konservatuvar istiyorum" diyen bir genç, ailesinden “Sanat aç bırakır” cevabını alıyor. “Ben psikoloji okumak istiyorum” diyen bir diğerine, “Senin matematiğin iyi, yazılım oku” dayatması geliyor. Çünkü bireysel istek değil, istatistiksel kazanç önemli. Çünkü aileler çocuklarının değil, toplumun onayını kazanmak istiyor. Komşunun oğlu mühendis olmuşsa, senin çocuğunun tiyatroya hevesi “boş işler” kategorisine giriyor.
Ve ne yazık ki bu çocuklar çoğu zaman ses çıkarmıyorlar. Çünkü sessizlik başarıya giden yolda makbul bir meziyet olarak görülüyor. Kendi isteklerini bastırmayı öğreniyorlar, ebeveynlerini hayal kırıklığına uğratmamak için susmayı. “İleride beni anlayacaklar” umuduyla yaşayan bu çocuklar, bir gün aynaya bakıp “Ben kimim?” sorusuna cevap veremeyecek hale geliyor.
Ama sorun burada da bitmiyor. Bir şekilde “başarılı” olsa bile, kendi olamamış bir bireyin başarısı ne kadar anlamlı? Diplomasını aldığı gün “Şimdi ne yapmalıyım?” diye boşluğa düşen bir genç, sistemin değil, ailesinin başarısızlığıdır.
Çocuklar birey değil de "potansiyel yatırımlar" olarak görüldükçe, ne onların çocukluğu kalıyor, ne bizim insanlığımız. Ve en acısı şu: Bu bireyselleşme korkusu, çocukların özgürce hata yapma, deneme ve keşfetme hakkını elinden alıyor.
Çocuklar anne babalarının hayal panoları değil. Onlar kendi yollarını çizmesi gereken, kendi isteklerini keşfetme hakkı olan bağımsız bireyler. Ebeveynliğin başarısı, çocuğu kontrol etmekte değil; onu kendisi olmaya cesaretlendirebilmekte gizli.
Ama sanırım bazıları bunu fark ettiğinde çocuk büyümüş, sistem mezunu olmuş, hayal de çoktan gömülmüş oluyor.