Birinci Konu: Aydın’daki Barlar Meselesi Daha önce de dile getirmiştik… O zaman bize sövenler dışında sahip çıkan olmadı… Hâlbuki biz, sadece uygar bir ortamda herkesin eğlenmesini ifade ettik… Ama sonuç ortada: Aydın’ın merkezi barlar sokağına dönüştü… Mahalli iktidar buna nasıl bakıyor, bilemem… Bildiğim tek şey, şehit cenazalerinde… Kandil gecelerinde… Belli günlerde camiilerin etrafında lokma döktüren politik akıl… Bir tarftan da camilerin, okulların ve Türkiye’yi emanet edeceğimiz gençlerimizin en yoğun olduğu yerlerde barlara ruhsat veren akıl… Çok çağdaş..! Çok Makyavelistik bir strateji… Bu mu yerel iktidarın medeniyetten anladığı? Bunlarla mı muasır medeniyet seviyesine ulaşacağız? Tekraren söylüyoruz: Yasaklanmasını teklif etmiyoruz. Talebimiz, bu tür eğlence merkezlerinin hem nezih bir ortama taşınması hem de sıkı bir denetlemeye tabi tutulmasıdır. En azından Aydının en merkezi yerinde gece çocuklarımla gezerken uyuşturucu kullanan ya da sarhoş gezen birileriyle karşılaşmak istemiyorum. Kent Meydanı’nda havuz başında ailemle; her Aydınlının yapmak istediği gibi dolaşmayı hayal ediyorum… Ama, Nerede…? Bizim ki hayal…! Ütopya…! O zaman bizim de şu hususları dile getirmek en tabi hakkımız: Sayın Başkanlarım: Sizler böyle yaparak; esas itibariyle bu tür yerlerden uzak durmaya çalışan… Çoluk çocuğunu kötü alışkanlıklardan korumaya amaçlayan Aydınlınları görmezden geliyorsunuz… Bu mu sizin eşitlikçi anlayışınız? Cumaları lokma döktürmeniz… Vefat edenin evine pide göndermeniz... Ramazan ayında iftar vermeniz - en hafifinden- doğru bir hizmet değil… Seçimler geliyor: Lütfen samimi olalım. Vebal altındasınız… Yarın hepimiz hesaba çekileceğiz… Biz, sizlerin bu hususta çok hassas olduğu biliyoruz. Lütfen bizim gibi düşünen, bizim gibi Aydın’da yaşamaya çalışanları da gözetiniz. Çok şey mi talep ediyoruz? İkinci Konu: Enerji’ye ihanet eden zihniyet… Türkiye enerji hususunda dışa bağımlı bir ülke… Bunu çözmek için çaba gösteriyor. RES, GES, JES gibi imkânlarla elektirik üretmeye devam ederken… Bir tarftan da Mersin Akkuyu'da Nükleer enerji ile elektrik üretmek için düğmeye bastı.. Bastı basmasına da… Hemen içimizdeki istemezükçüler başladırlar bağırmaya… “Nükleer enerji istemeyüz” diye… Türkiye'nin attığı her adıma karşı çıkan bu çapulcu zihniyet, Mersin Akkuyu’da temel atma öncesinde tanıtım filminde oynayan CERN'de çalışan ODTÜ mezunu UNESCO ödüllü Prof. Dr. Bilge Demiköz ve Aziz Sancar'a hücum ettiler… Tanıtım filmin yayınlanmasından sonra “istemezükçüler” sosyal medyada hakaret yağdırdılar bu bilim insanlarına… Bunun adı tahammülsüzlüktür… Bu çevreler hem dışa bağımlı kalmayalım diyor… Hem de istemezük diye bağırıyorlar. Çok şey söylemeye ihtiyaç yok: Gölge etmeyin; yeter. Üçüncü Konu: 24 Haziran Seçimleri Baskın seçim… Erken seçim… Ne denirse densin… Milletin tek kozu… Bu, millete çok görülmemeli… Her parti ne yapacağını, kimlerle ittifak kuracağını ve ittifak protokollerini bir an evvel açıklayıp milletin huzuruna çıkmalıdırlar. Yani dürüst davranmalılar… İkiyüzlülüğe gerek yok… Herkes eteğindeki taşları döksün. Bizim her daim söylediğimiz şey şudur: İstikrarı kim sağlayacaksa, mazlum ve mağdurların hamiliğini kim yapacaksa; buyursun… İşte, er meydanı… Seçim sonuçları ne olursa olsun “intikamcı ve öç almacı” bir poltika izlemesin yeter… FETÖ’nün bundan doğduğunu unutmayalım. Suçlulular… İhanet şebekeleri en ağır şekilde cezalandırılsın… Ama yeni bir mağdur edebiyatına mahal verilmesin. Birinci ve İkinci konuların yerelde ve genelede oylanacağını da unutmayalım… Bizim 24 Haziran 2018 seçimlerinden beklentimiz ve umudumuz budur. Sözün özü şudur: 25 Haziran sabahı bu milletin yüzü gülsün. Vesselâm…