Sevmeyene karınca yük, sevene filler karınca; Dağı bile taşır insan aşık olup, inanınca. Sevmenin gücünü ne güzel anlatmış Şems-i Tebrizi hazretleri. Ancak ömrünü aşka adamış biri sevmenin ne denli güçlü olduğunu bilir ve böyle anlatırdı mutlaka.  Şems-i Tebrizî ya da Şems ed-Dîn Muhammad (d: 1185 - ö:1248), Azeri Azerbaycan Türklerinin İslam alimi ve mutasavvıf. Mevlânâ Celâleddîn Rûmî'nin gönül dünyasında büyük değişikliklere sebep olan ve Mevlânâ tarafından yazılan ilâhî aşk şiirlerinden oluşan 'Dîvân-ı Şems-î Tebrîzî' adındaki nazım eser sayesinde tanınan çok kuvvetli bir din âlimidir. İsminden de anlaşılacağı üzere İran'ın Doğu Azerbaycan Eyaleti'nin yönetim merkezi olan Tebriz şehrinde doğmuş bu zat hangi ilahi emir ile Konya’ya kadar gelmiş ve orada bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan Ülkesi’nin Belh şehrinde doğup Konya‘ya gelen Bahâeddin Veled’i bulmuştur. Hangi aşkla O’ndaki yarımı kendi yarımıyla tamamlamış ve yoğurmuştur da Bahâeddin Veled’i Mevlana Celaleddin-i Rumi’ye dönüştürmüştür.  Bu iki insanın talip olduğu ortak şey Aşktı. Ama bugün onlara mesnetsiz iftiralar atanların kıt zekaları ile uydurdukları iki insanın birbirine olan sapık aşkı değil. O’nlar aradıkları ilahi aşka ulaşmak için birbirlerine yol açtılar. Allah’ı bilmek bir yoldur. Bu zorlu yolu aşmak ise sadece istemekle olmaz. Yoğrulmak, şekillenmek gerekir. İşte bu iki aşk adamını Konya’da buluşturup Allah’a varan yolu onlara açanda şüphesiz ki aradıkları asıl sevgilidir. Hadisi Kudside şöyle der yüce yaratan; “Beni isteyen beni bulur. Beni bulan beni bilir. Beni bilen beni sever. Beni seven bana âşık olur. Bana âşık olana ben de âşık olurum. Ben kime âşık olursam onun canını alırım. Ben kimin canını alırsam, diyetini de üstüme alırım. Ben kimin diyetini üstüme alırsam onun diyeti bizzat ben olurum.”  İşte bu iki insanın aradığı tam olarak buydu. İkiden bire varmak. Bir olunca benlik ortadan kalkar. Yol bire varınca, artık sadece o vardır. Her şey O’ndan gelir, O’na varır. Kendinden çıkamayana, cennet ve cehennem taalluk eder. Oysa kendini ortadan kaldıranlar, bire varanların muradı cennetin köşkleri sarayları değil, ahirettede O’nunla bir olmaktır. O’nunla olmak, O’nsuz kalmamak. Aşıkın muradı sevgiliden gayrısı olur mu? İşte dünyada Allah’a varmanın yolunu arayanlar, Allah’ı hakkıyla bilme erdemine erişirler.  İşte Mevlana’ya bu yolu vardıran, varmasına vesile olan kişidir Şems. Bu yol varılmış olmalıdır ki yaşadığı zaman için, şöyle demiştir.“Benim iki gecem var uykusuz geçirdiğim. Biri seninle olduğum gece, sen varken nasıl uyuyayım. Biri de sensiz olduğum gece, hasretin bırakmaz ki uyuyayım.”İşte gecelerini sevgiliye adayarak yaşadığı ömrünün sonuna da Şeb-i Arus ismini vermiş, öldüğü geceye “Düğün Gecesi” demiştir. Nedir düğün gecesi? Sevgiliye kavuşmadır. İşte dünyanın anlamı insan için budur. Kişi neyi özler neye kavuşmak ister, ne için çalışırsa ahirette de kavuşacağı odur.