Çok acayip bir çağ yaşıyoruz. Daha önceki yazılarımdan birinde, milyarlarca yaşında olan dünyada tamda ineklerin oturarak dünyayı ısıttığı ve küresel ısınmaya sebep olduğu çağa denk geldiğim için isyan etmiştim. Ama her geçen gün bakıyorum da keşke tek derdimiz ineklerin osurması olsa diyorum. Dünyanın son temiz zamanlarında çocukluk ve gençlik yaşadığım için kendimi çok şanslı hissederken, o temiz zamanların sonunda böyle kirli bir dünyaya geçmenin ne kadar üzücü olduğunu da eklemeden geçemeyeceğim. Her gün yeni bir kaos, her gün yeni bir sıkıntıyla boğuşuyor dünya. Ultra seviyesine bir komplo teorisyeni olduğum içindir ki, 6 yıl önce oynanan tiyatronun yaşadığım en iyi kurgu olduğunu zannederken pandami safsatasını yaşadık. İnekler osuruyor diye dünya ısınıyor diyen zırtapozun tetiklemesiyle herkesi şişleyip, kendi rızaları ile hasta ettiler. Ölümden korkup kaçan insanoğlu kendi hür ve özgür(?) iradesiyle ölümle dans etmeye başladı. Zira etrafımda insanların patır patır kalp krizi ve pıhtı atması vakalarıyla döküldüklerini görüyorum. Bu vakaları yaşayanların kimileri kurtulurken kimleri ölüyorlar maalesef. Pandemi tiyatrosunun üstün başarısıyla beraber dünya şizofrenik bir yaşam standardına sürüklendi. Bu kontrollü pandemik senaryo ile bizi yeni dünya düzeni diye bir dayatmanın içine soktular. Kendi rızamızla özgürlüğümüzü, sağlığımızı ve mutluluğumuzu çaldılar. Bilim adı altında bilime ihanet ederek, bilimsel bir katliamın tetiğini çektiler. Bu andan itibaren hiç kimse eskisi gibi olmayacak diyerek, artık ne yaparsak yapalım bundan kaçamayacağımızı düşündürdüler. Evet kazandılar. Artık hiç birimiz eskisi gibi değiliz. Kontrollü pandemiyle, kontrollü ekonomik krizi derinleştirdiler ki elimizde avucumuzda kalan son bir kaç kırıntıyıda kaybettik. Şimdi tek derdimiz karnımızı doyurabilmek. Bu karın tokluluğunun karşılığı da daha çok kölelik. Şimdi hiç kimse yaşantısından mutlu değil. İster hasta olsun ister sağlıklı, ister işi olsun ister işsiz, ister parası olsun ister parasız. Kimse olduğu durumdan mutlu değil. Ama daha acısı son vuruş henüz gelmedi. Karın tokluğuna yaptığımız kölelil artık bedensel köleliğin çok ötesinde, ruhsal ve zihinsel köleliğe dönmüş vaziyette. Artık bu kafesten çıkmak imkansız. Şanslı olan bir kaç milyar insan kaldı dünyada, Türkiye’de ise bir kaç milyon. Bunların dışında hiç kimse artık özgür değil. Ve artık ne durumda olursanız olsun mutlu olmayı hayal etmeyin. Çünkü mutluluğumuzu üç kuruşa onlara sattık. Artık onlar istemeden mutlu olmamız imkansız. Bizi bu durumdan kim mi kurtaracak? Sizi öldürecekler diye korkutarak fişlettikleri ve öcü gibi baktığınız o bir kaç milyon var ya işte onlar. Bir gün onlara direndikleri için çok minnettar olacaksınız. İşte o gün geldiğinde sizin için çok geç olacak.