TV programlarına dikkat ediyormusunuz ?
Adını bile bilmediğim malum evlilik programları, gelin kaynana, yemek programlarında çorbanın fazla tuzuna kırık verilen puanla çıkan kavga, enişte baldız hikayeleri ev kadınlarını gün boyunca esir alıyor.
“Sen nerden biliyorsun bunları, demek ki izliyorsun“ diyebilirsiniz.
Benim izlediğim yok ama, salonda tek televizyon ve uzaktan kumanda bende olmayınca, başkalarının merakı benim için işkence oluyor ekranda.
Bu programları okumuş, okumamış, fark etmeksizin, her kadın aynaya bakar gibi saatlerce ekrana yapışık büyülenmiş durumda.
TV’lerle abuk subuk programlarla uyutulan kalabalıklar ne eğitimli ne de cahil dinliyor.
Kadınları aynı noktada birleştiriyor. Açıkça evlilik, giyim kuşam ve programlarda aile içinde kalması gereken seviyesiz ilişkiler kadınlıklarını dürtüyor.
Güzel olmak, beğenilmek, eş bulmak hiç bir kadının sırt çeviremeyeceği iç gıcıklayıcı merak dürtüsü konular.
İşte gerçek hayattan uzaklaşıp, sanal alemde uyutulanlar.
Kim bilir acaba kendi hayatlarından sahnelere mi benzetiyor ?
Üniversitelerin Sosyoloji bölümleri bu dizileri mutlaka araştırma konusu yapmalı.
Türk kadını neden dizilerin bağımlısı acaba ?
Sigara içki, kumar, bahis gibi bu da bu da bir bağımlılık aslında.
Başkalarının hayatı neden bizi bu denli ilgilendiriyor ?
Kaynanasına aşık damat, eniştesiyle kaçan baldız hikayeleri ne kazandıracak bu topluma ?
Farkında değiliz ama sıcak suda sauna keyfi yaptığını zanneden kurbağanın hikayesindeki gibi alttan yavaş yavaş ısıtılan suyun farkına varmayan kurbağanın gittikçe kaynayan sudan bir daha hiç sıçrayamamasının
dayanılmaz hafifliği bugün değil yarın çok daha acı sonuçlar doğuracaktır.
Sokrates’e göre üç çeşit insan vardır,

Birinci tür insan
“Bilmediğini bilmeyen insandır “
Bütün kapılarını eliyle kapatıp uykuya dalmıştır.
Uyuyan insan hiçbir şeyi öğrenip anlayamaz bilip tanıyamaz ancak geçireceği bir şokla uyanabilir.!

İkinci tür insan,
“Bilmediğini bilen insandır “
Uykudan uyanarak eksikliğini fark eden kararlı bir şekilde eksikliklerini tamamlamaya arzulu ve uyanan insandır
Süreç içerisinde algılardan kurtulabilirse,
kendini geliştirip olgunlaşacaktır !

Üçüncü tür insan
“Bildiğini bilen insan “
Buna uyanık ve olgun kamil insan da denebilir
Bu özelliklere sahip bir insan hayatın anlamını sezip arzularını ve nefsini bu anlama uygun bir şekilde yönlendirebildiği ölçüde huzuru ve mutluluğu elde edebilecektir !
Biz Türkler ise bu üç tanıma da girmiyoruz.
hem zeki, hem çalışkan ama hem de uyuyan..!
İngiliz yazar Shakespeare’in dediği gibi ,
Pozitif düşüneceksin...
Hayata sımsıkı sarılacaksın...
İşinden kafanı kaldırıp sevdiklerinle vakit geçireceksin...
Herkesi sev ki, hücrelerin yenilensin...!
Bunlara öyle ihtiyacımız var ki bugünlerde..!
PTT ÇARŞI ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ NE OLACAK ?
Aydın kamu binaları deprem olmadan, yıkıma uğrayıp, birer birer yıkıldı.
Oysa bu kentte deprem geçmişine bakıldığında fay kırıklarının çok fazla stres yoğunlaşmadan kırılarak 4-5 şiddetinde deprem yarattığı biliniyor. Nazillili deprem uzmanı Övgün hocanın dediği gibi kentte yıkıma neden olabilecek çok şiddetli bir deprem beklenmiyor. Ama gelin görün ki, herkesin gözü önünde top atsan yıkılmaz misali kamu yapıları bir rapor uğruna yıkıldı gitti birer birer. Oysa hepimizin malıydı gidenler.
Buna yaşanan en gerçek örnek AYDIN PTT BAŞMÜDÜRLÜĞÜNÜN Denizli devlet karayolu üzerindeki bahçe içindeki adeta “taş” gibi binasıydı. Bu yapının içini çok iyi bildiğim ve en üst kattaki lokantasında mütevazi öğle tabldot yemekleri yediğim günlerden bu yana adeta kale görüntüsündeydi.
Birgün ‘rapor var’ denilerek, Adnan Menderes Stadı gibi yıkıp yerle bir ettiler. Başmüdürlük binasını ardından yapılan ihale ile bir firma kazıya başladı.
Ama bir süre sonra temelde kazı durdu. Uzun yıllar öylece terk edilen arsası içinde otlar bitmeye başladı. Ne olduğunu anlamadığımız bir gün arsa üzerindeki afişten burasının Efeler Belediyesi’nin arsası olduğunu öğrendik. Kalan bir kısmı da özel konut olarak İmar plan tadilatı yapıldığı, sonrasında yapılan bir ihale ile bir firmaya satıldığını duyunca şaşırdık kaldık.
Bu arsaya yeni bir kamu binası yapılacağını beklerken, arsa kamunun elinden gitti.
Bu kez yeni bir örnek çarşıdaki Gençlik Caddesi üzerindeki Çarşı PTT Şubesi koli ve mektup gönderdiğimiz, posta kutularından gelen mektuplarımızı aldığımız tarihi bina boşaltıldı. 1950’li yıllarda Adnan Menderes tarafından yaptırılan iki katlı binada taş ustaları Afyonlu mermerci Nuri Korkmaz ve kardeşinin el emeği bulunan yığma PTT binası boşaltıldı ve aylarca kapalı. Taşınan PTT Şubesi Zafer mahallesindeki Doğu Gazi Bulvarı üzerinde kiralık bir apartmanın zemin katında basık ve kent merkezine uzak ters bir bölgede hizmetlerini sürdürüyor.
Eski PTT binası da öylece boş ve atıl vaziyette duruyor.
Bir taraftan binlerce lira kira ödeniyor.
Tasarruf genelgesi anlaşılan işlemiyor.
PTT Baş Müdürlüğü binasının başına gelen hazin son, Çarşı PTT Şubesinin de başına gelmesin sakın ?
Hadi iyi niyetle soralım.
Halka en kolay ulaşım yeri olan Gençlik Caddesindeki 2 katlı tarihi PTT Şube müdürlüğü binası aylardır neden boş, güçlendirme mi yapılacak, restorasyon mu ?
Bugüne dek neden yapılmadı?
Yoksa, acaba diğer arsası gibi bu tarihi PTT Çarşı binası yıkılıp satılacak mı ?
PTT ilgililerinden kamuoyunu aydınlatmasını bekliyoruz.
Çünkü Aydın arsa ve metruk yapı cenneti oldu,
Eski Müze alanı , SGK eski hizmet binası , Eski santral Garajı , eski otogar alanı , Milli Eğitim ve Emniyet Müdürlüğü hizmet binası, Çocuk Şube, Meşrutiyet Mahalle lojmanları arsaları şehir içinde çürük diş gibi moloz ve çöplük oldu.
Açıklama yapacak biri yok mu ?

SÖZÜN ÖZÜ :
Başarısızlık da bir seçenektir. Eğer başarılı olmuyorsanız, yeterince girişimde bulunmuyorsunuz demektir.