Merhabalar!

Yeni konumuz, empati eksikliğine toplumsal olarak bakacağız. Empati, insanın başka bir kişinin duygusal hallerini ve perspektifini anlaması ve bunlara duyarlı bir şekilde tepki vermesi olarak tanımlanabilir. Günümüzde, empati eksikliği, toplumsal ilişkilerde, ailelerde ve iş yerlerinde artan bir sorun haline gelmiştir. Sosyal medyanın etkisiyle her geçen gün daha fazla dijitalleşen dünyamızda, yüz yüze etkileşimlerin azalmış olması, empati duygusunun zayıflamasına yol açmaktadır.

Toplumlar arasındaki empati farkı, özellikle gençler arasında belirginleşmiştir. Empatinin azalması, toplumsal değerlerin dönüşümüyle doğrudan ilişkilidir. Toplumsal değerlerin dönüşümünü incelediğimizde, özellikle kapitalizm ve bireyselleşme eğilimlerinin etkisi açıkça görülmektedir. Birçok araştırma, toplumların giderek daha bireyci hale geldiğini ve bunun da empatiyi azalttığını göstermektedir. Bireysel başarıya odaklanan toplumlar, empatiye yer bırakmadan sadece kişisel kazancı, çıkarları ve başarıyı önemser hale gelmiştir. Özellikle sanayi devriminden bu yana iş dünyasındaki rekabetçi ortam, bireysel kazançları öne çıkaran bir kültür oluşturmuş ve bu da empatinin gelişmesini zorlaştırmıştır. Bununla birlikte, sosyal medyanın etkisi de büyük bir faktördür. İnsanlar, çevrim içi dünyada daha yüzeysel ve kısa süreli ilişkiler kurarken, gerçek duygularını paylaşmak yerine kendilerini daha çok başarılı ya da mükemmel gösterme çabasına girmektedirler.

Facebook, Instagram gibi sosyal medya platformlarında insanlar genellikle sadece en iyi anlarını paylaşır ve bu, empati kurma konusunda önemli bir engel teşkil eder. Sosyal medyada başkalarının yaşamlarıyla empati kurmak zordur çünkü herkes yalnızca başarılı ve mutlu anlarını paylaşır. Bu tür bir yaşam biçimi, insanların gerçek duygularını ifade etmeleri ve başkalarının duygusal durumlarına duyarlı olmaları noktasında eksiklikler yaratır. Bir diğer önemli etken ise hızla değişen toplum yapılarıdır. Önceden insanlar, ailelerinde ve komşularında uzun süreli, güvene dayalı ilişkiler kurarken, bugün bireylerin sosyal çevreleri giderek daha geçici hale gelmiştir. İnsanlar, bir arada uzun süre vakit geçirme yerine, daha hızlı ve yüzeysel ilişkiler kurmayı tercih etmektedirler. Toplumların hızla değişen dinamikleri, bireylerin duygusal bağlarını zayıflatmış, empatiyi de olumsuz yönde etkilemiştir. Araştırmalara göre, empati eksikliği yalnızca bireylerin psikolojik sağlığını değil, aynı zamanda toplumların genel sağlığını da olumsuz etkileyebilir.

2010 yılında yapılan bir araştırmada, bireyci toplumlarda empati seviyelerinin daha düşük olduğu ve bunun da toplumda daha fazla yalnızlık ve yalnızlıkla ilişkili ruhsal sorunlara yol açtığı bulunmuştur. Empati eksikliği, insanların birbirlerinin duygusal deneyimlerine kayıtsız kalmalarına, duygusal kopukluklara ve sosyal uyumsuzluklara yol açabilir. Empatiyi artırmak için atılacak adımlar ise oldukça basittir. Öncelikle, bireylerin kendi duygusal dünyalarını anlamaları ve başkalarının perspektiflerine duyarlı olmaları gerekir. Bu, yalnızca psikoterapi veya grup terapileri ile değil, aynı zamanda basit sosyal etkileşimlerle de geliştirilebilir. İnsanlar birbirlerini daha iyi anlayarak, kendilerini daha rahat ifade edebilir ve başkalarına duyarlı olabilirler.

Eğitim sisteminde, empatiyi geliştirecek yöntemlere daha fazla yer verilmesi önemlidir. Çocuklara ve gençlere, empatiyi öğretmek, onları sadece akademik başarıya odaklanmaktan ziyade, sosyal duygusal becerilerini geliştirmeye yönlendirmek toplumsal düzeyde empatiyi artırabilir. Ayrıca, sosyal medya kullanımının daha bilinçli hale getirilmesi ve insanların çevrim dışı etkileşimlerde daha fazla vakit geçirmeleri sağlanabilir. Bireyselleşmenin ve dijitalleşmenin etkisiyle empati zayıflamaktadır. Ancak, empatiyi güçlendirmek için atılacak bireysel ve toplumsal adımlar, daha sağlıklı ve anlayışlı bir toplum yaratılmasına olanak tanıyacaktır.