Merhabalar!
Konumuz, sosyal medya ve çocukluk dönemi. Sosyal medya, günümüzde çocukların yaşamlarının ayrılmaz bir parçası haline gelmiş durumda. Teknoloji ve internetin hızla gelişmesiyle birlikte, sosyal medya platformları çocuklar için eğlenceli, bilgilendirici ve sosyal bağlantılar kurmalarını sağlayan araçlar haline gelmiştir. Ancak, bu dijital dünyanın getirdiği avantajların yanı sıra, çocukların zihinsel sağlığını tehdit eden bir dizi olumsuz etkisi de bulunmaktadır. Çocuklar, özellikle ergenlik dönemine girdiklerinde sosyal medyada çok daha aktif olurlar ve bu durum onların psikolojik gelişimleri üzerinde önemli etkiler yaratabilir. Bu yazıda, çocuklarımızın zihinsel sağlığını sosyal medya çağında nasıl koruyabileceğimizi psikolojik bir perspektiften ele alacağız.

Öncelikle, sosyal medyanın çocuklar üzerinde yarattığı olumsuz etkiler arasında özsaygı ve benlik algısı bozulması önemli bir yer tutmaktadır. Çocuklar, sosyal medya üzerinden sürekli olarak başkalarının yaşamlarını gözlemlerken, bu görüntüler genellikle başkalarının mükemmel hayatlarını ve başarılarını yansıtır. Sosyal medyada paylaşılan içerikler genellikle sadece en iyi anları, güzel fotoğrafları, başarı hikayelerini içerir. Bu durum, çocukların kendi yaşamlarıyla kıyas yapmalarına yol açar ve kendilerini yetersiz hissetmelerine neden olabilir. Çocuklar, bu tür içeriklerin gerçekçi olmayan bir hayatı yansıttığının farkına varamayabilirler. Zamanla, dış görünüşleri, popülerlikleri veya sahip olduklarıyla ilgili beklentiler artar ve bu da depresyon, kaygı ve değer kaybı gibi duygusal sorunlara yol açabilir. Çocuklar, sosyal medya üzerinden sürekli onay almak ve başkalarıyla kıyaslanmak için bir baskı hissedebilirler. Bu, onların özsaygılarını zedeleyebilir ve kendilerine olan güvenlerini kaybetmelerine yol açabilir. Diğer taraftan, sosyal medyanın , sosyal beceriler üzerindeki etkisi de göz ardı edilmemelidir. Çocuklar, sanal ortamda sosyalleşirken, yüz yüze iletişimin sağladığı duygusal bağları ve empatiyi yeterince deneyimleyemiyor olabilirler. Sosyal medya, yüzeysel ilişkiler kurmaya yol açabilir. Çocuklar, karşılaştıkları zorlukları veya duygusal durumları açıkça paylaşmak yerine, sosyal medya üzerinden ya da mesajlaşma yoluyla daha dolaylı bir şekilde iletişim kurabilirler. Bu da onların empati kurma becerilerini olumsuz yönde etkileyebilir. Gerçek dünyadaki sosyal etkileşimlerde, duygusal zeka ve empati gelişirken, dijital dünyada bu beceriler genellikle geri planda kalır. Çocuklar, dijital ortamda çok sayıda kişiyle etkileşimde bulunsa da, bu etkileşimler genellikle duygusal derinlikten yoksun kalabilir. Ayrıca uykusuzluk gibi fiziksel sağlık sorunlarına da yol açabilir. Çocuklar, özellikle ergenlik döneminde, akşam geç saatlere kadar telefonlarını kullanarak sosyal medya hesaplarını kontrol etme eğilimindedir. Bilgisayar ve telefon ekranlarının mavi ışığı, uyku düzenini bozarak melatonin üretimini engeller ve bu da uyku kalitesinin düşmesine neden olabilir. Uykusuzluk, çocukların zihinsel ve fiziksel gelişimleri üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Erken yaşta uyku bozuklukları, çocukların öğrenme süreçlerini, hafızalarını ve duygusal dengesini doğrudan etkiler. Ayrıca, sosyal medya üzerinde geçirilen zamanın artması, çocukların fiziksel aktivite yapmalarını da engelleyebilir. Bu da, çocukların hem bedensel hem de zihinsel sağlığı üzerinde uzun vadeli olumsuz etkiler yaratabilir. Bir diğer önemli sorun ise, sosyal medyanın siber zorbalık gibi olumsuz etkileridir. Çocuklar, sosyal medya üzerinden anonim olarak birbirlerine zarar verebilirler. Siber zorbalık, sadece okulda yaşanan zorbalığın dijital ortamda gerçekleşmesidir. Çocuklar, sosyal medya üzerinden taciz, hakaret ve dışlanma gibi durumlarla karşılaşabilirler. Bu durum, çocukların kendilerini yalnız ve güvensiz hissetmelerine yol açabilir. Siber zorbalık, özellikle ergenlik dönemindeki çocuklar için çok daha yıkıcı olabilir, çünkü bu dönemde kimlik ve benlik algısı henüz tam olarak oluşmamış ve sosyal bağlar çok daha güçlüdür. Çocukların sosyal medya üzerinden yaşadıkları bu tür travmatik deneyimler, onların özgüvenlerini ve ruhsal sağlıklarını olumsuz etkileyebilir.

Peki, tüm bu olumsuz etkiler karşısında çocuklarımızın zihinsel sağlığını nasıl koruyabiliriz?

Öncelikle, dijital okuryazarlık eğitimi vermek oldukça önemlidir. Çocuklar, sosyal medyada karşılaştıkları içerikleri eleştirel bir gözle değerlendirmeyi öğrenmelidirler. Onlara, sosyal medya üzerinde gördüklerinin genellikle gerçekliği yansıtmadığını öğretmek önemlidir. Çocukların, başkalarının hayatlarını kıyaslamadan önce, kendilerini olduğu gibi kabul etmeleri gerektiğini vurgulamak gereklidir. Ailelerin, çocuklarıyla sosyal medya hakkında açık ve dürüst bir şekilde konuşmaları, dijital dünyadaki riskler hakkında bilgilendirmeleri çok önemlidir. Ayrıca, aile içindeki iletişim ve sağlıklı ilişki kurma becerileri çocukların gelişiminde kritik bir rol oynar. Aileler, çocuklarının dijital dünyaya adım atmalarını izlerken, onların sosyal becerilerinin gelişmesine de katkı sağlamalıdır. Çocuklar, dijital dünyanın dışındaki dünyada da sosyal etkileşimler kurmalı, arkadaşlarıyla dışarıda vakit geçirmeli ve aileleriyle kaliteli zamanlar yaratmalıdır. Çocukların dijital dünyada harcadıkları zamanı sınırlamak, onların gerçek dünyadaki sosyal becerilerini geliştirmelerine olanak tanır. Ayrıca, çocukların sosyal medya kullanım süreleri konusunda ebeveynlerin belirli sınırlar koyması da oldukça önemlidir. Ailelerin, çocukların gece geç saatlere kadar telefon kullanmalarına izin vermemesi, uyku düzenlerinin korunmasına yardımcı olacaktır. Son olarak, psikolojik destek almak çocukların dijital dünyada karşılaştıkları zorlukları aşmalarına yardımcı olabilir. Eğer bir çocuk sosyal medya nedeniyle duygusal bir travma yaşamışsa, bir psikolog desteği almak, çocukların psikolojik iyileşme süreçlerini hızlandırabilir.