Bu günkü kitap köşemizde benim neredeyse bütün kitaplarını bir çırpıda okuduğum bir yazarı ağırlıyoruz. Onun kitaplarını içime sindire sindire en keyifli zamanlarımda okumaya çalışıyorum. Çünkü yeri bende çok başka Sevgili Nemin Yıldırım’ın. Hoş geldin diyelim ona. Bize “misafir” olduğu için.

Yazarımızla beraber siz de benim evime-köşeme-misafir olmak ister misiniz? Buyurun buyurun bir çayımı ya da kırk yıl hatırı olan bir acı kahvemi için de sizi borçlu çıkarayım.Yanına tatlı bir şeyler koyarız hem ağzımız tatlanır hem de biraz serotanin salgılar neşeleniriz. Evim evim güzel evim!.. Kendimi en rahat hissettiğim yer evim. Sizin de öyle mi? Sahi, ev demişken, sizin için anlamı nedir evin?

Kimine göre bilmem kaç yüz milyon kredi çekip, yemeden içmeden ödeyip sahip olduğu tek mal varlığı; kimine göre ise insanı dışarının keşkemeşinden ve kalabalıkların çılgın koşturmacasından kurtaran, saklayan yerdir ev. Ama bence evi ev yapan içindeki insanlardır. En güzel anılarını biriktiği yuvadır, kucaktır, sevgidir. Büyük sofraların kurulduğu, sohbetin ve kahkahanın insanları bir araya getirdiği yerdir. Bazıları içinse tam tersidir ev, yalnızların sığınağı, sessizliğin şahididir.

Bizim kitabımızdaki evin tarifi ise biraz farklı. Kuralları da bizim bildiğimiz ev kurallarından değil. Bu ev biraz kalabalık. Anne baba değil; ağabeyler, ablalar ve bol bol da misafir var. Burası bir akıl hastanesi. Hastane yönetimi; hastaların bir gün mutlaka iyileşip buradan çıkacağına inanması ve iyileşme umudunu kaybetmemesi için onlara buraya “ev”, hastalara “misafir”, hemşirelere “abla ve abi” ve başhekime de “baba” denmesini istiyor. Mutlu(!) bir aile ortamı olsun diye.

Rikkat; hayatında neyi istediyse kavuşamamış, ya yarım ya da eksik kalmış. Annesinin hayaletiyle yaşayan, abisinin başarılarının gölgesinde, babasının “ortalama” sevgisi ile büyümüş bir hemşire yani bizim hastanenin ablalarından. Emeklilik yaşı çoktan geçmiş ama olsa ne olacak, yapayalnız bir başına yaşıyor. Bir pazar gününü bile evde geçirmekten imtina ediyor. Kendini evin misafirlerine adamış.

Esin, evin daimi misafiri. Canım Esin’i tanıyınca dedim ki “Bu deliler bizden akıllı!” İşte Esin tam da böyle biri çünkü. Hem akıllı hem deli. Oraya nasıl düştüğü meçhul. Yani hayal mayal bir şeyler hatırlıyor ama çoğu noktalar muamma. Ha bir de Adalı var. Takipçi. Esin’in arkadaşı. O da şahsına münhasır tiplerden .O isteye isteye geliyor Ev’e. Yılın belli zamanlarında giriş çıkış yapıyor. Onunki tam misafirlik. Eski arkadaşlarını -varsa- ziyarete geliyor. Biraz dinlenip, şifa bulup (!) gidiyor. İşte bu hikayede misafir olanEsin ve Adalı ile Rikkat’in haytalarının bir akıl hastanesinde kesişmesi sonrasındaki olaylar.Gerçek ve hayal iç içe. Zaten bu devirde kimin zihni bulanık değil ki!,, O demir parmaklıklar ardında Esin ve Adalı’nın bir hayali var, bakalım gerçekleştirebilecekler mi?

Romanı okuyunca insan kendine şöyle bir soru sormaktan geri duramıyor “Aslında hepimiz biraz deli değil miyiz?” Belki çaktırmıyoruz ama içimizde bir yerlerde bir deli damarı hepimizde var. Çünkü insanın bu dünyanın yükünü çekerken biraz delirmesi gerekiyor belki de. Rikkat dışarıda, Esin içeride birer deli. Hayatta başımıza gelen onca üzücü olaya rağmen, güneş her gün yeniden doğuyorsa, her bahar çiçekler yeniden açıyorsa o zaman hayattan ümit kesilmez mi demeliyiz yoksa her şeyi oluruna bırakıp savaşmaktan vaz mı geçmeliyiz? İşte bu hikayede Rikkat ve Esin’in gözünden hayata iki farklı açıdan bakıyoruz. Geçmişe takılıp günü kaçırmak ya da tam tersi geleceğe bakıp umudunu hiç yitirmemek. Siz hangisisiniz? Ben umuttan yanayım! Filmin sonuna geldik dediğimiz anda insanın yaşamaya dair inancını kaybetmemesi gerektiğini inananlardan. Bakalım Esin ve Rikkat neyi seçecek? Sizler de bu şahsına münhasır iki kadının hikayesini merak ettiniz mi?

2000’li yılların genç yazarlarından olan Nermin Yıldırım, hayatın içinden, samimi kahramanlar yaratan, okuyucuyu diliyle kendine bağlayan bir yazar. Hayatı ve sahip olduklarımızı sorgulayan, mutlu olmanın yollarını kurgu üzerinden bizi düşünmeye sevk eden bir yazar. Yıldırım’ın neredeyse bütün kitaplarını okumuş biri olarak diğer kitaplarından “Ev, Unutma Beni Apartmanı, Rüyalar Unutulmaz” en sevdiklerimdendir, tavsiye ederim.
Merak edenlere şimdiden keyifli okumalar.
Kitapla kalın…

KİTABA DAİR
Kitabın Adı ve Yazarı: Misafir/Nermin Yıldırım
Kitabın Basıldığı Basımevi, yıl ve Tarih:Hep Kitap, Ekim 2018, İstanbul

Kitabın sayfa sayısı:329

ALINTILAR
İnsanı yaşı değil, hayatı yaşlandırıyor. Bazen yaşadıkları, bazen de yaşayamadıkları...
Diriler yanlış biliyor, sadece ölüler çürümez. Hatta yaşarken ölmeyi seçenlere kıyasla, ölüler çürümeyi bile bilmez.