Bu yılın nerdeyse sonuna geldik.
Tam 47. haftası da bitti bitiyor bu hafta sonu 2025’in.
Çok değil 5 hafta sonra eskisini bitirip,
Bilmem kaçıncı kez yeniden, yeni bir yıla gireceğiz.
Yirmibirinci yüzyıldan 25 yılı geride bırakacağız.
Sorun bakalım kendinize, kaç yıl geçti ömrümüzden,
Bir düşünün bakalım ..?
Yeni yılların ümidi, hep bir diğer gelecek olan yıla mı kaldı..?
yıllar neler getirdi, neler götürdü ömrümüzden ?
Kaç bahar daha göreceğimizi kim bilir ?
Zaman geçse de,
Şu dört şeyi geri getiremezsiniz,
Atılan oku,
kaçırılan fırsatı,
söylenen sözü,
geçen ömrü..!
Onun içindir ki, dün harcanan geçmiş bir zaman,
yarın geleceği belli olmayan bir çek,
bugün ise, harcanacak peşin paradır..!
Onun için anı yaşayın, keyfinize bakın.
Çünkü hayat 3 gün diyerek kısa olduğunu ifade edenlere cevap vereyim.
Hayat 3 gündür, dün geçti bitti, yarın ise meçhuldür, aslında hayat sadece bir gündür, O da bugündür.
Artık başkaları için değil, kendiniz için de yaşayın.
çünkü başkaları sizin mihenk taşınız değildir.
Hayat sizindir, onların değil.
Elelam ne der kaygısından kurtulmalı, yaşarken hissetmeliyiz gerçek anlamını.
Şu kısacık ömür, dünyanın yaşına göre çok kısa.
Onun için eskilerin yaşadıklarına kısa anekdotlar ile,
renkli hayatların sırrını ve hikmetini rehber edinelim.
***
Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca,
babası ikinci Murat Han:
—Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz diye çıkışır.
Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan ve Fatih’in geleceğini ve İstanbul’u fethedecek olduğunu bilen, gören Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
—Peder ne der, kader ne der…!
Eskiler günümüz deyimiyle empati yaparak sufi düşünceyle hareket eder, çok ince düşünürlerdi.
***
Eskiden "Kapıyı kapat!" denilmezmiş.
Kapı kapatmak, talihsizlik ve nasip kapanması olarak düşünülür,
Allah, kimsenin kapısını kapatmasın diye söylenirmiş.
Kapıyı kapatmak için "Kapıyı ört, ya da sırla" denilirmiş.
Kapının kapanmadan yavaşça örtülmesi ise edeb’denmiş.
*** “Lambayı söndür” denmezmiş ki; Allah kimsenin aydınlığını ışığını söndürmesin düşüncesiyle, Mecazi anlamda Karanlıkta bırakmasın diye düşünüldüğünden, "Lambayı dinlerdir" derlermiş. Lamba yakılmaz, uyandırılırmış.
****
Gezerken yere yumuşak basılır, ses çıkarmamaya çalışılırmış.
hatta canını Allah’ın verdiği yerdeki haşerata basmamaya özen gösterdiği için adı Karınca ezmez Efendiye çıkan insanlar varmış.
****
Kapı eşiğindeki misafirlere ait ayakkabılar, dışarıya doğru çevrilmez,
"Git bir daha gelme!" der gibi değil de, eve kapıdan eve içeriye doğru çevrilirmiş.
"Gitsen de ayağının yönü buraya dönük olsa" dercesine dizilirmiş.
Ne güzel insanlar yaşamış eskiden,
Oysa günümüzde öyle mi?
Birbirini tanımayan apartman yaşamları, uzayda yeri toz tanesi bile olmayan insanoğlunun bitmez tükenmez hırsları,
Sanki bu dünyadan hiç gitmeyecekmiş gibi yaşayanlar,
Yukarı çıkmak için başkalarının sırtını basanlar,
Başkalarının hakkına el uzatanlar,
Yolda trafikte çekinmeden silaha sarılanlar,
Ne zaman bozulduk biz,
Kendi hayatı için, diğerlerini cehennemde yaşatanlar,
Parkta, sokakta yediğini çöpe değil ulu orta her yere atanlar,
Gidin en yakınızdaki parka çöplerini ortama bırakıp giden vandalları.
Kentlerde ortak yaşamayı bilmeyenlerin aymazlığı ,
Aydın’ın temizliğini sorguluyor kimileri,
Ama kimse bu vandalları neden sorgulamıyor ?
Belediyeleri eleştirmeden önce, insanımızın duyarsızlığını masaya yatıralım.
Dükkanını temizleyen esnafın, artığını kaldırıma sokağa atmasına ne demeli ?
Parkta kuruyemiş çitleyen Aydınlı hemşehrim çöpünü az ötesindeki çöp kutusuna atmak yerine masada bırakır ?
Sonra bu kent neden temiz değil, kirli diye sormayalım belediyelere.
Herkesin özgürlüğü başkasının özgürlüğünün sınırına kadardır.
Kirletenlerin sonra kent ne kadar kirli demelerinin haklılığı olamaz.
Nasılsa temizlik işçileri var onlar temizlesin demek kente ihanettir.
Herkes evinin temizliğine verdiği önem kadar kamusal alanları temiz tutmalıdır.
Kenti kirletmenin özgürlüğü olamaz.
Kültürlü insan, kimsenin görmediği yerde dahi çöpünü yere atmayandır.
Buradan belediyelere sesleniyorum, sokak başlarındaki konteynerler hariç,
“Nasılsa temizlik işçileri var” diye düşünenlere ve çöpünü sokağa atanlara inat, kenti temizlemeyin.
Sorarlarsa da şu iki veciz sözü kapılarına asın.
“Ne ekersen onu biçersin,
Kendim ettim kendim buldum”
SÖZÜN ÖZÜ : CESARETİYLE YAŞAMAYAN ESARETİYLE ÖLÜR.