Ankara’da büyük bir Eğitim Araştırma Hastanesinde yaklaşık bir ay boyunca yattım ve konulan teşhis “genetik olarak pıhtılaşma faktörlerimdeki bozukluk” idi. Kanım çok hızlı pıhtılaşıyordu anlayacağınız. Zaten ne beklenirdi ki bu kötü-örnek doktordan.Yıllardır inatçı ve perdeli görme ile sonuçlanan migren krizlerim vardı ve vücudumun her yerinde(cilt yüzeylerimde) boğaz mukozalarında,yutma borumda öldürücü anaflaktik kocaman kocaman lezyonlar çıkıyor bir hafta-on gün beni pert ediyordu ve ciddi alerjik bünyeli olan ben hala günde üç paket sigara içiyor,beslenmeme hiç dikkat etmiyordum… Önümüze böyle bir hasta geldiğinde tüm doktorların yaptığı gibi ben de fırçayı basar zaten sıkıntılı ve korkuyla hastaneye adım atmış bu garip hastayı iyice dibe batırıp immün-sistemini bozardım farkında olmadan…Evet şimdi damdan düşen bendim ve tüm hekimlik kimliğim darmadağın olmuş, görünmeyen hasta-doktor perdesinin hasta tarafına geçmiştim, çaresizce büyük bir moral çöküntüsüyle karşımda duran tıp profesörü, doçenti ve çevresindeki beyaz önlüklü tıp talebe ordusunun bana uğultu ve küfür gibi gelen ayırıcı-teşhislerimle ilgili tartışmalarını dinlemek istemiyordum. Nefsim çok rahatsız olmuş kabullenmek istemiyordum, bu yüzden belki de beni çok seven fedakar eşime çok hırçınca davranıyordum ama sonra çok pişman oluyordum…O refakatçi olarak sürekli yanımda idi ama bazen gelemediğinde hala gizli gizli sigara içmeye devam ediyordum, artık ne olacaksa olsun diye düşünüyor ve hastalığı umursamıyordum. Ha bu arada tabiki kısmen düzelmiş ama yine de sendeleyerek de olsa yürüyebiliyordum ama içimi kemiren başka şeyler vardı… Ya bundan sonra ne olacak dı? Mesleği sürdürebilecekmiydim? Ameliyatlara ,nöbetlere girebilecekmiydim? Zaman geçtikçe mesleki yaşamla ilgili bir sürü soru kafamı alak bullak ediyor ve mesleğimi icra ederken şikayet ettiğim o bunaltıcı zamanların geri gelmesi için geceleri gözyaşı dökerek Rabbime yalvarmaya başlamıştım…Ne garip şu insanoğlu… önceden sürekli şikayetçi olduğu şeyin sonra geri gelmesi için gece-gündüz yalvarıyordu, ne yaman bir çelişki ile yaşıyordu her daim...! Artık kararlıydım sigarayı bırakacak ve doktorların verdiği ilaçları düzenli kullanıp tavsiyelerine uyacaktım, asiliği/laf dinlemez hasta rolünü bırakıp ne olursa olsun kaderime boyun büküp teslim olacaktım…Bana yaklaşık üç ay kadar istirahat verdiler, memleketime döndüm evimdeyim dinleniyorum ,sadakalar verdim çünkü beyincikteki tıkanmalarım açıldı ve yürümenin dengeli hareket edebilmenin ne büyük nimet olduğunu anlamıştım. Ama bir yanım (doktor kimliğimi kullanan egom)bir türlü hastalığımı kabul etmiyordu. Geceleri eşimdem habersiz gizli gizli sigara tellendiriyordum ama alkolü kesin olarak bırakmıştım.Hatta çok dikkatle ve asla ara vermeden kullanmam gereken kan-sulandırıcı ilaçlarımı bile aksatmamın çok önemli olmadığını telkin ediyordu şeytani tarafım…İki ben vardı sanki ben de bi tarafım pişman ve herşeyi olduğu gibi kabul eden, uyumlu, munis, doktor kimliğini unutmuş ve sıradan vatandaş/Allahın kulu olduğu bilinciyle hareket eden ben…Diğer ben ise sanki asi,isyan eden, doktorlara başkaldıran,laf dinlemeyen, alışkanlıklarını bi türlü bırakmak istemeyen ben…İşte asi benliğimin baskın olduğu zamanlarda zaten sağlığım bozuluyor ara ara utana sıkıla görev yaptığım hastaneye ufak tefek şikayetlerim için acile gittiğimde doktor arkadaşlarımdan çok utanıyordum, ama sebebini bir türlü çözemiyordum, bu ben liğim niçin aşırı rahatsız oluyordu.  Oysa diğer ben baskın olduğunda tam tersini yaşıyor ve çok huzurlu oluyor, müdahelelere hekim kimliğimle karışmıyordum ve “aynen hasta gibi davranıyordum” ve çok daha kısa sürede sıkıntılarım düzeliyordu…(DEVAM EDECEK)