İslam, paylaşma ve yardımlaşmaya önem verir. Çünkü toplum ancak, paylaşma ve yardımlaşma sayesinde ayakta kalabilir. Eğer toplumdaki bireyler birbirlerini ihmal eder ve yardımlaşmayı terk ederlerse insanlar arasında sevgisizlik, düşmanlık, çatışma artar. Bu nedenle toplumlar için sosyal dayanışma çok önemlidir.
Yardımlaşma ve dayanışma hem maddi hem de manevi olarak yapılır. Müslümanın Müslümana dua etmesi ve onun iyiliğini istemesi manevi bir yardımdır. Yardımlarımızı karşılıksız yapmalıyız. Karşı taraftan herhangi bir menfaat beklememeliyiz. İslam dininde yardımlaşmaya büyük önem verilmektedir. Bunun önemi, toplumda adalet, barış ve düzenin sağlanmasıdır. Toplumda birlik ve beraberlik içinde, barış ve huzur ortamında bulunması içindir. İslâmiyet bir yardımlaşma dinidir.
Müslümanların hayatında önemli bir yere sahip olan 11 ayın sultanı Ramazan, aynı zamanda sosyal yardımlaşma, dayanışma ve bir dönüşüm iklimidir. Ramazan ayının hayatımıza birtakım değerler katmak üzere geldiğini söyleyebiliriz.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed SAV’in iftar sofrası açmak, insanlara iftar ettirmek yani lokmamızı onlarla paylaşmayı en değerli amellerden biri olarak tavsiye ederek sofra açmanın ve yemek yedirmenin ne kadar anlamlı ve önemli olduğunu bize gösteriyor. Bunun için de ölçü olarak insanın bir sofrayı donatacak kadar gücünün olması da gerekmiyor.
Asr-ı saadetteki ölçülere bakarsanız, neyiniz varsa onu bölüşmekten bahsediliyor. Yani zenginin çoğundan vermesi elbette önemli ama bunun ötesinde herkesin sahip olduğu kadarını başkasıyla paylaşabilmesi yani ötekinin farkında olması, kardeşinin farkında olması gibi duyarlılık kazandırıyor. Aslına baktığınızda oruç ibadetinin bu tür duyguları motive eden bir tarafı var.
Allah’a kul olduğunuzu fark ettiğiniz zaman Allah’ın yarattıklarını da fark ediyorsunuz, emsallerinizle ya da diğer yaratılmışlarla ilişkilerinizi daha çok gözden geçiriyorsunuz. Ramazan ayı, aynı zamanda yoksul ve fakirin halinden anlayabilmek ve onlarla empati kurabilmek için önemli bir fırsat.
Peygamberimiz, bize birtakım sorumluluklar da yüklüyor. Mesela zaman zaman ashabına diyor ki; ‘Bugün hiç yetim başı okşayanınız oldu mu? Bugün bir cenaze merasimine katıldınız mı? Bugün bir hasta ziyaret ettiniz mi?’ Yani bugün sosyal sorumluluk dediğimiz konuları toplumun fertlerinin her birine yüklüyor. İmkânın varsa, elin ayağın tutuyorsa bir hasta ziyaret et ve ona da giderken eli boş gitme, bir şey götür.
Bir yetimin başını okşa, halini-hatrını sor, cebine de harçlığını koy. Bir cenaze merasimine gidip orada cenazesi olan insanlara taziyede bulun. ‘Başınız sağ olsun’ deyip acılarını paylaş, ama aynı zamanda ölü kardeşine dua ederek onun rahmete gitmesine vesile ol ve sen de bir gün ölümü tadacağını unutma, ölüm uzakta değil.’
“Allah’ın lütfu kereminden, kendilerine verilenlerden cimrilik edenler Allah’ın nimetini, Allah’ın muhtaç kullarından cimrilikle esirgeyenler, sanmasınlar ki bunlar için hayırlıdır. Onlar için asla hayırlı değildir. Kıyamet gününde zekatı verilmeyen mallar korkunç bir yılan olup sahibinin boynuna dolanacak ve sahibine ben senin dünyada zekatını vermediğin malınım, diyecektir.” Ali İmran 180, Tevbe 75-76. ayetler.
Yüce Allah, Ramazan ayı hürmetine bütün kardeşlerimize bu kutsal aydan yararlanmayı nasip etsin, günahlarımızı affetsin.