Yüce dinimiz İslam’ın özü samimiyettir. Söz ve davranışlarımızın Allah katında değer kazanması, samimiyetimize bağlıdır. Samimiyet; Rabbimize gönülden iman etmek, bu imanın gereği olarak da hiçbir dünyevi karşılık ve menfaat beklemeden sadece Allah’ın rızasını amaçlayarak yaşamaktır. Samimiyet, canlı-cansız bütün varlıklara karşı iyi niyet beslemektir. Samimiyet, ya olduğu gibi görünmek ya da göründüğü gibi olmaktır.
Din insan hayatına anlam katan önemli bir müessesedir ki, bu özelliği dolayısıyla tarih boyunca en önemli istismar konularından biri olmuştur.
Kur'an-ı Kerimde aldatılmaya karşı bizleri uyaran birçok ayet bulunmaktadır. Bunlardan birinde de "aldatıcıların Allah ile aldatmasından" söz edilmektedir. (Fatır, 35/5)
Dini konularda, başta nefsimiz olmak üzere bizi gerçek dindarlıktan uzaklaştırabilecek pek çok düşmanımız vardır. Bunlar hiç durmadan faaliyet halindedir.
İnsanı hırsına esir eden ve samimiyete gölge düşüren en büyük illet, riya ve gösteriştir. Yüce dinimiz, söz ve davranışlarımızın her türlü hileden ve çıkar oyunlarından uzak olmasını emreder. “Karşılığını sadece Allah’tan umarak” iyi işler yapmayı bize öğütler. Dürüstlükten ve samimiyetten ödün veren, insanların gözünü boyayarak kazanç sağladığını zanneden kimselerin aslında kaybettiğini söyler. Zira “görsünler ve duysunlar diye” iş yapan riyakârın eline geçecek olan, dünyada da ahirette de ziyandan başka bir şey değildir.
**
Bize düşen ısrarla doğruyu düşünmek, yapmak ve söylemektir. Bunu yaparken de samimi olmaktır. Peygamber Efendimiz "Din, samimiyettir" buyurmuştur. Kime karşı diye sorulunca, "Allah'a, Kitabına, Resulüne, Müslümanların önderlerine ve bütün Müslümanlara karşı" diyerek cevap vermiştir." (Müslim, İman 95 Hadis No:55)
Samimiyet büyük ölçüde kendi sorumluluk alanımızla ilgilidir. Kendimize karşı dürüst isek samimi olup-olmadığımızı fark edebiliriz.
Başkalarının da samimi olmasını bekler, samimi olup olmadıklarını bilmek isteriz. Aksi halde aldatılırız. Ancak hiç kimsenin "kalbini yarıp bakma" imkanımız olmadığı için her zaman sağlıklı sonuç elde edemeyiz.
Din adına yapılan işler ve davranışlar Allah ve Resulünün emrine ve iradesine uygun ise, Müslümanların önderi konumunda olanlara katkı sağlar ve Müslümanların işine yarar nitelikte ise samimi, yani dinin ruhuna uygundur. Aksi halde samimiyetten söz edilemez.
Dini, kendine yol tutmayan kişi samimi olabilir mi? Allah’ın emir ve yasaklarını hiçe sayan kimse Allah’a karşı samimi davranabilir mi? Kur’an-ı Kerim’i okumayan, anlamayan, ona göre yaşamayan kimse Allah’ın Kitabı’na karşı samimi olabilir mi? Hz. Peygamber’e (sav) itaat etmeyen, O’nu rehber edinmeyen, yolundan gitmeyen, sünnetini ihya etmeyen kişi, samimiyetten söz edebilir mi? Aynı şekilde, İslâm’ın ilkelerine uyan idarecilere itaat etmeyen, onlara destek vermeyen bir kimse dinde samimi olabilir mi?
O halde, Rabbimizin katında iyi bir kul, halis bir Müslüman olmak istiyorsak, temiz bir yüreğe ve samimi amellere sahip olalım. Allah’ın rızasını hayatımızın amacı haline getirelim. O’nun gizli-açık her halimizi görüp bildiğini ve sadece samimiyetle yaptıklarımızı ödüllendirdiğini aklımızdan çıkarmayalım. Gösterişten ve ikiyüzlülükten uzak duralım. Hep birlikte Peygamberimizin duasıyla Allah’a yalvaralım: “Ey Rabbimiz ve her şeyin Rabbi olan Allah’ım! Beni ve ailemi dünya ve âhirette her an sana ihlâsla bağlı kıl. Ey yücelik ve ikram sahibi!