Dünya Sağlık Örgütü bir yetişkin tarafından bilerek veya bilmeyerek yapılan ve çocuğun sağlığını, fiziksel ve psiko-sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen davranışları çocuk istismarı olarak tanımlamaktadır. Çocuk istismarı öğrenilen ve nesilden nesile aktarılan bir davranıştır. Çocuk istismarı ihmal, fiziksel, cinsel, duygusal istismar olarak dört grupta sınıflandırılmaktadır. Çocuğun yaşı ne kadar küçükse istismar olasılığı o kadar fazladır. Vakaların üçte biri 6 ayın altındaki, üçte biri 6 ay- 3 yaş arasında, üçte biri 3 yaşından büyük çocuklardır. Yapılan araştırmalarda lise öğrenimi görmekte olan ergenlerin yaklaşık yüzde 35’inin en az 1, yüzde 14’ünün en az 2 ve yüzde 6’sının da en az 3 değişik tür istismar olayına maruz kaldığı saptanmıştır. Son yıllarda istismar ve ihmal vakalarında aşamalı bir artış gözlenmektedir. İstismar kızlarda erkeklerden 3 kat fazla görülmektedir. Cinsel istismar dışında fail yüzde 77 olasılıkla aile, yüzde 11 olasılıkla diğer akrabalar, yüzde 5 bakımla ilgisi olmayan kişiler, yüzde 2 ise çocuğun bakımı ile ilgilenen diğer kişiler arasından saptanmıştır. Cinsel istismar vakalarında da istismarın yüksek oranda aile bireyleri veya akrabalar tarafından yapıldığı bilinmektedir. Çocuk istismarının gerçekleşebilmesi için 3 faktörün bir arada olması gerekmektedir: Uygun anne-baba, uygun çocuk, uygun zaman. Çocuk istismarı yüzde 95 olasılıkla çocuğun anne-babaları tarafından yapılmaktadır. İstismarcı anne-babaların sosyo-ekonomik açıdan geri gruplardan çıkma olasılığı daha fazladır. Anne-babalarda ilaç veya alkol bağımlılığı ile psikotik sorunların varlığı istismar riskini artırmaktadır. İstismara uğrayan çocuklar çoğunlukla istenmeyen gebeliklerden doğan, gayri meşru, anne-babanın istediği cinsten olmayan, kriz dönemlerinde doğan, annesinin sık aralıklarla gebe kaldığı çocuklardır. İstismarın sık yaşandığı dönemler sıklıkla anne-babanın yaşadığı maddi sorunlar, işsizlik, ailevi tartışmalar, hastalıklar ve anne-babadan birinin olmayışıdır. Ev içi şiddetle karşılaşan çocuklarda davranış bozuklukları, gelişmede gecikme sık görülmektedir ve bu çocukların geleceğin istismarcıları olma olasılığı daha fazladır. En sık görülen örseleyici yaşantının yüzde 54 ile ihmal olduğu, fiziksel istismarın yüzde 22, cinsel istismarın yüzde 8 ve duygusal istismarın yüzde 4 olduğu belirtilmektedir. Fiziksel istismar çocuğun kaza dışı nedenlerle fiziksel zarar görmesi ve bedensel bütünlüğünün bozulmasıdır. En sık dövme şeklinde görülür. Tipik başvuru şekli ebeveyn tarafından nasıl meydana geldiği çok iyi açıklanamayan morarmalardır. Daha seyrek olarak ise yanıklar, kesici travmalar, zehirlenmeler, asfiksi, boğulma görülebilir. Ağır travmalar hariç tutulursa 1 yaşın altındaki çocuklarda ağır kafa içi zedelenmelerinin yüzde 95’i ve tüm kafatası zedelenmelerinin yüzde 64’ü istismara bağlıdır. Duygusal istismar, çocuk ve gençlerin, kendilerini etkileyen tutum ve davranışlara maruz kalarak ya da gereksinim duydukları ilgi, sevgi ve bakımdan mahrum bırakılarak psikolojik hasara uğratılmaları durumudur. Duygusal istismara maruz kalan çocuklarda aileden uzaklaşma, gergin olma, bağımlı kişilik, değersizlik duyguları geliştirme, uyumsuzluk ve saldırgan davranışlarda bulunmaya sık rastlanır. Cinsel istismar psiko-sosyal gelişimini tamamlamamış ve yaşı küçük olan bir çocuğun bir erişkin tarafından cinsel doyum için kullanılmasıdır.18 yaşına kadar kız çocukların yüzde 12- 25’inin, erkek çocukların ise yüzde 8-10’unun istismara uğradığı saptanmıştır. Cinsel istismar temas ile olabileceği gibi, teşhircilik, röntgencilik ve çocuğu pornografide kullanmak şeklinde de olabilir. Cinsel istismara uğrayan çocuklarda korku reaksiyonu, anksiyete, depresyon, kızgınlık, düşmanlık, post-travmatik stres bozukluğu, uygunsuz cinsel davranışlar sık görülmektedir. Çocuk ihmali, çocuğun beslenme, sağlık, barınma, giyim, korunma ve gözetim gibi yaşamsal gereksinimlerinin çocuğa bakmakla yükümlü kişi veya kişiler tarafından, daha geniş anlamda sağlık,eğitim, sosyal yardım ve güvenlik gibi kurumları yapısında bulunduran devlet tarafından karşılanmaması anlamına gelir. İstismara uğrayan çocuk değerlendirme ve muayene yapılırken çocuğa saygı duyulmalı, gerekli özen ve dikkat gösterilmeli, yaşadığı travmanın artmasına sebep olacak soru, muayene, tetkiklerden kaçınılmalıdır. Çocukta tam bir değerlendirme yapılmalı; gelişimsel, davranışsal, mental ve emosyonel durum araştırılmalıdır. Tüm kemik yapılar palpe edilmeli, hassasiyet olan bölgeler gizli travma açısından radyolojik olarak incelenmelidir. Oral kaviteye, uyluk ve kafatasına gizli travma açısından ayrıntılı bakılmalıdır. Kırıkları değerlendirirken istismar varlığı açısından en şüphelendirici bulgu, olayı açıklayacak uygun bir öykünün olmamasıdır. O nedenle kırık şikayeti nedeni ile acillere getirilen çocuklarda hekimler çok dikkatli olmalı ve mutlaka istismarı akıllarında tutmalıdır. Çünkü yapılan araştırmalarda ev kazası nedeniyle acile başvurusu yapılan çocukların yüzde 16’da şüpheli fiziksel istismar bulguları bildirilmiştir,1 yaşından küçük çocuklarda femur kırığı olanların yüzde 30’unda çocuk istismarı rapor edilmiştir, acile kırık nedeniyle başvuran olguların yüzde 31’inde şüpheli fiziksel istismar olduğu belirtilmiştir. DEVAMI YARIN