Bu yazımın konusunu tarım alanında kullanılan teknolojilere ayırmayı planlıyordum. Dünya üzerinde;
*Toprak analizi ile toprak sağlığını kontrol edip toprağın eksik minerallerini takviye etmeyi ve ona uygun ürün yetiştirmeyi
*Dikey tarım ile aynı alandan daha fazla ürün elde etmeyi
*Lazer korkuluklar ile ürünü zararlı haşerelerden korumayı
*Drone ile ekim ve ilaçlama konularını yazmayı planlıyordum.
Ancak ülke gerçeklerine bakınca tarımda gündemi en çok 2 konunun meşgul ettiğini görüyorum.
*İlki gıda fiyatlarının yüksekliği,
*İkincisi gıda krizi
Bugünlerde fiyatları gören birçok insan şaşkınlığını gizleyemiyor. Maaşlara gelen zamlar, fiyatların hep arkasından ve eksik olarak takip ediyor.
Gıda üreticileri ile konuştuğumuzda, üretmenin çok güçleştiğini, maliyetlerin çok fazla arttığını ancak ürün fiyatının o kadar artmadığını belirtmektedir. Alıcı tarafında ise ürünlerin çok pahalı olduğu gözükmektedir. Her iki taraf da haklı. Peki, haksız kim? Bu duruma bizi getiren ne?
Her fırsatta kendi ülkemizdeki çiftçi yerine yabancı ülke çiftçilerinden ürün alınması da tuzu biberi oluyor. Dünyanın diğer ucundaki Kanada’da nohut üreticisi, üzerine nakliye maliyeti gelmesine rağmen nasıl para kazanıyor? Bizim çiftçimiz neden kazanamıyor? Üstelik Kanada’da işçilik maliyetleri daha yüksek. Çin’den gelen sarımsak, Meksika’dan gelen yeşil mercimek, hangi birini sayalım. Dünyanın bir diğer ucundaki ülkelerden örnekler veriyorum. Ürünler, uçakla bile 10 saatin üzerinde yolculukla gidilen çok uzak ülkelerden, gemi ile günlerce süren yolculukla ülkemize geliyor. Maliyeti siz düşünün.
Üreticinin küstürülmesi ile çiftçi sayısının azalması, mevcut çiftçilerin üretimi azaltması, ekilebilir tarım arazilerin azalması ile gıda krizine yavaş yavaş yaklaşıyoruz.
Üstüne iklim değişikliği, savaş, pandemi gibi durumlarda paranız olsa bile her ülke önce kendi halkını düşündüğü için gıdaya erişimde problemler yaşanıyor.
Annemle salçalık domatesin Nazilli’de geçen sene kaç para, bu sene kaç para olduğunu konuşuyorduk. Geçen sene 1-1.25 TL bandında olan salçalık domates bu sene 4-5 TL bandında, yaklaşık 4 kat artmış, üreticiye soruyorsun, maliyetlerinin daha fazla arttığını, küçük üreticinin kazanmadığını, büyüklerin ise toptan olduğu için kar marjı az olsa da kazandığını söyledi. Artan sadece salçalık domatesin fiyatı değil. Ancak alıcı kısmına baktığımızda ise kimsenin 4 kat maaşı artmadı. Diğer tüm masraflar sabit olsa ve domates 4 kat artsa herkes bir şekilde tolere edebilir ancak her şeyin fiyatı çok arttığı için bu artışlar, vatandaşın gıdaya erişiminde sorun oluşturuyor.
Türk İş’in açıkladığı Temmuz ayındaki açlık sınırı 6.840 TL ile yeni asgari ücretin üstünde bulunuyor. Bu tutar 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, yeterli ve dengeli bir şekilde beslenmesi için harcanması gereken ortalama tutar. Etinden sütüne, meyvesinden sebzesine tüm mutfak ihtiyaçları için harcanması gereken miktar bu. Ulaşım, fatura, giyim gibi kalemler yok sadece gıda.
Amaç karın doyurmak değil, yeterli ve dengeli beslenmek.
Beslenemezsek, bugünlerin acısını toplum olarak ileri de sağlık konusunda yaşayacağımız problemlerle çekeceğiz.
Yurtdışındaki çiftçilere vereceğimiz parayı, ülkemizdeki çiftçilerin girdileri için harcasak, ülkece daha fazla kazançlı çıkarız. Çiftçimize değer verildiği, üreticinin emeğinin karşılığını aldığı günlerin gelmesi dileğiyle…