Dinî bayramlarımızdan Kurban Bayramı’nı idrak edecek olmanın sevinci içerisindeyiz. Bizi bugünlere sağlıkla eriştiren Cenâb-ı Hakk’a hamd ediyor, O’nun sevgili Peygamberi Muhammet Mustafa (sas.)’ya salât ve selâm ediyoruz.
Yaklaşmak, Allah’a yakın olmaya vesile olan şey anlamına gelen "kurban" kelimesi, dini terim olarak, Allah rızasını kazanmak amacı ve ibadet niyetiyle belirli vakitte, belirli nitelikleri taşıyan hayvanı usulünce kesmek demektir. Yüce dinimiz insanı yaratıcısına yakınlaştırmak, O’na ulaştırmak veya Allah ile kulu arasındaki bağı sağlamlaştırmak ve benzeri maksatlarla çeşitli ibadetleri meşru kılmıştır ki, namaz, oruç, hac, zekat ve kurban ibadeti de bunlardan bazılarıdır.
Bir ibadet olarak kurban insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlık tarihi boyunca hemen bütün ilahi dinlerde kurban kesmek, insanı Allah’a manen yaklaştıran bir ibadet sayılmıştır. Kur’ân’ı-Kerim’de Hz. Ademin iki oğlunun Allah’a kurban takdim ettiklerinden haber verilmesi (Maide 5/27), bunun yanında bir başka ayette ilahi dinlerin hepsinde kurban hükmünün varlığına işaret edilmesi (Hac, 22/34), hayli değişikliğe uğramış şekliyle de olsa kurbandan Yahudilik ve Hıristiyanlıkta da söz edilmesi bu ibadetin ne kadar eskilere dayandığını göstermektedir.
İnsanlık tarihiyle beraber sürüp gelen kurban kesme uygulaması, kesiliş amacı ve şekli farklı olmakla beraber bütün dinlerde mevcuttur. Kur’an-ı Kerim’de bu hususu şöyle dile getirilmektedir.
“Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızk olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilahınız bir tek ilahtır. Şu halde yalnız ona teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele!” [Hac,34]
Bugün bizlerin kesmiş olduğu Kurban ibadetinin şekli Hz. İbrahim ve Hz. İsmail (a.s.)’ın hayatında vuku bulan tarihi bir olaya dayanmaktadır. Bu husus Yüce Kitabımızda şu şekilde anlatılmaktadır.
“İbrahim şöyle dedi: “Ben Rabbime (onun emrettiği yere) gideceğim. O bana yol gösterecektir.” “Ey Rabbim! Bana Salihlerden olacak bir çocuk bağışla.” Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik. Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, “Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi. Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: “Ey İbrahim!” “Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.” “Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır.” Biz, (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık. Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık. İbrahim’e selam olsun. İyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o mü’min kullarımızdandı.” [Saffat,100-111]
Kurban Bayramı bizleri için önemli olan iki Dini bayramımızdan biridir. Kurban Bayramı Zilhicce ayının 10. 11. 12. 13. günleridir. Sevgili Peygamberimiz hicretten sonra Medinelilerin iki bayramı olduğunu öğrenince “Allah sizin için o iki günü, daha hayırlı iki günle Ramazan ve Kurban Bayramı’yla değiştirmiştir” [Ebu Davut, Salat 245] buyurmuşlardır. Ramazan ayı ruhumuzun huzura kavuştuğu bir aydı. Ramazan Bayram sabahını da o neşeyle idrak etmiştik. Kurban Bayramı ise, Kurban kesmekle malımızın şükrünü eda ettiğimiz, yardımlaşma duygumuzun doruğa ulaştığı bir bayramdır.
Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de Kurban ibadeti hakkında şöyle buyurmaktadır.
“Rabbin için namaz kıl kurban kes” [Kevser, 2]
Sevgili Peygamberimizde Kurban ibadetini yaşadığı müddet boyunca hiç terk etmemiş hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur. “Kim imkânı olduğu halde kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın” [İbnMâce, “Edâhî”, 2; Müsned, II, 321] , “Ey insanlar, her sene, her ev halkına kurban kesmek vâciptir” [Tirmizî, “Edâhî”, 18; İbn Mâce, “Edâhî”, 2]
Hanefi Mezhebine göre, Bir kimsenin kurban kesmekle yükümlü olabilmesi için dört şart aranır:
1. Müslüman olmak.
2. Akıllı ve bulûğa ermiş olmak.
3. Mukim olmak, yani yolcu olmamak.
4. Belirli bir malî güce sahip bulunmak.
Dinen yolcu hükmünde olan kimse kurban kesmekle yükümlü değildir. Ancak yolcu hükmünde bulunan kimsenin tek başına veya mukimlerle birlikte kurban kesmesine bir engel de yoktur. Hanefî mezhebine göre, kurban kesmeyi vâcip kılan zenginliğin ölçüsü, zekâtta ve fıtır sadakasında aranan zenginlik ölçüsüyle aynı olup kişinin borçları ve aslî ihtiyaçları dışında 20 miskal (80.18 gr.) altına, ya da buna denk bir paraya veya mala sahip olmaktır. Bu miktar bir mala sahip olan kimsenin kurban kesme imkânına sahip olduğu düşünülmüştür. Ayrıca sabit gelirlilerin aslî ihtiyaç harcamalarını çıktıktan sonra yıllık gelirinden artakalan miktar 80.18 gr. altın değerine ulaşıyorsa kurban kesmeleri gerekir. Uygun olan, kurban alma imkânı bulunmayan kimselerin, kurban kesmek için kendini zorlamamasıdır.
Kurban edilecek hayvanlarda aranılan şartlara gelince; Yukarıda açıkladığımız şartları taşıyan mükelleflerin Kurban kesmeleri gerekmektedir. Kesilecek kurbanla ve nasıl kesileceği ile ilgili temel şartları şöyle sıralayabiliriz.
1. İslam Dininde kurban edilecek hayvanların neler olduğu belirtilmiştir. Bunlar; Büyük baş hayvan olarak, Sığır, Manda ve Deve, Küçükbaş hayvan olarak, Koyun ve Keçidir. Zikretmiş olduğumuz bu hayvanların erkek veya dişi olmalarında herhangi bir sakınca yoktur. Dileyen bu hayvanlardan hangi cinsini isterse onu kurban edebilir. Ancak tavuk, kaz, vb. kümes hayvanları ile ceylan gibi hayvanların Kurban edilmesi caiz değildir. Koyun ve keçi bir kişi, sığır, manda ve deve ise yedi kişiye kadar hisseli kurban edilebilir.
2. Koyun ve keçi cinsinden hayvanlar bir yaşını doldurduktan sonra kurban edilebilir. Koyunun semizlik ve gösteriş olarak bir yaşındakilerle aynı olması halinde altı ayını tamamladıktan sonra da kurban olabilir. Sığır ve manda cinsinden hayvanlar iki yaşını, deve ise beş yaşını tamamladıktan sonra kurban olarak kesilebilirler. Koyun ve keçi bir kişi tarafından, sığır, manda ve deve ise yedi kişiye kadar hisseli kesilebilirler.
3. Kurban edilecek hayvanlarda kurbana engel olabilecek bir özür bulunmamalıdır. Bu sebeple aşağıda sayacağımız özürler bir hayvanda bulunursa o hayvan kurban edilmez.
- İki veya bir gözü kör olması
- Çok zayıf, çelimsiz olması
- Kurban edilecek yere kadar yürüyemeyecek durumda topal olursa
- Kuyruğunun veya kulağının üçte ikisinin olmaması
- Küçükbaş hayvanlarda bir memesi, sığırda ise iki memesi kurumuş olması
- Boynuzunun çoğunun veya tamamının kırık olması
Ancak hayvanın doğuştan boynuzsuz, şaşı, topal ve deli, biraz hasta, bir kulağı delinmiş veya yırtılmış olmasında kurban açısından bir sakınca yoktur.
4. Kurbanın Kurban Bayramı günlerinde kesilmesi gerekir. Bu günler ise, Hanefi Mezhebine göre, Kurban Bayramının ilk üç günü yani zilhicce ayının 10, 11 ve 12. günleri, bayram namazının kılınmasından, 3. günün akşamına kadarki süredir. Kurban kesim işlemine Bayram namazı kılındıktan sonra başlanılmalıdır. Sevgili Peygamberimiz bu husus şöyle dile getirmektedir. “Bu günümüzde bizim için ilk yapılacak şey namaz kılmaktır. Ondan sonra evlerimize dönüp kurban kesmek olacaktır. Her kim (böyle) yaparsa Sünnetimize uygun iş görmüş olur” [Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih, Hadis No:515] Kurban Bayramı günü bayram namazı kılınmadan önce kesilen hayvanların kurban olarak kabul edilmediği ve bayram namazından sonra yeni bir kurban kesilmesinin gerektiği unutulmamalıdır.
5. Kurbanın kesilme amacı tamamen ibadet kastı olmalıdır. Tek başına kesen içinde ortaklı kesenler için de durum böyledir. Allah rızası güdülmeyen her ibadette hayır olmadığı gibi Kurbanda da hayır olmayacaktır.
Kurban ibadetini yerine getirirken aklımızda bulunması gereken en önemli husus, Yüce Rabbimizin rızası olmalıdır. Çünkü ibadetlerimizin makbul olmasının temel şartı Allah rızasıdır. Yapmış olduğumuz ibadetin dünya ve ahiret getirisi olması için temel şart, niyetin halis bir halde tutulmasıdır.
Yüce Rabbimiz yapmış olduğumuz ve yapacağımız bütün ibadetleri, özellikle de yakın zamanda keseceğimiz kurbanları kabul eylesin. Hem kendisinin hem de bütün insanların razı olacağı bir hayat geçirmeyi ve netice iki dünya mutluluğunu kazanmayı cümlemize nasip etsin.