Aydın yerüstü ve yeraltı su kaynakları hızlı bir şekilde tükenmekte, var olanlar ise kirletilmektedir. Aydın’da Su Kirliliği Yönetmeliğine, Sulak Alanlar kanununa aykırı şekilde sanayi tesisleri su kaynakları yanına kurulmaktadır. Aydın’da jeotermal santral ve kuyular mutlaka dere-çay-su kanalı-nehir-göl-baraj yayına kurulmaktadır. Buralara kurtulmaktaki maksatları ise yeraltından çıkardıkları akışkanların bir kısmını rahatlıkla bu su kaynaklarına bırakabilmek. Menderes nehri şu anda Türkiye’nin en kirli 3’cü nehri haline gelmiştir. Germencik Hıdırbeyli sulama göleti jeotermal kirliliğine bağlı olarak sulamada kullanılamayacak düzeyde su kirlilik seviyesine ulaşmıştır. Yine Büyük Menderes nehir havzasındaki yeraltı suları jeotermallere bağlı olarak arsenik ve bor kirliliği tehdidi altındadır. En son olarakta valilik tarafından Kızılcaköy’de yapımı için start verilen jeotermal santral, Aydın kentinin içme suyunu sağlayan İkizdere Barajı yanına kurulacak. Aydın Büyükşehir Belediyesinin kanunda yer alan görevlerini yerine getirmemesi, hele hele mülkiyeti kendisine ait Kızıldere barajı yanına jeotermal santral yapımına sessiz kalması anlaşılır ve kabul edilebilir olmadığı gibi görev ihlali ve suçtur. 5216 Sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’un 7. maddesine göre büyükşehir belediyeleri “sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak çevrenin, tarım alanlarının ve su havzalarının korunmasını sağlamak; ağaçlandırma yapmak; büyükşehir katı atık yönetim plânını yapmak, yaptırmak; su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek, bunun için gerekli baraj ve diğer tesisleri kurmak, kurdurmak ve işletmek; derelerin ıslahını yapmak; ile görevlidir.” Aydın’da su-hava-toprak-tarımsal ürünler her geçen gün artarak kirlenmekte, canlı yaşamını tehdit eder hale gelmektedir. Birinci sınıf tarımsal ve sulak alanlar da yerleşime ve sanayileşmeye açılarak yok edilmektedir. Kanalizasyon, arıtma tesisi kurmak ve işletmek bir yana, belediyeler kendileri de kentsel atıksularını su kaynaklarına bırakmaktadır. Mevcut uygulamalar sonucu bügün Aydın yerüstü ve yeraltı su kaynaklarını kaybetme, çölleşme tehlikesi ile karşı karşıyadır. İlçe ve ilk kademe belediyeleri de, 5216 sayılı Kanun’un 7. maddesine göre “katı atık yönetim planına uygun olarak katı atıkları toplamak ve aktarma istasyonuna taşımak; sıhhî işyerlerini, 2. ve 3. sınıf gayrisıhhî müesseseleri, ruhsatlandırmak ve denetlemek; konuları ile görevli ve yetkili kılınmıştır. Aydın’da ilçe belediyeleri, çevre ve çevre sağlığı, sürdürülebilir tarım ve gelecek konularında yetkilerini kamu yararına kullanmaktan uzak görünmekteler. İlçe Belediyeler 2’ci sınıf gayri sıhhi müesseseler arasında bulunan jeotermallerin yanlış kurulumu ve işletilmesini görmezden gelmekte, denetimler yapmamaktadır. Belediyeler Aydın’ın dünya markası ürünü olan incir tarlalarına inciri kökleyerek jeotermal santrallerin kurulumuna sessiz kalmak bir yana jeotermal santrallerin sponsorluğunda incir festivalleri yaparak akıl tutulması örnekleri göstermektedir. Köy Kanunu’nun 13. ve 14. maddeleri çevre ile ilgili önemli düzenlemelere yer vermektedir. Gerçekleştirilmemesi durumunda köyleri cezai yaptırıma tabi tutulan mecburi işlerden çevre ile ilgili olanların başlıcaları: “su birikintilerini kurutmak, köye kapalı yoldan içilecek su getirmek, pis suların tasfiyesini sağlamak, ağaç dikmek, evlerden dökülecek pis suların temiz sularla karışmasını önleyici tedbirler almak, evlerin etrafını ve köy sokaklarını temiz tutmak, köyün sınırları içinde ve tepelerde orman yetiştirilmesi görevleridir. Aydın merkez Kızılcaköy halkı 100 günü aşkın süredir köylerinde jeotermal santral istemediklerini cümle aleme her ortamda dile getirmekte, gece gündüz topraklarını-su kaynaklarını-yaşam alanlarını-tarımsal ürünlerini korumak için çadır nöbeti tutmaktadır. Kızılcaköy halkı bu çabayı ve gayretleri kanunların kendilerine vermiş olduğu görevleri yapmadıkları için ceza kesilmesinden korktukları için değil, çocuklarının varlıklarını ve geleceklerini güvence altına almak, sağlayabilmek adına yapmaktadır. Üzücü olan ise kanunların uygulayıcısı konumunda olan idarenin köy halkını kanunda yer alan görev ve sorumluluklarını yapmaya çalıştıkları, evine-tapusuna-tarlasına-çocuklarının geleceğine sahip çıkmaya çalıştıkları için terörist diye nitelemesi, sürgün uygulamalarına tabi tutmasıdır. 2015 TÜİK verilerine göre Türkiye’de toplam çevresel harcamaların gayri safi yurtiçi hasıla içindeki payı 2014 yılında %1,2’dir. Çevre koruma harcamalarının kapsamı, Birleşmiş Milletler’e göre dokuz çevresel konuyu kapsamaktadır. Bunlar, “Dış ortam havasını ve iklimi koruma”, “atıksu yönetimi”, “atık yönetimi”, “toprak ve yer altı suyunu koruma”, “gürültü ve vibrasyonun azaltılması”, “biyolojik çeşitliliğin ve peyzajın korunması”, “radyasyona karşı koruma”, “çevresel araştırma ve geliştirme” ve “diğer çevre koruma faaliyetleri”dir. Aydın çürük yumurta kokmakta, Türkiye’de hava kirliliğinin en fazla olduğu iller arasında yer almaktadır. Aydın’da atıksu arıtma tesis sayısı yetersiz, var olanlarda maliyet gerekçesi ile çalıştırılmamaktadır. Aydın Türkiye’de en kirli yerüstü ve yeraltı su kaynaklarına-topraklara sahiptir. Aydın’da yetiştirilen tarımsal ürünler sağlıklı gıda vasfını kaybetmektedir. Büyük Menderes havzasında kirlilik nedeni pek çok canlı türünün varlığı, biyolojik çeşitlilik tehlike altındadır. Ve Aydın’da toprak ve sularda var olan radyasyon değerleri Türkiye ortalamasından fazladır. Aydın çevre kirlilik değerleri ve kirlilik haritasına baktığımızda Valilik, Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin kanunlarda yer alan pek çok görev ve sorumluluklarını yerine getirmedikleri, Aydın’ın sürdürülebilir geleceğini tehlikeye attıkları, bu görevleri kendilerine hatırlatan ve anayasadan gelen yetkilerini kullanan kesimleri ise cezalandırdıkları görülmektedir. Dünyada başka Aydın yok. Kanunlar nezdinde,vicdanlar nazarında Aydın’ın geleceğini tehlikeye atmak, Aydın’a ihanet etmek hiç kimsenin yetkisi ve sorumluluğunda değildir. Halktan-sivil toplum kuruluşlarından korkmamak, halkın sorunlarına kulak kabartmak, dertlerine derman olmak gerekir. Aydın halkı, çevre ve çevre sağlığı konusunda kararını vermiştir. Yerel yönetim birimlerinin çevre koruma ve geliştirmede halkla işbirliği içerisinde faaliyet göstermesi, hem sorunlara yönelik çözüme daha kolay ulaşılmasını sağlayacak hem de çözümden sonraki süreçte sürdürülebilir etkinlik sağlayacaktır. Ve Aydın halkı, yerel yönetimlerin kanunların kendilerine verdiği görev ve sorumlulukları bir an önce yerine getirmelerini beklemektedir.