İncil'in ilk emri: Sev
Kuran'ın ilk emri: Oku
Tevrat'ın ilk emri: Yaşat Ne tesadüf değil mi?..
Dünyaya 124.000 peygamber geldiği biliniyor. Gelen peygamberlerden sadece 4 tanesine ilahi kitap gönderiliyor. Peygamberlerin hepsinin dünyaya gönderilmesinin amacı insanları doğru yola iletmek ve dünyada barışı sağlamak. Hatta son din İslam'ın kelime anlamının teslimiyet ve barış olması da tesadüf değil.
Fakat ne yazık ki dünyada eski çağlardan beri barış hiç olmadı. Bir şekilde insanlar birbirlerini ekonomik, tarihi, dini, sosyal yönlerden öldürmeye, yok etmeye devam ettiler. Bu durum 2000'li yıllardan sonra tersine çevrildi. Artık alelade yapılan insanları kontrol etme ve güç savaşları teknoloji ile birlikte yeni boyut kazandı. Dünya ulaşım araçları ile büyük bir köy haline geldi. Fabrikalar ile organik gıdalar işlendi, yeni tohumlar üretildi ve hatta yapay besinlere geçildi. Ve bunların hepsi tüm insanlığa sunuldu. Önce besinler ile vücudumuzun yapısı değiştirildi sonra kitle iletişim araçları ile zihinlerimiz yıkandı. Teknoloji insanların içindeki Freud'un deyimiyle "id" denilen ilkel güdüleri(şiddet, saldırganlık, açlık vb.) gözler önüne serdi. Gizli yapılan her şey artarak ve kötüleşerek karşımıza çıktı. Tarihin her döneminde olduğu gibi güçlü devletler dünyayı kontrol etme çabası içine girdi. İnsanların milliyetleri, sahip oldukları değer yargıları, kültürleri, yaşam şekilleri, fikri açıdan gelişmişlik düzeyleri güçlü ülkeler için önem arz etti. Önce dünya genelinde karışık toplumlar yaratıldı. İnsanların milli kimlikleriyle yaşayıp (Ki dünyadaki her insanın fıtratı yaratılışı farklıdır. Tarihimiz ve kültürümüz bizi biz yapan değerlerdir, özümüzdür.)diğer milletlere saygı duyması, sınırların yapıcı bir şekilde kalıp sevgi diline hakim dünya vatandaşlığının oluşması yerine insanları savaşlarla öldürüp veya başka ülkelere göç ettirip ne yapacağını bilemeyen, stres sahibi karma toplumlar yarattılar, teknoloji ile uyuşturup(iyi kullanımı da var ama dünya genelinde kötüye kullanım da oldukça yaygın) düşünemeyen, yaşadıklarını idrak edemeyen toplumlar yarattılar. Kontrol edebilecekleri insanlığı tercih ettiler. Yahudiliğin ve Hristiyanlığın çarpıtılması gibi korku diline dayalı, Emevi zihniyetinde İslamofobi yarattılar. Tüm çıkarlarını, pisliklerini din üzerinden kapatmaya çalıştılar. İnanç sistemini insanları kontrol etmek için kullandılar. O yüzdendir ki son din İslam barış demektir ve ilk emri okudur. Okumak için de önce karnın doyurulması ve halkların aydınlatılması gerekir kısaca bambaşka yaşam stillerinin/düşünme tarzlarının olabileceği fark ettirilir. Bunun bir sonucu olarak dünya genelinde enflasyonun artması ve üretimi olan ülkeler ile olmayan ülkelerin farklı etkilenmesi tesadüf değildir, ülkeler arasındaki makas açılmış ve farklılıklar derinleşmiştir. Karnını doyurmayı düşünen milletler beynini doyurmaya, okumaya ve ayrıca düşünmeye (dünyayı okumaya) öncelik vermezler.
Filistin-İsrail aynı kökten gelen (Sami) milletlerdir. Arap ülkelerinin bayraklarının aynı renklerden oluşmasının sebebi Arap İsyanı bayrağından gelmedir. Arap isyanı 1. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı'ya karşı Şerif Hüseyin önderliğindeki Arap milliyetçileri tarafından başlatılan isyandır. Yine ne tesadüftür ki Osmanlı Ortadoğu kontrolünü kaybettiği günden beri Ortadoğu'ya huzur gelmemiştir. Dünyadaki güçlü devletlerin Ortadoğu'ya hakim olma veya karışıklık çıkarma sevdası bu yüzdendir. Tarihte de Ortadoğu'ya hakim olan devletler dünyada söz sahibi olmuştur.
Milenyum çağı ile değişen tek şey yapaylık değildir. Savaşlardır. Geçmişte de kanlı savaşlar olmuştur fakat günümüzdeki kadar haince değildir. Günümüzde savaşta kullanılan bombalar şehirlere yağdırılmakta ve tek seferde birçok masum sivil ve çocuk ölmektedir. Adeta gücü elinde bulunduran devletler masumları öldürerek egolarını tatmin etmektedir.
Sözlerimi Khaled Hosseini'nin şu sözleriyle noktalamak istiyorum: "Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir...
bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun, karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun.'' Masum insanların öldürülmediği, dili/dini/ırkı fark etmeksizin insanların özünü kaybetmeden hoşgörüyle yaşadığı, çocukların hayatlarının çalınmadığı, huzurlu bir dünya diliyorum...