Ülkemizde son zamanlarda sık sık tartışılan konu haline gelen KPSS hepimizin gündeminde. Her meslek dalı durumu ciddiyetle takip ediyor. Mülakat birçok birey ve uzmanlar tarafından tartışılan konulardan bir tanesi. Her meslek dalında verilen eğitim, KPSS ve mülakat konuları alanın uzmanları tarafından, hassasiyetle, çağa uygun, bilimsel bir bakış açısıyla incelenmelidir. Bugünkü yazımızda öğretmen yetiştirme ve yerleştirmeye yönelik alternatif fikirler sunacağım.
Ülkemizde öğretmen olmak için 4 senelik lisans eğitimi verilir. Lisans eğitiminin ilk iki senesi teorik derslerden, üçüncü senesi ağırlıklı öğretim derslerinden son senesi ise öğretmen uygulamalarından oluşur. Devlette çalışmak isteyen öğretmenler KPSS'ye girer, akademisyen olmak isteyen öğretmenler yüksek lisans yapar, özelde çalışmak isteyen öğretmenler özel kurumlara başvurur.
Benim öne süreceğim fikir genellikle lisans eğitimine yönelik olacaktır.
Her öğretmen adayı seçtiği/yerleştiği branşa göre üniversitede eğitimini alır. Önceki senelerde gördüğü lise-ortaokul-ilkokul öğrenimlerinden getirdiği bilgiler baz alınarak dersler anlatılır. Fakat ülkede birçok yerde öğretmenlerin nasıl ders işlediğine veya gençlerin önceki yaşantılarında nasıl eğitim gördüklerine bağlı olarak derse hazır bulunuşlukları farklı olabilir ve öğretmen adaylarında zorlanmalar yaratabilir. Bunun için üniversitelerde eksik olan geçmiş teorik bilgilerin tamamlanması ve temellerinin pekiştirilmesi gereklidir. Ayrıca öğretmenlik uygulama mesleğidir, toplum bilimidir. Üniversitenin ilk yıllarından itibaren öğretmen adaylarına staj eğitimi verilmelidir. (Uygulaması son iki sene veya son seneye bırakılabilir)İlk iki sene öğretmen adayları çevre okullara gidip seçtiği branşın öğretmenlerini gözlemlemelidir. Ders işleniş sırasında olumlu bulduğu yerleri, sorun gördüğü yerleri varsa çözüm önerilerini not edip raporlaştırmalı (fikirleri doğrultusunda makale ve kitaplar okuyarak) ve üniversitedeki akademisyenlere iletmelidir. Raporlaştırılan gözlemler akademisyenler ve öğretmen adayları tarafından tartışılmalı, değerlendirilmeli ve çözüm önerileri/alternatif fikirler getirilmelidir. Gerekirse Milli Eğitim Bakanlığına raporlar iletilmeli ve eğitim süreçleri topyekûn değerlendirme yoluna gidilmelidir. Öğretmenliği seven veya sevmediğini fark eden öğretmen adayları bu süreçte kendilerini daha rahat keşfedebilir.
Eğitim fakültelerinde her ay öğretmen adaylarının istediği sayıda kitap okunmalı ve fikir defterleri tutulmalıdır.(En az bir iki kitap görüşüm.) Her çağda olduğu gibi yaşadığımız çağda da okumanın ve bilimin önemi fark edilir seviyededir.
Eğitim fakültelerinde bilim, teknik dergileri takip edilmelidir. Deneme yanılma usulü, içinde teknolojiyi de barındıran, yaşadığımız çağda icat edilen veya keşfedilen buluşlar takip edilecek şekilde eğitim verilmelidir.
Sürecin sonunda öğretmen adayını üniversitesindeki akademisyenler dört yılı baz alarak değerlendirmelidir. (Tabii bu durumda ülkedeki üniversitelerdeki akademisyen sayısı ve üniversitelerin nitelikleri göz önünde bulundurulmalı ve objektif ölçme değerlendirme kriterleri belirlenmelidir.) Değerlendirmeler sonunda öğretmenlere ülkedeki vazifeleri verilmeli ve ülke çapında eğitimde birlik sağlanarak ilerlenmelidir.
Son olarak bu yazıyı okuyan değerli okuyucularıma sormak isterim. Sizin kendi bölümünüzle ilgili fikirleriniz var mı? Yazmayı ve paylaşmayı unutmayın.
Sevgiler...