Bunca yıkım yaşanırken hâlâ sorgulamayacak mıyız piyasa ekonomisini? Depremin enkazı altında kalanlardan birisi de piyasa düzeni değil midir? Piyasa ya da özel sektör mantığının kamu yararı ile bağdaşmadığını görmemiz için daha ne gerekmektedir?                                                                           ***                    Piyasa ekonomisi özel sektör üzerine kuruludur. Devletin, temel sektörler de dâhil olmak üzere ekonomiden el çekmesini kabul eder. Piyasa düzeninde, insan yaşamını ilgilendiren temel malların ve hizmetlerin üretimi devlet tarafından değil, özel firmalar tarafından gerçekleştirilir. Kaçınılmaz olarak azami kâr dürtüsü doğrultusunda yapılır bu.                                                                          ***                   Piyasa ekonomisi ile planlı devletçi ekonomi bağdaşmaz. Piyasa, planlamayı ve devletçiliği kabul etmez çünkü. Toplumun ya da ülkenin ihtiyaçları değil, sermayesinin büyümesi esastır özel sektör için. Büyüdükçe de büyür. Ve ekonomiye hâkim olur.                                                                          ***                   Piyasa ekonomisinin işleyişi kaçınılmaz olarak kaynakların(zenginliklerin) özel sektörün dev şirketlerinin elinde toplanmasına neden olur. Enerji, inşaat araçları, bankalar, gıda, ulaşım araçları, iletişim alanı ve benzeri her türlü temel sektörde böyledir bugün. Kaynaklar özel sektörün elinde toplanınca toplumun ihtiyaçlarını karşılamak ve insan yaşamını kolaylaştırmak mümkün olmaktan çıkmaktadır. Tablo çarpıcı bir şekilde ortadadır. Oysa özel sektörün elinde muazzam bir kaynak birikmiştir. Bu kaynaklarla işsizlik, yoksulluk, barınma, aydınlanma, ısınma gibi temel sorunları çözmek pekâlâ mümkündür.                                                                        ***               Deprem birçok şeyi öğretmiş ve öğretecektir topluma. Kaynakların özel sektörün elinde olduğu ve piyasa mantığıyla yönetilen bir ekonomide depreme hızlı ve etkili bir müdahale gerçekleştirmenin, organize olmanın olası olmadığı en acı şekilde ortaya çıkmıştır. Planlanarak harekete geçirilecek önemli kaynaklar devletin elinde değildir çünkü. Böylece, insan yaşamı piyasanın insafına terk edilmiş durumdadır. Başka deyişle, piyasa insandan daha değerlidir! Ne kadar acı değil mi? Ve de mantıksız.                                                                       ***              Duymuşsunuzdur; depremin ilk günü çimento şirketlerinin hisseleri borsada yükselişe geçti. Ya da battaniye ve benzeri malzemelerin satışını yapan işyerleri deprem sonrası satış fiyatlarını hayli artırdılar. Bu yaşananlar hepimizi öfkelendirdi doğal olarak. Lakin piyasa ekonomisi denilen mekanizma düpedüz budur zaten. Ülkemizde de dünyada da inceleyin, tüm kriz dönemlerinde krizi fırsata çeviren bir özel sektör çıkar karşınıza. Sermayenin mantığı budur çünkü. Niye şaşırıyoruz ki! Arz ve talep ilişkisi ile maksimum kazanç elde etmek üzerine kurulu değil midir zaten özel sektör düzeni?                                                                    ***                Temel sektörlerden başlayarak özel sektör devletleştirilmeden ne kalkınmamız mümkündür, ne sanayileşmemiz, ne de sorunlarımızı çözmemiz. Deprem bağlamında düşünürsek, inşaat şirketleri ve çimento şirketleri derhal devletleştirilmelidir. Aksi halde insan yaşamı piyasanın ve özel sektörün bencil çıkarları altında kararmaya devam edecektir.                                                                   ***                Siyasette baş gündem bu olmalıdır. Siyasi tercihlerimizi yaparken, destekleyeceğimiz partinin programında ya da söylemlerinde “piyasa ekonomisinin reddi var mı, devletleştirmeden bahsediliyor mu?” dikkate almamız gerekir. İktidara “devletleştirmeden” yana, planlı ekonomiyi esas alan partiler gelmedir. Yoksa havanda su dövmeye devam ederiz.                                                                    ***                  Ülkemizde 13 kişinin serveti ülke nüfusunun yarısının servetinden daha fazla. Piyasa diktatörlüğü budur işte. Kabul mu edeceğiz bu kepazeliği?