Deprem bağlamında yaşanan büyük felaket devlet olgusu üzerine tekrar düşünmemizi, devlete yönelik yaklaşımımızı sorgulamamızı gerektiriyor kanımca.
***
En çok yanılgı beslenen olgulardan birisidir devlet. Peki, nedir devlet? Hangi tarihsel koşulların ürünüdür? Ve nedir işlevi?
***
İnsanlık tarihinde belli bir aşamada ve belirli koşulların sonucu tarih sahnesine çıkmıştır devlet. Bu noktada ezeli değildir. Özel mülkiyetin ortaya çıkışı, böylece toplumun karşıt çıkarlara sahip sınıflara bölünmesi devletin oluşumunun kaynağıdır. İlk devletler de köle sahiplerinin hizmetindedir.
***
Kural şudur: Üretim araçlarına sahip olanlar son tahlilde devlet aygıtına da sahiptirler. Başka deyişle, ekonomik olarak kudret sahipleri siyasal yönden de kudretlidirler. Aksi düşünülebilir mi zaten?
***
Kapitalist toplumlarda da devlet aygıtı kapitalist karakter taşır. Yani, kapitalist rejimlerde devlet, ekonomik yönden güçlü büyük patronların, dev şirketlerin hizmetindedir. Şöyle de ifade edilebilir: Kapitalizmde devlet, burjuvazinin emekçi sınıflar üzerindeki egemenlik aracıdır. Devlet tarafsız, tüm toplumun devleti değildir yani! Ancak bu noktada muazzam bir yanılsama mevcuttur toplumda. Oysa, eşitsizlik ve sömürü üzerine kurulu düzenlerde devletin herkesin olması, herkesin ortak çıkarlarını temsil etmesi beklenebilir mi zaten? Bir yanda zenginler ve sömürenler, diğer yanda yoksullar ve sömürülenler olacak, mevcut devlet de taraf tutmayacak! Olur mu hiç öyle şey!
***
En çok karıştırılan meselelerden birisi de ülke ile devletin karıştırılması, özdeş görülmesidir. Ülke çıkarları ile devlet çıkarları aynı yönde değildir her zaman. Hatta, kapitalist rejimlerde çoğu defa karşıttır bu çıkarlar. Devletin politikaları, ülke ya da toplumun çıkarlarına ters düşebilmektedir sıklıkla. Çünkü devlet yönetiminde hangi ekonomik ve politik güçler egemense o kesimlerin çıkarları ve ihtiyaçları devletin iç ve dış siyasetine yön vermektedir.
***
Can alıcı sorumuzu soralım: Türkiye Cumhuriyeti Devletinde dev holdinglerin ve tarikatların egemenliği söz konusuyken, devlet bu kesimlerin çıkarlarına mı hizmet eder, yahut ülkenin ve toplumun çıkarlarına mı?
***
Peki, komünistler devlet düşmanı mıdır? Sosyalist bir Türkiye'de devlet olmayacak mı?
***
Ne güzel demiş, Cahit Sıtkı Tarancı: “Memleket isterim, ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun; kış günü herkesin evi barkı olsun.” İşte bu güzel dizeleri devlete de uyarlayabiliriz: “Devlet isterim, zengini de fakiri de olmasın; eşitlik olsun. Devlet isterim, yoksulluğu işsizliği tarihe gömsün; emeğin olsun. Devlet isterim, sömürüye eşitsizliğe son versin; halkın hizmetinde olsun.”
***
Sosyalistler, komünistler paranın değil, halkın hizmetinde bir devletin peşindeler. Eşitsizliğin değil eşitlikçi bir düzenin üzerinde yükselecek bir devlet gerekli bize. Emeğin sömürüsüne son verecek, işsizliği bitirecek, herkesi konut sahibi kılacak, eğitim ve sağlık hizmetlerini ücretsiz ulaştıracak, bilimi esas alacak, zenginlikleri toplum yararı doğrultusunda planlı bir şekilde kullanacak bir devlet gerekli bize. Bunları sağlamayan devlet ülkenin çıkarlarını temsil etmiyordur; ve halkın devleti değildir o. Böylesi bir devlete de doğal olarak karşıdır komünistler.
***
Ülkemizde 13 kişinin servetinin nüfusun yarısının servetinden daha fazla olduğunu geçen haftaki yazımda belirtmiştim. Böylesi bir tabloda devlet tarafsız, eşitlikçi ve herkesin olabilir mi?
***
Unutmayalım, eşitsizliğin olduğu yerde devlet eşit davranamaz. Mümkün değildir.