Aradan geçen 9 yıl...

Ama unutulmadı, unutulamaz. Her yıl dönümünde içimizi yeniden sızlatan, aynı zamanda bu milletin mayasında neler saklı olduğunu hatırlatan 15 Temmuz’un 9. yılında, Ankara ve İstanbul’daydık. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Uluslararası Medya Koordinatörlüğü tarafından organize edilen 15 Temmuz Medya Programı, sadece bir anma etkinliği değil; aynı zamanda geçmişe, bugüne ve geleceğe dair bir yüzleşme ve sorumluluk hatırlatmasıydı. Aydın’ı temsilen katıldığım bu anlamlı programda, Türkiye'nin 81 ilinden gelen gazeteciler ve dünyanın dört bir yanından gelen 120 meslektaşlarımızla aynı sofrada buluşmak, hafızalarımızı bir kez daha tazeledi. Bu nedenle öncelikle programı organize eden İletişim Başkanlığı Uluslararası Medya Koordinatörü sayın Gözde Kirişçioğlu ve İletişim Başkanlığı personellerine teşekkür ediyorum.

Ankara’da, 15 Temmuz Demokrasi Müzesiyle başladık yolculuğa. Ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi ziyaretinde, o gece kurşunların hedefi olmuş duvarlara bir kez daha dokunduk. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde milletçe yazılan bu destanın anlamını bir kez daha hissettik. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bu destan, milletçe bir ve beraber olduğumuzda nasıl yenilmez olduğumuzun en somut örneğidir” sözleri, o gecenin ruhunu özetliyordu. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş… Herkesin ortak vurgusu aynıydı: Bu hafıza canlı kalmalı.

“O GELİYOR!”

Bu arada Dünyanın farklı coğrafyalarından gelen gazetecilerin gözlerinde hayret ve hayranlık vardı. Ama bir an vardı ki unutulmaz: Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan bahsedildiğinde, yabancı basın mensuplarının kendi aralarında heyecanla ayağa kalkarak telaşlı bir şekilde “He’s coming!” (O geliyor!) demesi... İşte o an, tüm dünyanın hafızasında nasıl derin bir iz bıraktığını anladım.

HAFIZA, ADALET VE GELECEK

Programın ikinci günü, “15 Temmuz: Hafıza, Adalet ve Gelecek.” başlığı anlamlı bir panele sahne oldu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ, İletişim Başkanı Burhanettin Duran, gazeteci Hande Fırat, SETA Genel Koordinatörü Doç. Dr. Nebi Miş… Her birinin sözlerinde hafızayı diri tutmanın, adaleti tesis etmenin ve geleceğe güvenle bakmanın önemi vardı.

Özellikle uluslararası medyanın o gece milletin direnişini görmezden gelişine yönelik eleştiriler, bizim gibi yerel gazetecilerin sorumluluğunu daha da büyütüyor.

ULUSLARARASI TEHLİKE

Ankara’nın ardından İstanbul’da 15 Temmuz Hafıza Müzesi ziyaret edildi. Müze Sorumlusu Muhammet Yıldız’ın anlatımıyla o gecenin saat saat, an an nasıl yaşandığını dinledik. Program kapsamında ziyaret ettiğimiz İstanbul Valisi Davut Gül, 15 Temmuz darbe girişimi ve bu olayın arkasındaki terör örgütü FETÖ'nün yöntemleri hakkında önemli bilgiler paylaştı. Vali Gül, örgütün sadece Türkiye’de değil, farklı ülkelerde de faaliyet yürüttüğünü vurgulayarak, uluslararası arenada bu tehlikeye karşı dikkatli olunması gerektiğini anlattı. Bu uyarı, programın uluslararası boyutunu ve dayanışma gerekliliğini bir kez daha gözler önüne serdi.

BU BİR TİYATRO DEĞİLDİ!

Bugün hala aramızda, bu destansı direnişi küçümseyen, hatta ‘tiyatro’ diyebilenler var. Bu yılın temasında özellikle altı çizildiği gibi; bu bir Türkiye Zaferi’dir ve asla hafife alınacak bir kalkışma değildir. Eğer o gece halk sokaklara çıkmamış, bedenini tanklara siper etmemiş olsaydı, bugün ne bir demokrasi, ne bir özgür basın, ne de bu satırları yazabileceğimiz bir özgürlük ortamı kalırdı.

Darbe girişimini 'tiyatro' diyerek küçümsemek, o gece canını veren şehitlerimize, bedenleri yaralanan gazilerimize ve sokaklarda nöbet tutan milyonlara açık bir hakarettir.

Ayrıca unutmamak gerekir ki, demokrasilerde tek zafer yolu sandıktır. Bu ülkenin insanları, hangi fikre, hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun, mücadeleyi sandıkta verir, iradesini orada ortaya koyar.

15 Temmuz’da yaşanan ihaneti hafife almak yerine, 'sandıkta nasıl kazanırım' sorusunu sormak; fikirle, projeyle, halkın gönlüne girerek mücadele etmek esas olandır. Gerisi ancak küçümseyenlerin bahanesi ve kaybedenlerin sığınağıdır.

Bu topraklarda zaferin adresi, daima sandık olmuştur. Nitekim 15 Temmuz gecesi sokağa çıkan milyonların da temel amacı, kendi iradelerine sahip çıkmak, sandığın namusunu korumaktı.

Bu hafıza diri tutulmalı, geçmişin acı dersleri unutulmamalıdır.

UNUTURSAK TEKRAR EDER

Bugün bizim için gazetecilik, sadece haber yazmak değil; hafızanın nöbetini tutmak demektir.

Aydın’dan Ankara ve İstanbul’a uzanan bu yolculuk bir kez daha gösterdi ki; bu milletin ruhunu anlamak için önce geçmişini unutmamak gerekiyor. O gece tankların önüne bedenini siper edenlerin mirası, bizim kalemimize, kelimelerimize emanet.

Unutursak tekrar eder.

Unutmamak için yazmak, anlatmak, aktarmak bizim boynumuzun borcu.