Sağlıkta çağ atladık diyoruz. Türkiye'de dijitalleşme, şehir hastaneleri, randevu sistemleri… Ancak Nazilli’de yaşayan on binlerce insan için bu “çağ” henüz gelmedi. Çünkü ekranlarda parlayan başarı hikâyeleri, sahadaki gerçeklerle örtüşmüyor.

Nazilli Devlet Hastanesi, kağıt üzerinde ve resmiyette 400 yataklı. Ama gerçek hayatta, bu yataklar 160 binin üzerindeki nüfusa yetmiyor. Aydın'ın doğusundan gelen vatandaşlarla birlikte bu sayı 400 binin üzerine çıkıyor ve her geçen gün de artıyor. Peki sonuç ne? Kardiyolojiye gitmek istiyorsunuz, sıra yok. Çocuk hastanız var, randevu yok. Göz yada Cilt problemi yaşıyorsunuz, sistemde doktor görünmüyor. Çünkü MHRS diye bir sistem var ama çalışmıyor. Daha doğrusu sistem var, yeterli doktor nedeniyle sıra yok.

Nazilli gibi Aydın’ın en büyük ikinci ilçesinde bir devlet hastanesinden randevu almak, artık bir şans oyunu gibi. Saat gece 12'de sisteme girip sabah randevusunu bırakın 15 gün sonrası için sıra kapmaya çalışan insanlar var. Başaramazsanız mı? Ya özel hastaneye gideceksiniz, ki herkesin buna imkânı yok, ya da çaresizce bekleyeceksiniz. Bu mu çağ atladığımız sağlık sistemi?

Ancak bu tablonun bir de görünmeyen yüzü var: Sağlık çalışanları.

Bu sistemin tüm yükü, hakları ödenemeyen, yoğun iş temposu altında ezilen doktorların ve sağlık emekçilerinin omuzlarında. İnsanüstü bir çabayla hizmet vermeye çalışan hekimlerin sadece alkışla değil, özlük hakları başta olmak üzere maddi ve manevi olarak da hak ettikleri değeri görmesi gerekiyor. Bugün birçok doktor, devlet hastanelerindeki ağır koşullardan ve yetersiz destekten dolayı kamu hizmetinden uzaklaşıyor. Bu da krizi daha da derinleştiriyor.
Hastane yönetimlerinin çoğu zaman eli kolu bağlı. Personel yetersiz, kadro kısıtlı, yetkiler sınırlı. Devlet Hastanelerini doktorlar için cazip hale getirecek politikalar geliştirilmedikçe bu kriz çözülemez. Bu sorun sadece yerelde değil, doğrudan merkezi yönetimin, yani hükümet temsilcilerinin masasına yatırılması gereken bir meseledir.

Her seçim dönemi “hastane yatırımları”, “sağlık reformları” söylemleri havada uçuşuyor. Ancak yıl olmuş 2025, Nazilli hâlâ çocuk doktoruna, kardiyoloji doktoruna, göz doktoruna ulaşamıyor. Bu sorun yeni değil. Herkesin bildiği ama kimsenin gerçekten ilgilenmediği yada geçiştirdiği bir yara. Siyasi vitrinler için yapılan ihaleler, temel ihtiyaçların önüne geçmiş durumda.

Devletin sağlık hizmeti, eşit yurttaşlık hakkıdır. Bu hakkı ancak parası olanların kullanabildiği bir sisteme dönüştürmek, sosyal devlet ilkesine aykırıdır. Sağlık bir lütuf değil, haktır.

Nazilli’nin sesi artık duyulmalı. Yeni bir hastane mi yapılacak, mevcut hastane mi büyütülecek, hekim kadrosu mu güçlendirilecek, ne gerekiyorsa şimdi yapılmalı. Çünkü bu böyle gitmez. Gitmemeli.