Geçtiğimiz hafta bir televizyon kanalında görüşlerini belirten Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof.Dr. Mehmet Ceyhan, 400 bin Koronalı taşıyıcının hasta olduğunun yani virüs taşıdığının farkında olmadan aramızda dolaşıyor olabileceğini söyledi. Ceyhan ayrıca maske konusunda da her kesin maske takması gerektiğini, karşılıklı sohbet eden 2 kişiden birinin maske takması halinde virüsten maskeli şahsın yüzde 30 korunduğunu, 2 kişide de maske olması durumunda her iki tarafın yüzde 95 korunduğunu, ancak sosyal mesafe olan 1.5 metre mesafe ile birlikte iki tarafın da maskeli olması durumunda virüsten yüzde 100 korunma sağlanabileceğini söyledi.
Sevgili okurlar yine koronavirüs konusunu yazmaktan inanın bende sıkılıyorum. Ancak Covid-19 denilen yeni tip koronavirüs salgın hastalığı pusuda, bizim toplum olarak hata yapmamızı, birbirimize sarılmamızı, maskesiz gezmemizi, tüm tedbirlerden uzak yaşamamızı pusuda bekliyor. “Önce hayatta kalmamız lazım” diyorum. Allah izin verir hayatta kalmayı başarabilirsek diğer problemleri nasılsa bir şekilde çözeriz. Ama şeytanın arkadaşlarının bizler için hazırlamış olduğu tuzağa düşmememiz gerekiyor. Sonra Prof.Dr.Mehmet Ceyhan’ın önerilerine uysak, mesela herkes maske taksa, herkes sosyal mesafeye uysa, herkes hijyene yani el temizliğine dikkat etse ne kaybederiz?
Ramazan Bayramını geçtik ama mesela önümüzde mübarek Kurban Bayramı var. Elbette benim de herkes gibi elini öpmem gereken büyüklerim, tokalaşmam gereken akrabalarım dostlarım ve gözlerinden öpmem gereken küçüklerim var. Ama ben bu bayramda ve belki de bundan sonraki birkaç yıl daha bayramlarda ne kimsenin elini öpeceğim, ne kimseyle tokalaşacağım, nede küçüklerimin gözlerinden öpeceğim. Zira insan vücudunda 14 gün kendisini gizleyebilen sinsi bir düşman olan koronavirüse yakalandıysam, samimiyetimi göstereceğim diye sevdiklerime bulaştırırsam, Allah Muhafaza bir sevdiğim insanın bile bu virüs nedeniyle hayatını kaybetmesine sebep olursam kendimi Katil gibi hissederim. Kimsenin katline sebep olmak istemediğim için maskesiz gezmemeye çalışıyorum, sosyal mesafeye dikkat ediyorum, kurallara uymayan dostlarımdan uzak durmaya çalışıyorum.
Hiç kimsenin yetkililerin almış olduğu normalleşme adımlarını 10 Mart 2020 öncesine dönüş gibi algılamaması gerektiğine, virüsün aşısı bulunmadan normal hayata dönüşün mümkün olamayacağını, şayet maske ve sosyal mesafe konusunu bir kültür haline getirebilirsek normalleşme de daha hızlı adımlar atılabileceğini aklından çıkarmaması gerektiğini düşünüyorum.
Bu arada bu virüsü ortaya süren Şeytanın Askerlerinin aşısının bulunabilmesi için 3 yılı düşündüklerini, yani bir kısırlaştırma projesi olan Covid-19’un aşısının 3 yıldan önce bulanamayacağını öngördüklerini, zira en son aşının 4 yılın sonunda 1960 yılında bulunduğunu, bu günkü teknoloji ile de aşı için 3 yıl planlandığını söylememiz gerekiyor. İşte bu nedenle bu şeytanın arkadaşlarını sevindirmemek için Türk Halkı olarak özellikle maske ve sosyal mesafeyi bir kültür bir moda haline getirmemiz gerektiğini belirtmem gerekiyor. Bu kültürün bizleri ölümden koruyacağını ayrıca bizlere çok fazla bir zarar vermeyeceğini düşünüyorum.
Ülkemizde aşı çalışmalarını yürüten Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü 2011 yılında kapatılmamış olsaydı bugün Türkiye olarak aşı konusunda elbette daha çok şansımız olacaktı. Şahsen Bill Gates’in laboratuarlarında üretilen nöropatik parçacıkların Korona Aşısı adıyla insanlara enjekte edilmesine “Hayır” diyorum. Zira bu parçacıklar vasıtasıyla Emperyalist ülkeleri de kontrol eden Şeytanın Arkadaşı dünya elitleri insanları takip etmeyi, özgürlükleri kısıtlamayı, neticede insanları kısırlaştırarak dünya nüfusunu 500 milyona çekmek istiyorlar. Şayet dünyadaki gıdalar ya da gelirler dünya nüfusuna yetmeseydi belki bu projeye sıcak bakabilirdim. Ama sorun dünyadaki gelirler ya da üretilen gıdaların yetersizliği değil zenginlerin aç gözlülüğüdür.
Şair Eşref bu günkü durumu o zamanlar şöyle özetlemişti; "Elimizde 10 pul var. 1 pul 9 kulun, 9 pul 1 kulun.” Bence dünya elitleri şeytanın izinden gideceklerine ellerindeki sermayeyi fakirlerle paylaşma yoluna giderlerse daha huzurlu yaşamlarını sürdürebilirler. Zira insanın yaradılış amacı faydalı olmaktır. Paylaşmasını becerebilen insan faydalı insandır. Ama bu Şeytanın Arkadaşları ellerindekini insanlarla paylaşmak yerine gizli saklı projelerle insanları öldürüp dünya nüfusunu düşürmeye çalışıyorlar. Bu şahıslara neden Şeytanın Arkadaşları dediğimi de bir başka yazıda açıklama getireceğim.
Ama çevremde gördüklerim, kuralsızlığımız, genelde kurallara asi oluşumuzun ve aşırı kaderciliğimizin sık sık ölüme davetiye çıkardığını söylemem lazım. Haftanın bir günü özel indirim uygulayan süper marketlerde insanlarımızın atıyorum A alışveriş merkezinde 5 lira olan bir ürünü B Süpermarketten 4 liraya alabilmek için sosyal mesafeyi nasıl ihlal ettiklerini, istediklerini ürüne sahip olabilmek için nasıl birbirlerini itip kaktıklarını görünce yetkililerin biraz daha olaya müdahil olmaları ve yine o alışveriş çılgını insanların hayatını koruyabilmek için biraz daha sıkı tedbirler almalarının Covid-19 salgın hastalığının yayılmasına engel teşkil edebileceğini söylemeliyim.
Sonra salgın nedeniyle ekonominin alt üst olduğu memlekette paranız varsa çok istediğiniz bir ürünü 3 kuruş fazlasına alsanız, 1 saat sonra alsanız ne fark eder. Her akşam televizyon haberlerinde görüyoruz insanlar ceplerinde 3 kuruş 3 lira parayla İŞKUR önlerinde ekmek arıyorlar. Varsa fazla paranız biraz da çevrenize bakıp ihtiyaç sahibi olabilecek onurlu insanları yani fakir olsa da, parasız olsa da onurundan açlığından ölse bile kimseye derdini anlatamayacak insanları tespit edip ellerinden tutmayı deneseniz çok daha yararlı olur diye düşünüyorum. Çünkü gördük ki her şeyi devletten beklemek hayal kırıklığı yaratıyor bir çok insanımızda. Öyleyse toplum olarak çok fazla yara almadan ayakta kalmayı başarmak istiyorsak her kes birbirinin derdine ortak olmalı derim.
Bu anlamda bu günlerde sosyal medyada sık sık rastlamaya başladığımız “İyilik bulaşıcıdır.” Sözüne ilaveten yıllar önce ziyaret ettiğim de görmüş olduğum Antalya-Finike’nin ana caddesinde gördüğüm bir Tak’ı da hatırlatmanın faydası olabileceğini düşünüyorum. Finike Belediyesi şu sözü yazmıştı ana cadde üstündeki taka “İyilik insanları birbirine bağlayan altın zincirdir.” Sırf bu söz nedeniyle Finike Belediyesini kutlamak gerektiğini düşünüyorum. Belki 10 yıl oldu ben oraya gidip geleli. Umarım hala duruyordur bu söz.
Selam ve Saygılarımla...