Gelişen teknoloji ve artan enerji açığı bütün ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de yeni enerji kaynakları üzerinde daha fazla düşünülmesini ve hızlı bir şekilde alternatiflerin üretilmesini gerekli hale getirmiştir. Yaşadığımız dünyanın doğal dengesinin korunması için, sürekli yenilenebilir enerji kaynaklarının işlenmesi ve kullanılmasının önemi giderek artmaktadır. Her gün yaşamımızda biraz daha fazla yere sahip olan enerji, aydınlanmadan ısınmaya, ulaşımdan günlük işlerimizi görmemizi sağlayan teknolojik cihazların çalışmasına varıncaya kadar temel ihtiyacımız haline gelmiştir. Doğada enerji kaynakları fosil kökenli, nükleer ve yenilenebilir olmak üzere üç temel kategoriye ayrılmaktadır. Fosil kökenli kaynakları meydana getiren kömür, petrol ve doğalgaz geleneksel enerji üretim hammaddeleri olup en yaygın kullanım alanına sahiptirler. Ancak fosil kaynaklı yakıtların kullanımı sonucu canlılar için zararlı olan COx ve NOx gibi gazlar atmosfere verilmekte, sera etkisi sonucu küresel ısınma yaratılmakta ve çevre felaketleri meydana gelmektedir. Sera etkisi ve asit yağmurları karbon emisyonlarının en yıkıcı etkileridir.  Yapılan araştırmalar su, rüzgar, güneş, jeotermal, hidrojen ve biyokütle gibi doğal kaynaklardan enerji elde etmenin mümkün olduğunu göstermiştir. Yenilenebilir olma özelliğine sahip olan bu yeni kaynakların çevre üzerinde olumsuz etkileri uygun kullanıldığı zaman yok denebilecek kadar azdır. Yenilenebilen enerjiyi, enerji üretimi için doğal süreçlerden yararlanılan, kullanılan kaynakların tükenme hızından çok daha hızlı bir sürede kendini yenileyebilen enerji kaynakları olarak tanımlayabiliriz. Yenilenebilir enerjilerin kömür, petrol, doğalgaz vb. diğer enerji türleri gibi bitip tükenme riskleri yoktur. Doğada serbest halde bulunan havadan elde edilen rüzgar enerjisi, nehirlerde akan veya barajlarda depolanan suyun potansiyel enerjisi ve yerkürenin derinliklerinde bulunan sıcak sular birer yenilenebilir enerji kaynağıdır. Bunların dışında dünyamızı ısıtan ve aynı zamanda aydınlatan güneşten elde edilen enerji, bitkisel, endüstriyel ve evsel kökenli atıklardan üretilebilen biyokütle enerjisi ve yeryüzünde en çok bulunan element olan hidrojenden elde edilen enerjilerin hepsi yenilenebilir kaynaklardır. Günümüzde alternatif enerji türleri arayışına yenilenebilir kaynakların çözüm olabileceği düşünülmektedir. Önemli olan nokta yenilenebilir teknolojinin yaygınlaşarak teknolojik gelişmeler ışığında maliyetlerin düşürülmesi gerektiğidir. Böylece konvansiyonel kaynakların yerini uzun dönemde yenilenebilir enerji kaynakları alabilir. Güneş enerjisi (GES), Rüzgar enerjisi (RES), Hidrolik enerjisi (HES), Jeotermal enerjisi (JES), Biyokütle enerjisi, Hidrojen enerjisi, Dalga enerjisi, Gelgit enerjisi yenilenebilir enerji kaynaklarıdır. Yenilenebilir enerji, bir kez kullanıldıktan sonra doğal yollarla eski haline dönüşerek, tekrardan yararlanılabilir hale gelmektedir. Bu özelliği yenilenebilir enerjiden neredeyse sınırsız olarak faydalanma imkanı sunar. Normalde düzgün kullanımda temiz bir enerji türüdür. İmalat ve kurulum aşamalarında makul seviyelerde tahribatlara yol açıyor olsa da, enerji üretim safhasında genel olarak çevreye duyarlı, kirliliğe sebep olmayan bir yapı sergiler. Bu nedenle yenilenebilir enerji kaynakları sera etkisinin azaltılmasına yönelik mücadelede emisyonların azaltılabilmesi açısından büyük önem taşır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının en büyük dezavantajlarından biri maliyetidir. Büyük miktarlardaki talebi karşılamak için gerekli altyapı yatırımlarının pahalı olmasıdır. Yenilenebilir enerji kaynakların kullanımında uzmanlaşma yeterli seviyelerde değildir. Teknik yenilikler çerçevesinde alanında yapılabilirlik, dayanıklılık ve emisyonların azaltılması gibi konularda potansiyel sorunlar mevcuttur. Birçok alternatif kaynak daha sonra kullanılmak üzere depolanmaya gereksinim duyar. Yenilenebilir kaynakların depolanması işlemi ise maliyetli olduğu kadar zorluklara da sahiptir. Dünyanın giderek en büyük sorunu haline gelen enerji ihtiyacını, yenilenebilir enerji kaynakları ve temiz enerji kaynakları ile çevreye zarar vermeden çözmek mümkündür. Türkiye temiz enerji için kullanılacak yenilenebilir kaynaklar açısından zengin bir potansiyele sahiptir.  Aydın, Türkiye’de yenilenebilir enerji türlerinden özellikle JES enerji üretiminin en fazla olduğu il olması nedeni ile JES enerjinin temiz ve yenilebilirliği konusunda en fazla bilgi ve tecrübeye sahip il konumundadır. 1980’li yıllardan itibaren Aydın’da uygulanmakta olan JES enerji üretimi tecrübesi, JES’lerin kurulumu, JES’lerin faaliyetlerinin sonuçları, bu faaliyetler sırasında JES’lerin doğal çevre ve su-toprak-hava kaynaklarını kirletmesi, tarımsal üretime ve canlı yaşamına verdiği zararlar bakımından JES’lerin hiçte söylendiği gibi temiz ve yenilebilir enerji kaynağı olmadığını göstermektedir. Hele hele Aydın’da JES’lerin kurulumu ve faaliyetleri sırasında kanunların uygulanmaması, denetimlerin yapılmaması, bilgilerin halktan gizlenerek paylaşılmaması, resmî makamların JES’lere sadece enerji üretimi penceresinden bakmaları ve Aydın gerçeği dışında hareket etmeleri, JES işletmelerin keyfi uygulamaları ve olaya sadece maddi kazanç boyutu ile bakmaları Aydın’da JES enerji üretiminin yenilebilir ve temiz olmadığını göstermiş olup, Türkiye’ye çok kötü örnek olmuştur. Aydın’da ikinci önemde kullanılmakta olan yenilenebilir enerji türü Rüzgar enerjisidir (RES). Ne yazık ki JES enerji üretiminde yapılan yanlış uygulamaların bir benzeri bu alanda da yapılmaktadır. RES’lerin kurulumu özellikle Beşparmak dağlarında yapılmaktadır. Oysaki Beşparmak dağları binlerce yıllık geçmişe sahip kendine özgü jeolojik, tarihi ve kültürel yapısı ile dünya mirası koruma altına alınması gereken bir bölgedir. Fakat RES’ler bügün kanunların uygulanmaması nedeni ile Beşparmak dağlarını bitme sürecine sokmuştur. Aydın JES ve RES uygulamaları yaşamı, çevreyi, doğayı, tarihi, kültürü yok sayan hiç bir enerji üretiminin yenilebilir ve temiz olmadığını göstermektedir. Bir enerji türünün temiz ve yenilenebilir olması için öncelikle o ülke kanunlarının ve uygulamaların temiz olması, yönetimlerin şeffaf ve insan merkezli olması, insanların düşünce ve kalplerinin temiz olması gerektiğini göstermektedir.