A.D.’lı hastaların yaşam öyküleri dikkatle dinlendiğinde onların büyük kısmında çocukluktan itibaren obsesif /takıntılı duygu-düşünce ve davranışlarının olduğu fark edilir. Özellikle nörobilim açısından paylaştığımız bulguları kısaca hatırlayacak olursak; bu insanların beyinlerinin otomat fonksiyonlarla görevli bazal ganglionlarının çok fazla aktif olduğu araştırmalarla tespit edilmiştir. Bunun pratik anlamı/yaşamsal alanda karşılığı nedir? Beyinde bazal ganglionlar dediğimiz, beynin derin çekirdekleri; bir insanın gün içinde çok yaygın olarak kullandığı el,ayak, kol, bacak ve yüz, mimik hareketleri gibi birçok otomat-motor, duysal ve otomat-düşünsel eylemlerinden sorumlu merkezdir. Örneğin; bisiklet veya araç sürmek veya hergün her meslek sahibi sayısız insanın yaptığı rutin hızlı otomat işler gibi eylemlerin bir ömür boyu mütemadiyen bir insan tarafından yapıldığını düşünün. İşte hep beynin bu bölgesi sürekli aktif halde olduğunda; bunun aksine beyindeki (asıl çok daha önemli görevleri olan) kortikal alanlarının işlevlerinin zayıfladığı, daha az çalıştığı biliniyor nörobilimsel araştırmalara göre. Bunun pratik anlamı; ömrü boyunca hep aynı işlerle meşgul olan yeknesak-beyinler, beynin kognitif (bilişsel) kapasitesini artıran, yenilikleri öğrenen ve plastisitesini artıran kortexini (beyin kabuğunu) hemen hemen az kullandığı veya hiç kullan(a)madığı için yaş ilerledikçe bilişsel (kognitif) kapasite giderek hızla düşmekte ve pratikte bu klinik durum yavaş yavaş bunama belirtileri şeklinde görünmeye başlar. İleri yaşla birlikte sıkça rastlanan ve “Hafif Kognitif/bilişsel Bozukluk” olarak bilinen “iyi huylu yaşlı bunaması”nın oluş mekanizması da böyledir. Şimdi bu insanların hayatlarında; düşünsel/soyut -otomat beyin fonksiyonlarını çok az kullandığını veya hiç kullanmadığını farz edelim. Ve yaş ilerledikçe eklenen kronik hastalıkların (hipertansiyon, inme, kolesterol, obesite, diabet vb.) beyindeki yaptığı tahribatlar arttıkça bunama süreci hızlanmaya başlar ki buna da mixt (karma) demans, vasküler (damarsal) demans veya bu kronik hastalıklar olmadan beyindeki patolojik plakların artışıyla Alzheimer demans klinik olarak zuhur etmeye başlar. İşte obsesif-takıntılı insanlardaki (motor hareket, düşünce, duygu patinajları) yani kısaca tutkulu-bağımlılık diyebileceğimiz yaşantı çok önemli bir risk faktörünü oluşturuyor. Onlar beyin rezervlerini artıracak (kortexlerinin daha fazla kullanacak) rutin dışı düşünsel, motor, duyusal alanlarda faaliyet göster(e)mediklerinden zaten bu durum beyin MR'larında kortikal atrofi (beyin erimesi) olarak da görülmeye başlar. Hele bu insanlarda bir de kronik depresyon hali ve zararlı madde alışkanlıkları (sigara, alkol, madde vb.) varsa çok daha hızlı beyin hücre ölümleri olacağından bunama çok hızlanabilir. Yalnız şu husus çok önemli: Obsesif kompülsif bozukluktan tedavi olamamış ve depresyona dönüşmüş hastalarda görülen iyi huylu bunama, psödo (yalancı) demans grubuna girer ve tedaviyle mutlaka düzelir. Çocukluk, gençlik, erişkinlikte sık rastlanan ve düzelmemiş iyi huylu obsesif karaktere eklenen depresyon şayet erken tedavi edilmez ve yaşam tarzı da tekdüze/monoton hale gelirse ve ömür boyu rezervi artırıcı faaliyetlerle meşgul olunmazsa demans kaçınılmaz akıbet olur. Evet sözün özü; Siz siz olun, hayatın ayrıntılarında asla boğulmayın. Hayatınızı mümkün olduğu kadar sadeleştirin. İçsel enerjinizi büyütün, sonsuz kudret sahibi olanla ilişkinizi güçlendirin. Düşünce, duygu patinajlarından kurtulun ve tekrarlayıcı monoton yaşamsal ritüellerden kaçınarak, her gününüzü farklı etkinlikler, amaçlar ve hedefler doğrultusunda planlayıp ona göre anlamlı birlikteliklerle huzurlu kılmaya çalışın hayatınızı. Kainatın ritmine bırakın kendinizi. Göreceksiniz beyninizde size ayak uydurarak plastisite kazanıp daha fazla açılacak ve açıldıkça üreteceksiniz ve ürettikçe asla yaşlanmayacaksınız… Çünkü ; “üretmek mutluluktur”…“sonsuzluğa kanatlanmaktır”…. Sevgi ile kalın...