Türkiye Atom Enerji Kurumunun yayınladığı “Türkiye Çevresel Radyoaktivite Atlasında” Uşak merkez ile Eşme arası topraklarda Toryum radyonükleiti seviyesi Türkiye ortalama seviyesinden, Aydın’da Koçarlı-Karpuzlu-Bozdoğan hattındaki topraklar ile Buharkent-Köşk-Efeler-Germencik hattındaki topraklarda Radon ve Potasyum-40 seviyeleri Türkiye ortalama seviyesinden fazla bulunmuştur. Yine aynı çalışmada Gediz ve Büyük Menderes nehir sularında alfa ve beta radyonükleiti seviyeleri Türkiye ortalama seviyelerinden fazla bulunmuştur. Uşak’taki fazla radyonükleitin sebebi madenler ve Eşme Kışladağ altın madeni iken, Aydın’daki radyonükleit seviyelerindeki fazlalığın sebebi Beşparmak dağlarındaki maden ocakları ve Aydın ovasındaki jeotermal santrallerdir. Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2017 yılında Gediz havzasında yeraltı sularında yaptığı araştırmada arsenik seviyesini normalin 300 katı fazla saptamış ve bunun sebebinin madenler ve jeotermaller olduğunu belirtmiştir. Bugün Büyük Menderes ve Gediz havzalarındaki su, topraklar ve tarımsal ürünlerdeki kirlilik seviyeleri yaşamla bağdaşmayacak düzeylerde, ölüme sebep olan hastalıklar-kanserler-toplam ölümler-bebek ölümleri-beş yaş altı çocuk ölümleri-anne ölümleri Türkiye ortalamasından daha fazla iken ve Büyük Menderes havzasındaki bu kirliliğin sebepleri çok net olarak belli iken şimdi Ege’nin çatısı, bolluk, bereket ve su kaynağı Murat Dağı’nda siyanürle altın aranmasına izin verilmiş olup, ağaç kesimleri başlamıştır. Bölgeyi besleyen nehirlerin doğduğu bu dağda siyanürle altın çıkarılması demek havası-suyu-toprağı ile tüm Ege’yi bitirecek bir katliam demektir. Ormanlar yok edilecek. Su yatakları ya kuruyacak ya zehir akacak. Toprak zehir kusacak. Murat Dağı, Kışladağ’ın bugünkü durumuna gelecek. Maden işletmeleri Birinci Derece Gayri Sıhhi Müesseselerdir. Bu nedenle kurulurken mutlaka ÇED alınması gerekir. Fakat uygulamada Türkiye’de maalesef bu madenlerden ÇED istenmemektedir. Nitekim Murat dağına kurulması düşünülen altın maden işletmeleri içinde Uşak valiliği tarafından ÇED gerekli değildir kararı verilmiştir. Oysaki maden atıkları tehlikeli ve zehirli atıklardır. Madenler alıcı ortamlara siyanür ve arsenik gibi ağır metalleri bırakarak suları kirletmektedir. Maden ocakları faaliyet alanlarında ekolojik yıkım ve estetik bozulma oluşturmaktadır. Maden çalışmaları sırasında etrafa toz ve iyonizan radyasyon yayılımı olmaktadır. Tozlar silika içerdiği için insanlarda Silikozis, Akciğer tüberkülozu ve kanser, KOAH meydana getirirken iyonizan radyasyon içerdiği Radon ve toryum radyonükleitidleri ile direk kanserojen etki göstermektedir. Altın madenleri sadece insanları değil hayvanlarıda etkilemektedir. Nitekim yapılan araştırmalarda Uşak Kışladağ ve İzmir Efem Çukuru altın madeni etraflarında hayvan ölümlerinde artış saptanmış. Yine Aydın Menderes havzasında hayvan ölümleri, düşük ve anomalili doğumları artmıştır. 2017 yılı Orman ve Su İşleri Bakanlığı araştırmasına göre Menderes havzasındaki kuşların sayısı yüzde 50 azalmıştır. Son 40 yıldır Büyük Menderes Havzasında meydana gelen kirlilik ve bu kirliliğe bağlı oluşan hastalık, ölüm artışları havzada bulunan Afyon, Uşak, Denizli ve Aydın illeri halklarının ortak sorunudur. Havzanın bugün taşıdığı kirlilik yaşamla bağdaşmayacak düzeylere ulaşmıştır. Büyük Menderes havzası bir damla daha fazla atık ve atıksuyu kaldıramayacak halde iken havzada kirlilik ve kirliliğe bağlı yan etkilerin kat be kat daha fazla artmasına sebep olacak Murat Dağında altın maden işletmeciliğine izin verilmesini anlamak ve kabul etmek mümkün değildir. Kirlilik ve ölüm Büyük Menderes havzasının kaderi değildir. Hiç bir gerekçe bunu haklı kılamaz ve halka dayatıp, kabul ettiremez. O nedenle çözümde ortaktır “Murat Dağına altın madeni kurulamaz”. Büyük Menderes Havzası halkları ve seçilmişleri ile bir araya gelip havzayı kirleten tüm unsurlara karşı ortak tepki ve duyarlılık göstermek, soruna çözüm bulmak zorunda. Aksi bir durum havzanın topyekun yaşanmaz hale gelerek yok olmasıdır. Murat dağı yok olmasın Büyük Menderes havzası yaşasın.