Siyonist İsrail devletinin Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’ya yönelik tedhiş/ terör faaliyetlerini bütün dünya görüyor ve biliyor. İşgalci devlet İsrail’in devrik Başbakanı’nın kendi ikbali için masum insanları katletmesi de işe yaramadı. Ancak yeni Başbakan, selefinden farklı mı davranacak? Elbette ki hayır. Zira Siyonist Katil İsrail Devlet gladyosu aynı mantıkla hareket edecektir. Üzerinde durmak istediğimiz husus halef- selef meselesini analiz etmek değildir. Katilin nasıl katilce davranış göstereceğine teşhis koymak da… Buraya barışın nasıl getirileceğini, tarihimizden tevarüs ettiğimiz birikimi nakletmek. Ve günümüze ışık tutacak tecrübeyi tekrar tesis etmenin yollarını aralamak… Mevzuunun ana konusu da budur. Bunu da tarih, Osmanlı Barışı (Pax Ottomana) olarak nitelemektedir. İşte rehber niteliğindeki Osmanlı Barışı’na dair bazı tarihi notlar (Tarihi itiraf demek daha yerinde bir ifade olur): 1. “Osmanlılar zamanında tek pırpırlı Onbaşı, yirmi kişilik askeri gücüyle burayı huzur İçinde idare ediyordu. İstanbul’dan gelen talimatları uygulayan Onbaşı otur deyince oturuluyor, kalk deyince kalkılıyordu. Osmanlı Onbaşısı o zaman, şimdi bölgede içinden çıkamadığımız işlerin üstesinden gayet rahat bir şekilde geliyordu”(Ehud Barak, İsrail Eski Başbakanı). 2. “Yahudiler insan olarak özledikleri adâlet ve huzuru sadece ve sadece Osmanlı Türklerinin hâkimiyet devresinde teneffüs etmiş ve yaşamışlardır” (Moshe Sharett, İsrail eski Dışişleri Bakanı ve Başbakanı). 3. “Türkler gelinceye kadar Sâsâni, Roma ve Arap hâkimiyeti altında geçen süre içinde, birçok defa el değiştirmiştir. Yahudiler Kudüs’ün her işgalinde zulümlere uğramışlardır. Amma, Osmanlı Sultanı Yavuz’la adalet gelmiştir. Yahudiler insan hakkının, adaletin, eşitlik ve şövalyelik ruhunun ne olduğunu Türklerin Kudüs hâkimiyetleri sırasında görmüştür (Abba Ebban, İsrail Eski Dışişleri Bakanı (Nakleden: İlhan Bardakçı). 4. Prof. Dr. İlber Ortaylı hocanın tespiti: “Araplar İngiliz desteğiyle gelen bir bağımsızlık beklerken buldukları; Kudüs’ün Yahudi yurdunu müjdeleyen “Balfour” bildirgesi oldu. Ve bir de otuz yıllık Britanya mandası… Bu manda beceriksizlik, ikiyüzlülük ve merhametsizliklerle dolu bir kötü yönetim örneğidir… İsrail Kudüs’e hâkim olamıyor ama Filistinlilerin de hâkim olamadığı açık… Biz Kudüs’e ne ABD, ne İskandinavya ne de Batı Avrupa gibi bakabiliriz. Ne de Şarklılar ne Garplılar bu coğrafyanın insanlarını anlamıyor; sorunu ciddi mütalaa edersek en doğru biz anlayabiliriz. Mesela bizim aydınlarımız bu işi görecek durumdadır, ancak Yahudi ve Arap dünyasını tanımalı ve çözüm aramalıyız. ‘Filistin hiçbir zaman Osmanlı sulhu kadar uzununu yaşamadı’ sözü basit bir imparatorlukçu slogan gibi görülmesin. Hiçbir aklı başında Türk oraya dönmeyi hayal etmez. Ama Ortadoğu’ya en akıllı ve adilane bakanların, yapıları icabı Türkler olduğu da açık; onun için biraz daha bilgilice ve bilgece bölgeyle ilgilenmeliyiz…” (Bütün nakiller: Mehmet Fatih Can, Gerçek Hayat Dergisi, Haziran 2021). 5. Son sözü de tarihçi Mehmet Fatih Can’ın ifadesiyle bitirelim: “ Yahudiler tarihte olduğu gibi Türklerin dostluğuna ve kadim tecrübesine bir an evvel talip olmalıdır… İş işten geçmeden, testi kırılmadan.” 6. Kudüs’te Osmanlı ya da Türk Barışı Türk tarihinde mevcuttur. Yeniden Türk Barışı talep ediliyorsa; ya oraları bize versinler ya da Barış Gücü adıyla Türk askerini kabul etsinler. Başkaca yolu yoktur.