Arap edebiyatçısı el-Meydânî Mecmau'l-Emsâl isimli kitabında bir Arap atasözünü nakleder:
"Ben aslında aslanın ak öküzü yediği gün yenildim."
***
Dünyanın en zor coğrafyasında bir Türkiye…
Vahşi Yahudi-Hıristiyan Uygarlığı’nın iştahla parçalanmamızı can-ı gönülden arzuladığı bir bölgenin merkezindeki Türkiye…
Aç sırtlanlar salyalarını akıtarak bekliyorlar etrafımızda…
Puslu havayı soluyarak…
Dâhili ihanet şebekeleri de çanak tutuyorlar Tapınakçı zihniyete…
Buna iştahla sarılan bedbahtlar ise had safhada…
Birlik ve beraberliğin anlamına vakıf olamayanlar; aç sırtlanların ekmeğine yağ sürdüklerinin ya farkında değiller…
Ya da ihanet içindeler…
Birlik ve beraberlikten güç doğacağını bir türlü idrak edemeyenler var maalesef Türkiye’de…

***
İçimizdeki bir kısım akılsızlar Türkiye’nin zayıf düşmesine çanak tutuyorlar…
Satılmış aydınlar…
Mütareke basını…
İşbirlikçi STK’lar..
Kapitalizmin esiri patronlar…
Sarosçu baronlar…
Hıristiyan ve Yahudileri cennetle müjdeleyenler…
Ve… tekmili birden…
Türk milletini yok oluşa doğru götürme peşindeler…

***
Ve yine…
Koskoca topluluğu/toplulukları ardı sıra vahşi kapitalizmin rüzgârına kaptırmış olanların sorumluları, maalesef hesap vermekten kaçınıyorlar.
Kindarlıkta ve hatada ısrar, mensuplarını fetöleşme tehlikesine maruz bırakıyorlar.
Bu hareket tarzı ile müdahaleye zemin hazırlıyorlar.
Bunu ya bilerek yapmaktadırlar.
Ya da firasetleri kapanmış…
Siyonist-Haçlı Zihniyeti’nin “son altın vuruşuna” yağ sürmektedirler.
Hâlbuki Mekke Ruhu ile hareket edilmeli değil miydi?
Yazık oluyor…
Çok yazık oluyor.
***
Ve yine…
Bir gün gelecek Sultan Abdülhamid Han’ın ruhundan istimdâd dileyenler gibi…
Düşmanlık edip kin güttüklerinin ruhundan özür dileyenler, yine bunlar olacaklardır.
Ama Basra harap olduktan sonra bir işe de yaramayacaktır.
***
İbretlik hikâye ise şöyle:
Bir ormanda ak, kara ve kızıl üç öküz varmış. Aslanla beraber yaşıyorlarmış. Ancak aslana karşı ittifak edip beraber hareket ettikleri için aslanın onlara gücü yetmiyormuş. Aslan bir gün kara ve kızıl öküzlere:
"Ak öküz yüzünden sizin burada olduğunuz avcılar tarafından hemen fark edilir. Çünkü onun rengi ak. Benim rengim de sizin renkleriniz gibidir. Bana izin verirseniz onu yiyeyim, orman bize kalsın." demiş.
Bu iki öküz: "Tamam, yiyebilirsin." demişler.
Aslan da ak öküzü yakalayıp yemiş.
Aradan günler geçmiş, aslan kızıl öküze:
"Bizim renklerimiz aynı, müsaade et de şu kara öküzü yiyeyim, orman bize kalsın" demiş.
Kızıl öküz:
"Tamam, yiyebilirsin." demiş.
Aslan da kara öküzü yakalayıp yemiş.
Aslan asıl niyetini açık eder.
Yalnız kalan kızıl öküze:
"Şimdi de seni yiyeceğim." demiş.
Kızıl öküz aslanın hilesini o zaman anlamış ve aslandan şu idamlık dilekte bulunmuş:
“Üç defa bağırarak bir şey söylememe izin ver.'
Aslan da izin vermiş.
Kızıl öküz:
"Ben aslında, aslanın ak öküzü yediği gün yenildim, yem oldum, kurban gittim." diye bağırmış...
***
Biz karınca misali doğrunun ve doğruların; hakkın ve haklıların tarafında (sevaplarıyla, günahlarıyla) yerimizi aldık. İstişari eleştirimizi, her zaman olduğu gibi, kırmadan, dökmeden tevhit ruhuna münasip bir şekilde dile getirdik. Cenab-ı Hakk indinde mesul olmayalım diye. Bundan sonrası, Takdir-i İlahi’dir
Unutmayalım: Dirilişimiz, milliliğin ihyasındadır. Millî birlik ve beraberliktedir. En ağır tenkidi yapalım; ama hakaret etmeyelim. Savaş baltalarını değil; barış ve huzurun tesisi için mücadele edelim. Kindar olmayalım. Bunun yolunu açanlara –asla- izin vermeyelim.
Zinhar, unutulmasın: Tapınakçı Siyonist-Haçlı Zihniyeti, daima hazır vaziyette beklemektedir.
Vesselâm.