Şuurlu bir nesil nasıl meydana gelir?
Mukaddes bir şuurun alt yapısı nasıl oluşturulur?
Bir milleti yâd ellere zebun etmek istiyorsanız…
O milleti şuursuz hale getirmeniz kâfidir.
Pekiyi, bir millet, millî bir şuurdan nasıl mahrum bırakılır?
Bir milleti şuursuz kılmak için mukaddes değerlerine yabancılaştırmanız yeterlidir.
Mukaddes değerlerden yabancılaştırma nasıl olur?
Bir cemiyetin fertlerine mazisini red ettirseniz;
Dilini, dinini, irfanını, kültürünü yozlaştırırsanız…
Daha sonra da tarihin çöplüğüne attırırsanız…
İşte size kendi kıymetlerine yabancılaşmış bir cemiyet.
Kendi mukaddeslerine “fransız” kalan fertlerden meydana gelen milletten, millî şuur beklemek de safdilliktir.
Havanda su sövmektir.
Modernleşme çabasıyla Aydınlanmacı telâkkîyi rehber edinmiş batıcı aydınlar güruhu; günümüze değin geçen iki asırlık zaman diliminde Müslüman-Türk milletine şu ideolojik fikri daima pompalamışlar ve şöyle demişlerdir:
“Bizi geri kalmışlığa iten…
Hıristiyan Batı devletlerinin ulaştığı “uygarlık” seviyesine çıkamayışımızın…
Modernleşemememizin yegâne müsebbibi: inancımızdır!
Vahiy geleneğinden gelen millî kıymetlerimiz, çağa ayak uydurmamıza manidir!
Tarihimizin, barbarlıklarla dolu oluşudur!
Kültürümüzün suniliğindendir!
Batılı gibi Liberal Kapitalist ferdiyetçiliği özümsememiş olmamızdan kaynaklanmaktadır!
İnancımızın bahşettiği tesanüt duygusu biz Türkleri ilerletmemiş…
Aksine tarihin ortaçağ karanlık dehlizlerinde çakılıp kalmamıza sebep olmuştur!
Bizim modernleşmeye bigâne kalmamız…
Kayıtsızlığımız ya da Materyalist /Kapitalist Aydınlanmacı felsefenin arzuladığı mânâda özümseyememişimiz…
Yani özümseme kapasitemizin tam olmaması muasır medeniyet seviyesine ulaşmamıza set olmuştur!”
Daha bunun gibi nice safsatalarla on yıllarca şuursuzlaştırma politikasının esiri olmuşuz.
Böylece millî düşünceden arınmış zihinler ve fikirler, sömürgecilerin eline mahkûm hâle getirilmiştir.
Ve bu gibi bayağı ve müstemleke fikirleri…
Haçlı zihniyetinin bizdeki temsilcileri…
Oryantalist fikrin takipçileri…
İnsanımıza, gençlerimize daima bu zehri zerk etmişlerdir.
Maalesef bunda da muvaffak olmuşlardır.
Zaman zaman, iki asırlık zaman diliminde meydana gelen mevzi millî şuurlanma onları öylesine korkutmuştur ki; bundan dolayı da avazlarının çıktığı kadar bağırmışlardır; bağırmaya da devam etmektedirler.
Ne yapacağız?
Kader deyip, karanlığa mahkûm mu olacağız?
Şuursuzlukta dip mi yapacağız?
Tabi ki değil..!
Milli şuur, dava şuuruyla tecessüs eder.
Görünür olur.
Tahayyülden tasavvura dönüşür.
Yani hakikate tekâmül eder.
Onun için Dâvâ Şuuru…
“Hizmet muvaffak olsun da, varsın bizim yerimiz caminin pabuçluğu olsun” mefkûresinin gerçek mânâda baş tacı edilmesiyle mümkündür.
Bu veciz düsturu serlevha ederek hayata bakışını yönlendiren…
Ufkunu ve vazifesini bu şuur doğrultusunda çizen bir neslin…
Mekke Ruhunu esas alan Veda Hutbesi merkezli Müslüman-Türk ruhunu; millî şuuru yeniden tesis etmesi kabildir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle: “Son dönemde Türkiye karşıtı kimi çevreler tarafından kirli kampanyalar yürütüldüğünü görüyoruz. Bunlardan birisi İslamsız Türklük kavramıdır. Böylece milletimizi ayakta tutan, tarihi kültürleri tahrip edilmek isteniyor. İslam'ın gaza ruhunu taşımayan bir Türk kimliği, Türklüğü rafa kaldırma projesidir.”
Bu projelere set çekmek için…
Dalga dalga, içte ve dışta; bütün yeryüzü sath-ı mahallinde bu vazifeyi yüklenecek ve yüklenme cehdi ve gayreti içinde olacak nesillerin yeniden o ruhu diriltme “Kızılelması”, hayalden gerçeğe dönüşecektir.
Mes’uliyetimizin idrakiyle hareket ettiğimiz müddetçe…
Birer aksiyon adamı olarak…
Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi: “ Surda bir gedik açtık, Mukaddes mi mukaddes; Ey kahpe rüzgar ne yandan esersen es” rahatlığıyla iki cihanda saadete vuslattan endişe duyulmamalıdır.
Vazifesine müdrik dava şuurunu hakiki mânâda bütün benliğine ilmek ilmek nakşetmiş…
Ve bunu dâvâ şuuru içinde meczetmiş bir anlayışın müdrikliğinde olunması ümidiyle…
Bu mukaddes davanın şuurlu Muhafazakâr Değişim erlerine selam olsun.