Aydın’da jeotermal santrallerin (JES) havaya, suya, toprağa, tarımsal ürünlere, canlı yaşamına yaptığı zararlar her geçen gün artan oranlarda tartışma konusu olmaktadır. Bu sorunlara her kesim kendi açısından yaklaşmakta, halk da bu yönde bilgilendirilmektedir. Aydın'daki JES’lerin yaptığı çevre sorunları ile ilgili pek çok bilimsel çalışma yapılmış olmasına rağmen bunları görmezden gelerek halka yanlı bilgi vermeleri kendileri açısından anlaşılır olabilir. Fakat kamu haklarını korumak, kanunlarını uygulamak için yemin etmiş ve görev yapan kesimlerin, bilimsel çalışmaları ve JES’lerin saha uygulamalarını görmezden gelerek yanlı davranmaları anlaşılır değildir. Tüm bu tartışmalar devam ederken Aydın’da JES’lerin sayısı, JES’lerin havaya-suya-toprağa-tarımsal ürünlere-canlı yaşamına verdiği zararlar artmakta, Aydın ağır kirlilik yükü altında yaşanılır diyar olmaktan çıkmaktadır. İşte bu nedenlerle JES’lerin Germencik ve tüm Aydın’da meydana getirdiği zararları, kirlilik yükünü Germencik Alangüllü’de faaliyet gösteren JES’de yapılan bilimsel çalışma üzerinden paylaşıp, değerlendireceğiz. 2011 yılında Celal Bayar Üniversitesi Fen Bilimleri Fakültesinden Murat Ünverdi tarafından “Germencik Jeotermal Santrali Performans Analizi” adlı Yüksek Lisans Tezi yapıldı. Bu tezin danışmanlığını da Adnan Menderes Üniversitesi Jeotermal Enerji Araştırma ve Uygulama Merkezinden Prof.Dr. Yunus Çerçi yaptı. Germencik-Alangüllü-Ömerbeyli sınırları içinde yer alan Germencik Jeotermal Sahasında MTA tarafından yapılan araştırmada su sıcaklıkları 200-215 derece olarak tespit edilmiş. Gürmat Elektrik Üretim A.Ş. (GEÜAŞ) tarafından alınan bu sahada 2009 yılında 47.5 MWe  kapasiteli JES kurulmuştur. İkinci aşamada bu tesisin kapasitesinin 100 MWe olması planlanmaktadır. Türkiye’nin en büyük jeotermal güç santrallerinden olan bu santral çift kademeli buhar alma sistemine (Double Flaş) göre çalışmaktadır. Tesiste 7 adet üretim, 6 adet reenjeksiyon kuyusu bulunuyor. Sahadaki 7 adet üretim kuyusundan 2500 ton/saat jeotermal akışkan kullanılarak elektrik üretimi yapılmaktadır. Bu kuyulardan maksimal 134167 kW’lık ekserji girişi olmaktadır. Jeotermal rezervuarında yılda yaklaşık 20.8 milyon m3 jeotermal akışkan üretimi yapılacak olup bu miktarın 16.4 milyon m3 (yüzde 79)’u sahanın batısında yer alan reenjeksiyon kuyularına basılmaktadır. Geri kalan 4.4 milyon m3 (yüzde 21) akışkan ise bir yıl boyunca sahada yer alan dere-çay-sulama kanalları aracılığı ile Büyük Menderes nehrine  bırakılmaktadır. Santralde 50-60 arası kişi personel görev yapmaktadır. Bu sonuç ise JES’lerde hacimleri ile orantılı ölçüde fazla işçi çalışmadığını, JES’lerin bölge halkının işsizlik ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğunu göstermektedir. Sahada açılan kuyuların derinlikleri 975-2432 metre arası, kuyularda rezervuarın sıcaklığı 191-232 derece arasındadır. Türbinden elde edilen 47.5 MWe enerjinin yaklaşık 7.4 MWe (yüzde 15.6) kısmı tesiste bulunan ekipmanlar için kullanılmaktadır. Geri kalan kısım elektrik Germencik şant sahasına gönderilmekte, Türkiye’ye dağıtılmaktadır. Santralde meydana gelen başlıca ekserji kayıpları; yüzde 22.81 seperatörlerde akışkan ayrıştırma işleminde, yüzde 22.7 reenjeksiyon kuyularında, yüzde 9.42 soğutma kulelerinde, yüzde 5.53 iç kullanım sırasında, yüzde 5.1 türbin-jeneratörde buharın mekanik işe dönüşmesinde, yüzde 3.34 vanalarda meydana gelmektedir. Sadece reenjeksiyon işlemi için ise üretilen toplam elektriğin yüzde 3.5’i gerekmektedir. Maalesef JES firmaları ürettikleri elektrikten elde ettikleri gelirin yüzde 3.5’nü harcamamak, daha fazla kazanmak için çıkardıkları akışkanların yüzde 21’ni reenjekte etmeyerek su kaynaklarını kirletmektedir. Türbinden çıkan akışkan sıvılaştırılır. Ana toplayıcı da sıvılaştırılan akışkan soğutma kulesine gönderilir. Bu soğutma işlemi sırasında 1205.5 ton/saat “buhar” atmosfere salınır. Toplayıcı da sıvılaştırtırılamayan “yoğuşturulmadan kalan gazlar” 14.58 kg/sn debi ile atmosfere verilir. Bu tez çalışmasında tesisin verimini artırması yollarından biri çevreyi değiştirmek olarak saptanmış. Bunun yanı sıra akışkanın reenjeksiyon sırasında yüksek sıcaklıklı olması nedeniyle uygun sıcaklıklı alanlarda değerlendirilebileceği saptanmış. Bu akışkandan sera ısıtılmasında, bölgesel konut ısıtılmasında faylanılabilir. Ayrıca tesisin 14.58 kg/sn debiyle gazları atmosfere atmak yerine mevcut sistem üzerine kompresör yerleştirilmesiyle kuru buz üretimi yapılabilir. Fakat ne yazık ki jeotermal kaynağın ikincil faydalarının hiçbirinden, hiçbir jeotermal işletmesi tarafından ne Alangüllü’de nede Aydın’ın herhangi bir yerinde faydalanılmakta, faydalanması için bir başka kişi yada kurumada verilmektedir. Peki faydalanılmayan yada paylaşılmayan bu jeotermal kaynakların, jeotermal işletmeler tarafından hiç harcama yapmadan daha çok kazanabilmek adına çıkardıkları akışkanları ve gazları, su kaynaklarına ve havaya bırakmaları sonucu Aydın Menderes havzasında ne kadar kirlilik yükü meydana getiriyor dersek? Aydın ilinde şu anda 25 JES ( 540.56 MW elektrik üretiyor) faaliyet göstermektedir. Aydın-Denizli sınırında da 8 adet JES (312.18 MW elektrik üretiyor) faaliyet göstermektedir. Bu JES’lerin atıklarıda Menderes havzasına bıkıldığı için, şu anda Aydın Menderes havzası 33 JES’in ( 852.74 MW elektrik üretiliyor) kirlilik yükü altındadır. 33 JES Büyük Menderes nehrine yaklaşık 80 milyon ton/yıl “akışkanı” bırakmaktadır. Bu akışkanlar içinde ise toksik, kimyasal, fiziksel, ağır metal ve radyonükleit maddeler vardır. Tüm bunlar ise Menderes nehir suyunu kirleterek tarımsal sulamada kullanılamaz hale gelmesine sebep olmaktadır. 33 JES Aydın Menderes havzası gökyüzüne yaklaşık 8.8 milyon ton/yıl “yoğuşmayan gazı” bırakmaktadır. Bu yoğuşmayan gazlar ise karbondioksit, hidrojen sülfür, metan, sülfür dioksit, amonyak, radon, thoryum vs.dir. Tüm bu yoğuşmayan gazlar havadan ağır oldukları için uçup gitmez, JES’lerden salındılıktan belli bir süre sonra yeryüzüne asit yağmurları olarak yağmaktadır. 33 JES Aydın Menderes havzası gökyüzüne 192 milyon ton/yıl “su buharı” bırakmaktadır. Bu buharlar ise Aydın’da bağıl nemi artırmakta, sabahları çiğ yağmasına sebep olmaktadır. Tüm bunlar ise özellikle incir üretimine ciddi zararlar vermektedir. Türkiye’de JES’ler sürekli şekilde temiz, çevre dostu, yenilenebilir enerji üretim tesisleri olarak sunulmaktadır. Aydın örneğine baktığımızda çevreye bu kadar fazla miktarda kirlilik yükü bırakan jeotermal işletmeciliğin çevre dostu, temiz ve yenilenebilir olması mümkün değildir. Nitekim özellikle JES’lere yakın bölgelerde daha fazla olmak üzere tüm Menderes havzası JES kirliliği altındadır. Bu kirlilik ise en temel insan ihtiyaçları olan temiz su, hava, gıda kaynaklarının Menderes havzasında azalmasına, kirlenmesine, sağlıklı ürün vasfını kaybederek kanserojen nitelik kazanmasına, insanların sağlıklarını kaybetmesine sebep olmaktadır. JES’lerin Aydın yeraltı ve yerüstü kaynaklarını, topraklarını, tarımsal ürünlerini kirletmesi-kurutması sonucu ise Menderes havzası süratle çoraklaşma-çölleşme sürecine de girmiştir. Ne yazıkki Aydın jeotermal kaynaklardan dünya örneklerinde olduğu gibi faydalanma sürecini kaçırmıştır. Maalesef gelinen nokta itibarı ile de JES’lerin Aydın ekolojisine yaptığı zararları geri döndürme şansını da kaybetmeye başlamıştır.