Geçtiğimiz ay (9 Ekim) Atatürk'ün Nazilli'ye gelişi birkaç etkinlik ile kutlandı.

Aslında fabrika çalışıyorken bu kutlamanın adı;

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası'nın açılış kutlamasıydı.

Ancak UTANCIMIZDAN bu kutlamanın adını bile değiştirmek zorunda kaldık.

Neden?

Mirasa sahip çıkamadık

Aslında bunun kutlaması mı olur?

Utanacağımız bir gün nasıl kutlanır?

Ne garip değil mi?

9 Ekim'lerde Atatürk'ün Nazilli'ye

Sümerbank Basma Fabrikası'nı büyük umutlarla açmaya gelişini kortejlerle, gururlanarak kutlamak mı lazım? Yoksa O'nun mirasına sahip çıkamadığımız için, Atamızın Nazilli için kurduğu hayalleri gerçekleştiremediğimiz için üzülmek ve mahcubiyet duymak mı?
Ne dersiniz?

Yorumu size bırakıyorum.

***

Defalarca dile getirdim.

Getirmeye de devam edeceğim.

Kültür mirasımız olan Sümerbank Basma Fabrikası’nın Nazilli’ye kurulması, aslında Mustafa Kemal Atatürk’ün Nazilli’yi sanayi merkezine dönüştürme ve ardından kentimizi vilayet yapma projesiydi.

Çünkü Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının mimari projesi olan Kuvay-ı Milliye Hareketi'ne Nazilli ve çevresinin katkılarını göz ardı edemezdi.

Bunun adı vefaydı…

Yıllar önce vilayet olmayı hak eden bu asil şehir, yetim bir evlat gibi maalesef hükümetlerin gözünden kaçtı ya da kaçırıldı.

Sümerbank Basma Fabrikası’nın Nazilli’ye kurulmasıyla kentimiz, Ege Bölgesi'nin sanayi ve kültür merkezi haline dönüştü. Bu yüce kuruluş sayesinde kentimiz okuryazarlıkta, sanatta, bilimde, sporda ve bunun gibi birçok kültürel ve sosyal etkinliklerde adından sıkça söz ettirmeye başladı.

Örneğin;

Fabrika çalışanları, 15-18 Şubat 1948’te Nazilli Sümerbank Tiyatro ve Opera Salonu'nda oyuncuların tamamı fabrikadaki personelinden oluşan bir 'Opera' sergilediler.

Yıllarca üreten Sümerbank sayesinde büyük çoğunluğu işçilerden oluşan Nazilli, her sabah 'Gıdı Gıdı' treninin düdüğüyle uyandı.

Fabrika, 1990'lı yıllarda yönetim politikaları sebebiyle zarar etmeye başladı.

Yine de yılmadı Nazilli'm, Sümerbank’ın son yıllarına kadar gelişmeye devam etti.

Dünyadaki vahşi kapitalizme elinden geldiği kadar direndi direndi…

Kimler dayanabilirdi ki yemyeşil ($) esen gücün karşısında!

Bütün dünya nakavt olmuşken!

Maalesef 2002 Mayıs’ında 'Her Fabrika Bir Kaledir' (M.K.Atatürk) parolasıyla kurulan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası kapatıldı.

Kale yıkılmıştı artık!

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla, bütün dünyada özelleştirme furyası başladı.

2005 yılında hurda gemileri parçalayıp satan bir firma, Sümerbank ruhunu canlandıracağını söyleyip herkesi umutlandırdı.

Bütün eski tarihi makinelerin yerine yeni modern makineler getireceklerini vaat ettiler.

Dev makineler tırlarla hurdalıklara taşındı. Yerine ne makineler geldi ne de firma yetkilileri!

Umudun bittiği yıkık kale, yıllardır Adnan Menderes Üniversitesi Sümer Kampüsü olarak kullanılıyor.

Neden altyapı hazırken İsabeyli'de kocaman bir yerleşke varken SÜMER ÜNİVERSİTESİ hala kurulmuyor?

Hatta defalarca dile getirmemize rağmen fabrika arazisi neden büyük bir kültür müzesine dönüşmüyor?

Arkadaşlar!

Sadece Anıtkabir'e çelenk koymakla Atatürk'ün fikirlerine sahip çıkılmaz.

Hele hele birkaç gönüllü arkadaşın özveriyle kurdukları birkaç odadan oluşan mini müzedeki anı defterine devrik cümleli, anlatım bozukluklarıyla dolu düşüncelerinizi kaleme alarak hiç sahip çıkılmaz!

Yetkiyi alıyorsanız Atatürk'ün mirasına sahip çıkacaksınız.

Aksi halde bir adım yol ilerleyememiş.

Unutmayın!

Geri geri ileri gidilmez.

Sağlıcakla...