İnternetin hayatımıza ilk girdiği dönemlerde çoğumuz onu küçümsedik. Hatta çoğu insan interneti “çocuk oyuncağı” olarak tanımlayarak yok saymayı tercih etti. Ancak zaman internetin çok güçlü bir iletişim aracı olduğunu ispatladı. Özellikle sosyal ağlar hayatımıza 2000’in ilk yarısından sonra girmeye başladı. Ben hatırlıyorum 2000’li yıllarda 56k çevirmeli modemler vardı. Çalıştığı zaman uçak gibi ses çıkarıyordu. O zamanlar Google bile var olmaya çalışıyordu. Dönemin en favori oyunu PUBG değil Counter-Strike ve Half-Life idi. İnternet Kafelerin en çok para kazandığı dönemlerdi. Ayrıca misketlerin, gazoz kapakların, beş taşların, saklambaçların da yavaş yavaş bittiği dönemlerdi.  2000’lerin ilk yarısından sonra sosyal paylaşım sitesi Facebook fenomenleri ile tanıştık. Gençler büyük bir hızla siteye üye oluyor, gruplar kuruluyor, Facebook üzerinde etkileşerek yaşamaya başlıyorlardı. Elbette yine bu gelişmeyi anlamaya çalışmak yerine kökten reddedip küçümseyenler çıktı ancak Facebook, diğer sosyal ağların ötesinde bir başarı yakalayarak, bugün dünya çapında bir milyardan fazla üyeye sahip sanal bir topluluk halini aldı. Instagram, günlük hayatımızın bir parçası ve instagram kullanıcısı olmayan neredeyse kalmadı. Instagramın renkli dünyasında beğeni sayınızın artması için takipçi sayınızın artması gerekiyor. Mükemmel bir an yaşıyor ve paylaşmak istiyorsunuz. Bu mükemmel anları ve kişisel dünyanızın farklı renklerini daha fazla insana ulaştırmak istiyorsunuz. Instagram da ‘keşfet’ bölümü var oraya girdiğiniz de resmen “aman aman nerelere geldik” diyorsunuz. He bir de dizi veya film izleyecek olursanız telefonu kendinizden uzak tutunuz. Çünkü izlediğinizden hiçbir şey anlamıyorsunuz. Bir iki hikaye derken bir bakmışsınız film bitmiş, 2 saatlik filmi 4 saatte bitirmek zorunda kalıyorsunuz. Twitter hakkında size sadece izlediğim bir diziden kesit aktaracağım. Adam soruyor: “Twitter ne demek la?” diye. Diğeri de şöyle cevap veriyor: “Emparyalist küresel sermayenin yeni oyuncağı dayıcım. İnsanların 280 karakterli sanal bir aleme hapseden dünyanın en çakal fikridir dayıcım.” Gerçekten öyle mi? ya da şöyle sorayım Twitter gerçek mi? Özgürce yazıyoruz sanıyoruz dimi oysaki öyle değil eleştirince suçlu oluyorsun hop hemen hakaret davası açıyorlar.  Tabi bu Türkiye’de böyle…