Yazıma “Allah kimseyi babasız bırakmasın” sözüyle başlamak istiyorum. Bugün tarihlerden 6 Şubat. Yani babamı kaybedeli tam 7 sene oldu. Bu acıyı anlatmak çok zor. Eksikliğini her zaman hissettiğim babamı çok özlüyorum. Nasıl dayanılır bu acıya diye diye aradan tam 7 sene geçti. Yaktı geçti canımı tam 7 senedir. Bir tanıdığım annene ve ablana üzüldüğünü belli etme “güçlü olmalısın” demişti ve ben o sözden sonra hep güçlü olmaya çalıştım.
Benim babam hiçbir duyguyu tatmadan göçüp gitti bu dünyadan. Ne kayınpederliği ne de dedelik duygusunu tadabildi. Yakın çevreme her ne kadar belli etmesem de babasızlık çok zor. Bir yer var ‘baba omzu’ diye zamansızlıkta ve mekansızlıkta iliklerine kadar huzurlu hissettiğin bir yedir orası.
Benim fanatik Fenerbahçeliğim babamdan miras kaldı. Hiçbir maçını kaçırmazdı. İş yüzünden mesaiye kaldığı zaman da radyodan takip ederdi. Onun çok omuzlarında maç izlemişliğim vardır. Birlikte çok defa sevindik çok defa da üzüldük. Yenildiğimiz zaman eve bir gelişi vardı böyle burnundan alevler çıkıyordu. Tam bir futbol hastasıydı. Ben de en çok futbolcu olmak istemişimdir. Elime her ne kadar çok fırsat geçmiş olsa da babam izin vermemişti.
Tek söylediği “Futbolun garantisi yok, okumalısın” dedi.
Her yeni seneye girerken aklıma tek gelen babamdır. Geliyor yine kara gün diyorum.
İstanbul’da yaşıyordum. Turizm şirketinde bilgi işlem sorumlusu idim. Kariyer basamaklarını tek tek tırmanıyordum. Oldum demeyeceksin hiçbir zaman, ne olacağım diyeceksin bu hayatta ben onu öğrendim.
Derken o amansız hastalık girdi hayatımıza.
Doktor dedi ki;
“Babanızın beyninde portakal büyüklüğünde tümör var, kalbe giden damarlar yüzde 90 tıkalı”
Beynimden aşağı kaynar sular döküldü. 9 ay bir tedavi sürecinden sonra beyin ameliyatına alındı. Ameliyat başarılı geçmişti. Fakat bu sefer de nefes darlığı başlamıştı. Hastalığı boyuncu ne kadar acı çekse de bize belli etmezdi.
Ve o son nefes. Ara ara sara krizleri giriyordu. Birinci krizi atlattı, ikinci krizi atlattı, üçüncü krizi atlamadı maalesef, derin bir nefes aldı ve sessiz sedasız sonsuzluğa uçtu gitti.
Ondan geriye kalanlar ise; çok sevdiği Fenerbahçe saati, maçları dinlediği radyosu ve fotoğraflar…
Çok klişe olacak ama gerçekten babaların kıymeti bilinsin. Kızarsın, kırılırsın ama babadır o, atadır, sevgisini belli etmese de her zaman senin yanındadır.
Saygılarımla…