Sabretmek üzerine pek çok atasözü ve özdeyiş vardır. Özellikle İslam inancı içinde çok önemli yer tutan, Allah’a karşı takınılacak tavırlar içinde en faziletli olanlar arasındadır. Kutsal kitabımız Kuran_ı Kerim’de yaklaşık yüz civarı ayette sabrın önemi ve mükafatına değinilir. Arapça’da S B R kökünden türeyen kelimenin sözlükteki karşılığı güçlü ve dirençli olmak anlamına gelir. Peygamberimiz Hz. Muhammed SAV. “Hiç kimseye sabırdan daha hayırlı ve geniş bir nimet verilmedi” hadis-i şerifiyle sabrın önemini anlatmıştır. Sabrın, inancımız üzerindeki önemi elbette her müslüman için büyük, lakin sabredilmesi gerekenler çok ince ve keskin bir çizgi üzerinde ilerleyen bir konu. İslam dinine inanan her müslüman bilir ki insan tıpkı dünya yaşamındaki gibi kıldan ince kılıçtan keskin bir son virajdan sonra ebedi yerine ulaşacak. Sırat Köprüsünün kıldan ince kılıçtan keskin diye tanımlanması sanki İslam dinine inanan müslümanın dünya yaşamında seçmesi gereken yolun tarifi niteliğinde. Derin düşününce tarif edilen Sırat Köprüsünün bu dünyada başladığını ve içinde olduğunuzu görüyorsunuz. Zira okuma yazma bilmeyen bir peygamberle gelen İslam dininin ilk emrinin “OKU” olması o kadar ince bir mesaj ki. Dünya üzerinde bu dini kabul etmiş insanlarının büyük çoğunluğunun bu ilk emirden uzak yaşadığını söylemek abartı olmaz maalesef. Çok ince mesajlar üzerine kurulmuş, ilmek ilmek incelik ve zerafetle işlenmiş bu din, okumayan inananları yüzünden manipülasyona, kandırmacaya ve suistimale açık bir hal almış. Haşa bu dinin temel kılavuzlarında asla böyle bir açıklık yok. Söylemek istediğim sadece inanmak ve inanmamak arasında o kadar ince bir çizgi var ki, çoğu kişi işin bu incelikte bittiğinin farkında bile olmadan ve neye inandığını bilmeden yaşayıp geçiyor sırat köprüsünün ilk ayağından. Son zamanların en büyük belası yokluk ve yoksulluk belasına sabretme meseleside bu incelikten ayrı tutulacak değil elbette. Ama ince çizgi şurada ki bazılarının söylediği gibi zamları Allah yapıyor, Allah’tan gelene sabredin öğüdü, Sİlam dininin akıl almaz inceliğine atılmış bir iftira gibi görünüyor. Müslüman Allah’tan gelene sabretmeli evet, ama Karnı tokken bize açlığa sabredin diyenlere sabretmek zorunluluğumuz yok diye düşünüyorum. Zira İslam, karnı tok olana önce açlarla paylaş diye emretmiyor mu? Ama amacı inanmak, inandırmak olmayan sözde alimler, nereden geldiği belli olmayan ilişkilerle elde ettikleri posta kurulup halka açlığa sabredin derken bindiği zırhlı aracın içine kurulmak için kaç çocuğu aç bıraktığını düşünmüyorsa, müslüman burada sabırlı olmaktan önce akıllı olmak durumundadır. Zira İslam dini sabretmeyi öğütlediği kadar, nakletmeyi de öğütler. Okumayan, akletmeyen kör inanç sahipleride kendi sofralarında eksilen ekmeğin, sabret diyenlerin belinde yılan derisi kemer olduğunu görmez. Fakir, yokluğa sabredip, bolluğu Allah’tan dileyecek. Zengin ise bolluğun zekatını fakirle paylaşacak ki Allah iki taraftanda razı olsun. Yoksa tok açın halinden anlamaz kafasıyla oturduğunuz post, yarın alev alıp kıçınızı tutuşturacak haberiniz olsun.