C)-ASHÂB-I KİRAMIN DİLİNDEN PEYGAMBER EFENDİMİZ S.A.V (II)
p. Konuşması
*Hz. Aişe şöyle dedi:‘’Rasulullahsallallahu aleyhi ve sellem, sözlerini sizin yaptığınız gibi çabuk çabuk, arka arkaya eklemezdi. Ağır ağır, her kelimenin anlaşılmasını sağlayacak şekilde konuşurdu; yanında bulunanlar onun söylediklerini ezberleyebilirlerdi.’’(Ebu Davud, Edeb 21) .*Enes ibni Malik radıyallahuanh şöyle dedi:‘’ Rasulullah konuşurken sözlerinin anlaşılması ve hatırda kalması için onları üçer defa tekrar ederdi.’’(Tirmizi, Menakıb 9.) *‘’Elbette Arapların en düzgün konuşanı benim. Çünkü ben Kureyş kabilesindenim ve Sa’d oğulları topraklarında yetiştim.’’(Taberani,VI, 35-36) *Hz. Hasan r. anh şöyle dedi:Dayım Hind ibniEbi Hale, Resulullah Efendimiz’i en iyi anlatanlardandı. Ona: -Dayıcığım!’’ dedim. ‘’Bana Resulullah’ın nasıl konuştuğunu anlat, öğreneyim!’’Dayım şunları söyledi: -Resulullah çoğu zaman hüzünlüydü; hep Allah’ı düşünürdü; rahat nedir bilmezdi. Genellikle süküt eder, gerekmedikçe konuşmazdı.Söze Allah’ın adını anarak başlar, konuşmasını Allah’ın adıyla bitirirdi.Az sözle çok mana ifade ederdi.Açık seçik konuşurdu.Sözünde ne fazlalık ne de eksiklik olurdu.Kibar ve yumuşak huylu olduğu için etrafındakilere kaba davranmaz, onları hor görmezdi. Ne kadar az olursa olsun, Allah’ın nimetlerine saygı gösterir, hiçbirini asla küçümsemezdi. Yenilen, içilen şeyleri lezzetsiz diye kötülemez, aşırı şekilde övmezdi.Dünya ve dünya ile ilgili bir şeyden dolayı öfkelenmezdi. Ancak bir hak çiğnendiğinde son derece öfkelenir, gerekeni yapıncaya kadar da öfkesi yatışmazdı.Kendine yapılan kaba ve haksız bir davranıştan dolayı öfkelenip intikam almaya çalışmazdı.Bir şeye işaret edeceği zaman parmağıyla değil, eliyle işaret ederdi.Bir şeye hayret ettiği zaman da elinin içini semaya doğru kaldırırdı.Konuşurken, sözüyle uyumlu olarak elini hareket ettirir ve sağ eliyle sol elinin başparmağının içine vururdu.Birine öfkelendiği zaman başını ondan çevirirdi.Sevindiği zaman bakışlarını yere indirirdi.Gülmesi çoğunlukla tebessüm şeklindeydi. O gülerken, dişleri dolu tanesi gibi bembeyaz görünürdü.(Beyhakî, Şuabu’l-İmân, II, 154-155.) r. Gülmesi *Abdullah b. Haris r.a şöyle dedi: ‘’Resulullah’ın gülüşü, tebessüm şeklindeydi.’’(Tirmizi,Menakıb 10.) *Hz Aişe r. anha anlatıyor:‘’Nebiyy sav’in küçük dili görünecek şekilde kahkahayla güldüğünü hiç görmedim. O sadece tebessüm ederdi.’’(Buhari, Edeb 68 Müslim, İstiska 16.) *’’Çok gülmeyiniz; zira çok gülmek kalbi öldürür’’(İbni Mace, Zühd 19) *’’Bir gün peygamberimiz, Ya’fur adlı eşeğiyle giderken, Muaz ibni Cebel’e rastladı. Ona’’Gel Muaz, sen de bin!’’buyurdu. Muaz, Resul-i Ekrem’in terkisine binerken ikisi birden yere yuvarlandı. İki Cihan Güneşi bu duruma da çok güldü.(Müsned,5) Cennet’e ilk ve son girecek *Resulullah şöyle buyurdu:‘’Ben, Cennet’e ilk önce girecek kimseyi de Cehennem’den en son çıkacak kimseyi de çok iyi biliyorum: Kıyamet gününde bir kimse hesap yerine getirilir. Meleklere: -Ona küçük günahlarını bir bir gösterin; ama büyük günahlarını gizleyin!’denir. Melekler o kimseye: - Sen falan gün falan yerde ve falan saatte şu şu günahları,filan gün filan yerde ve filan saatte de şu şı günahları yaptın.’derler.O kimse yaptıklarını hatırlar, onları inkar etmez, hepsini kabul eder: -Küçük günahlarım birer birer soruldu, ya büyük günahlarım da ortaya dökülecek olursa ben ne yaparım? diye korkmaya başlar. Allah Teala meleklere: -Ona, yaptığı her bir kötülüğe karşılık bir sevap verin! diye emreder.Hiç ummadığı bu mükafat karşısında hudutsuz bir sevince kapılan adam: -Ya Rabbi! Benim yaptığım daha başka günahlar da var, ama onları burada göremiyorum.’ der. Bunları anlattıktan sonra Ebu Zer r.a şöyle dedi:‘’Resulullah sav’in, adamın bu halini naklederken, azı dişleri görününceye kadar güldüğünü gördüm.’’(Müslim, İman 313; Tirmizi, Cehennem, 10) *’’Ey Ebu Bekir! Şunu iyi bil ki, ümmetimden Cennet’e ilk girecek olan sensin!’’(E. Davud, Sünnet, 8.) *Abdullah ibn Mesut r. anh, Resulullah’dan şöyle rivayet etti:‘’Ben, Cehennem’den en son çıkacak günahkâr mü’mini biliyorum. Bu kişi Cehennem’den emekleyerek, sürünerek çıkar, Melekler ona: -Haydi, git! Cennet’e gir! derler.Adam Cennet’e girmek üzere gider; fakat herkesin orada yerini tuttuğunu, kendisine yer kalmadığını zanneder ve geri dönüp Allah Teala’nın huzuruna gelir: -Ya Rabbi! Cennet’e girmemi buyurdun, orada herkes yerini almış, bana yer kalmamış’ der. Ona: -Sen, Cennet’i dünya hayatıyla mı kıyaslıyorsun?’ diye sorulur. O da: -Evet ya Rabbi!’ der. Bunun üzerine ona: -Haydi, aklından, hayalinden ne geçiyorsa iste! buyurulur. Adam aklına, hayaline gelen şeyleri bir bir sayıp döker.O zaman ona: -Sana istediğin şeylerin hepsi verilecek, ayrıca dünyanın on misli senin olacak. Buyurulur.Bu lütuflar karşısında büyük bir şaşkınlığa kapılan adam: -Ya Rabbi! Sen kainatın hükümdarı olduğun halde benimle alay mı ediyorsun? der.’ ’’ Resulullah sav, adamın bu sözlerini ve halini bize naklederken o kadar güldü ki, ben onun azı dişlerini gördüm.(Buhari, Rikak 5; Müslim, İman 308.). s. Şakaları *Ebu Hüreyre şöyle dedi: “Ashab-ı kiram Peygamberimize: -Ya Rasulullah! Sen de bizimle şakalaşıyorsun “ dediler. Resul-i Ekrem Efendimiz de onlara: -Ben şaka yaparken bile doğruyu söylerim.” buyurdu.(TirmiziBirr 57.) .*Enes İbni Malik radıyallahu anhdan rivayet edildiğine göre: **Bir kimse Peygamber Efendimizden binek devesi istedi, oda latifede bulunarak “Seni dişi devenin yavrusuna bindireceğim ”buyurdu. Deve isteyen sahabi: “Ya Rasulullah! Ben, deve yavrusunu ne yapayım? “ deyince de; “ Canım, her deveyi de bir dişi deve doğurmaz mı?” buyurdu.(Ebu Davud , Edeb 84,Tirmizi ,Birr 57) **Çölde yaşayan Zahir ibni Haram adında biri vardı. Medine’ye geldikçe Rasulu Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemi ziyaret eder ve ona çölde yetişen şeylerden hediye Köyüne döneceği zaman da Peygamber Efendimiz onun çölde bulunmayan bazı ihtiyaçlarını temin eder ve ona:“Zahir bizim köylümüz, bizde onun şehirlisiyiz” diye iltifat ederdi. Yüzü çirkince olmasına rağmen Zahir ‘i çok severdi. Zahir bir gün çölden getirdiği mallarını satarken Efendimiz arkasından yaklaşıp onu kucakladı ve elleriyle gözlerini kapattı. Zahir, kendisini kimin kucakladığını görmediği için: -Kim o yahu? Bırak beni!” diye çırpınmaya başladı Göz ucuyla bakıp da Peygamber Efendimizi fark edince, sırtını onun göğsüne iyice yapıştırdı. Allah’ın sevgili elçisi şakasına devam ederek: “Bu köleyi kim satın almak ister?” diye oradakilere sordu. Zahir de: -Ya Rasulullah! Kimse bana para vermez; bu satıştan sen zararlı çıkarsın !” dedi. Efendimiz ona: -Zahir! İnsanlar senin kıymetini bilmeseler bile sen, Allah katında asla değersiz değilsin.”buyurdu. Diğer bir rivayete göre : “ Sen Allah katında kıymetlisin.” buyurdu.(Müsned ,3,161,174) Hadisin Açıklaması Kendisinden söz edilen Zahir İbni Haram, Bedir Gazvesine katılmış, Bey’atü’r-Rıdvan’da bulunmuş bir sahabe idi. Çölde yaşardı.Kısa boylu, çirkin görünüşü yüzünden insanların çok ilgi göstermediği Zahir’i, Peygamber Efendimiz temiz kalbi sebebiyle pek sever, ona iltifat ederdi.Zahir Medine’ ye gelirken, köyünde yetiştirdiği mahsulden Rasul-i Ekreme meyve, yağ ve bal gibi hediyeler getirirdi. ş. Eğitim ve Öğretimi *Yeni Müslüman olduğu için namazda konuşulmaması gerektiğini bilmeyen Muâviye b. Hakem, bir gün cemaatle namaz kılındığı sırada aksıran birine: -Yerhamükallah=Allah sana rahmet etsin, dedi. Yersiz sözünden ötürü herkes ona sert sert bakar. Muaviye: -Eyvah, mahvoldum! Ne bakıyorsunuz, ben ne yaptım?” deyince bu defa namaz kılanlar, onu susturmak için elleriyle uyluklarına vurmaya başlarlar. Muâviye, oradakilerin kendisini susturmak istediklerini anlayınca susar ve bu işin sonunu beklemeye başlar. Muâviye, hadisenin devamını şöyle anlatır: -Anam-babam Rasûlullah’a feda olsun! Ne ondan önce ne de sonra Peygamber (s.a.s) kadar güzel öğreten birisini gördüm. Vallahi beni ne azarladı ne dövdü ne de sövdü. Namaz bitince şunları söyledi: -Namazda insan kelamı konuşulmaz. Namaz ancak tesbih, tekbir ve Kur’ân okumaktır. (Müslim, Mesâcid, 33; Ebû Dâvûd, Salât, 166-167)