Kurbanın Anlamı Sözlükte yaklaşmak anlamına gelen Kurban kelimesi, Allah için malı feda ederek, Allah'a yaklaşmak,teslimiyet ve şükretmenin fiilen ifadesidir. İslam terminolojisinde: Ma’dud (sayılı: Zilhiccenin 10-11-12. ) günlerde, muayyen bir hayvanı, ibadet kastıyla (sırf Allah için) usulüne uygun olarak kesmek veya bu şekilde kesilen hayvanın adıdır. Kurbanda Niyet Peygamberimiz bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “ Emirü'l-Mü'minin EbûHafs Ömer b. El-Hattâb (ra)'den: Demiştir ki, kendim işittim, Resûlullâh (sav) şöyle buyuruyordu: Ameller (in kıymeti) niyetlere bağlıdır. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan odur. Hicreti Allah'a ve Resul’üne müteveccih olanın hicreti Allah'a ve Resûlullah'adır. Hicreti, eline geçireceği bir dünyaya veya nikah edeceği bir kadına müteveccih ise hicreti de gaye-i hicreti ne ise (dünya veya kadın) ona müntehidir. Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvânız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdele! (Hac, 36) Binan aleyh Allah’ın rızası veya başka bir ifade ile ihlas denilen esas gaye ve maksat olmayınca hiç ama hiçbir ibadet ve hayrı hasenat –indi İlahide – kabul görmemektedir. Kurban-Takva İlişkisi Kurbanın esprisi takvayı ortaya koymaktır. Nitekim ilgili ayette: Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvânız ulaşır. (Hac, 36) Takvası olmayanlar, her gün hayvan kese kese zamanla kalp katılaşmasına maruz kalıp gaddarlık, canilik, dehşet ve vahşet cihetinden bil-akis daha da ileri boyuta gidebilirler. Nitekim takvası olduğu için kurbanı kabul edilmeyen ve kardeşini öldüren Kabil’in haleti ruhiyesini bazı tefsirler şöyle tahlil etmektedir: “Kabil’in nefsi, kendisini, kardeşinin öldürülmesine teşvik ve tahrik etti. Öyle ki sanki bir emri İlahiyi yapıyormuşçasına kamçıladı. Onu, vazgeçirmek şöyle dursun, tarihte ilk kez işlenerek insanlığa kötü bir numune olacak kardeş katli gibi çok büyük bir cinayeti normal bir hal imiş gibi göstererek cesaretlendirdi. İnsanlık tarihinin ilk kez kaydedeceği haksız yere bir insan öldürmenin günah ve isyan algısını tersine çevirerek adeta bir farz işliyormuş şekline getirterek Kabil, kardeşi Habil’i öldürdü. Hemen akabinde pişman oldu ama iş, işten çoktan geçmiş, ok yaydan çıkmıştı, artık geri dönüşü yoktu İlahi sistemde. Giden gelmiyor, gelen de –ilelebet- durmuyordu bu dünyada.Çünkü Mevla-i Zül-Celal, Hz. Adem’i Cennetten dünyaya belli bir süre ile tahdit ederek göndermişti: Allah: Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşme ve faydalanma vardır, buyurdu. ( Bakara, 36; A’raf, 23 ) Demek ki kalbinde takva (Allah korkusu ve utanma duygusu) olmayan birisi, insanı na-hak yere pek a’la öldürebilir, terörist olabilir, gangsterlik yapabilir, eşkıyalık ve hırsızlık gibi her türlü, İslam’ın hatta insanlığın reddettiği büyük cürüm ve suça hiçbir şekilde vicdani bir rahatsızlık duymadan iştirak edebilir. Bundan asla imtina etmeyen insan, her türlü pislik ve rezaleti işlerken duyduğu hazzı başka hiçbir şeyden almaz. Öyle ki Cennet’e gidiyor da onun için çok acele ediyormuşçasına… Tarihte Hasan Sabbah’ın haşhaş ile uyuşturduğu Cennet fedaileri gibi. Bunlar, bir canın değerini bilmezler ki onu almaktan sakınsınlar. Çünkü Allahtan korkmakla doğru orantılı bir haleti ruhiyedir bu. Allahtan korkmak için ise Allah’ı bilmek, kendinin de Allah’ın emrine amade bir kul olduğunu anlamak gibi bir haysiyet ve şerefi ihraz etmesi gerekir. Dünyada ulaşılabilecek en büyük rütbe olan abdiyet (kulluk) makamı insanda ittika ve haşyet meydana getirir. Bu seviyede olan ise, değil cinayet işlemek, Rasülullah’ın ifadesiyle az güler çok ağlar. Yunusa göre de karşıdaki ne kadar mütecaviz olursa olsun elsiz ve dilsiz olur. Yani ölür, ama öldürmez, kem sözlüye sükût, kem gözlüye ise af ve safh ile mukabele eder. Habil de öyle cevap vermiştir kardeşine: And olsun ki sen, öldürmek için bana elini uzatsan (bile) ben sana, öldürmek için el uzatacak değilim. Ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım. (Maide, 28)