Geçen hafta yapılan Aydın Gazeteciler Cemiyeti seçimleri öncesi ve sonrası polemikleri ile gayet güzel bir atmosferde gerçekleşti. Ben cemiyet üyesi olmadığım için kullanabileceğim bir oyum yoktu. Ama konu her geçtiğinde kazanmasını istediğim kişinin sevgili kardeşim Ferdi Uzun olduğunu açık şekilde belirtmiştim. Ben seçim öncesinde Ferdi kardeşimin kazanmasını istediğimi ama tahminime göre Fatma Yazıcı ablamın kazanacağını düşündüğümü söylemiştim. Seçim öncesinde tahminim bu yöndeydi. Ama seçim günü genel kurulun yapıldığı salona girdiğim anda fikrim değişmeye başladı. Salonun girişinden en uç köşesine kadar Ferdi Uzun’un çok daha iyi yapılandığını, gördüm. Ferdi Uzun ve ekibi seçim gününe çok daha iyi hazırlanmıştı. Fatma Abla seçim salonunda çok yalnız görünüyordu. Tek başına çabalıyor gibiydi. O an fikrim değişti ve Ferdi’nin seçimi kazanma şansının yüksek olduğunu düşünmeye başladım. İki aday seçim konuşmalarını bitirdiğinde ise ben artık Ferdi’nin seçimi kazandığına şüphe bile etmiyordum. Nitekim sonuçta böyle oldu ve Ferdi Uzun kardeşim ekibiyle birlikte seçimleri kazandı. Sosyal Medyada hayırlı olsun dilekleri yapılan paylaşıma ben “HAYIRLI OLDU” diye yazmıştım. Aydın basınında köşe yazan hemen her gazeteci bu konuya kendi açılarından değindiler. Ben bu konuda zurnanın son deliği olarak hadsizlik yapmayacağım ve bu konuyla ilgili yazımı burada noktalayacağım. Bu hafta irdelemek istediğim konu cemiyet seçimlerinden çok daha önemli bir konu. Malumunuzdur ki insanlığın dünya üzerinde var olabilmesi için pek çok evreden geçilmiştir. Evrenin, Güneş Sisteminin ve Dünyanın ilk oluşumu bir kaosla başlamıştır. İlk önce BİG BANG’le evrende madde oluşmaya başladıktan sonra açığa çıkan maddelerin birbiriyle çarpışması ile yıldızlar, gezegenler ve galaksiler meydana gelmiştir. Milyarlarca yıllık bu süreçte her kaos, yaşamın yapı taşlarını ortaya çıkarmıştır. Milyarlarca kaosun ardı ardına gelmesinden sonra meydana gelen yaşamda, dünya üzerinde hakimiyet Dinazorlara aitti. Teori odur ki dinazorların var olduğu bir dünyaya insanoğlunun hakim olması mümkün değildi. Eğer 65 milyon yıl önce, bugün gerçekleşse insanoğlunun felaketi olacak bir olay gerçekleşti ve 12 kilometre çapında bir göktaşı dünyaya çarparak, dünyada yaşamı değiştirdi. Bu göktaşı 2. Dünya Savaşı’nda atılan atom bombasının 10 milyar katı güçteydi. Çarptığı yerde 200 kilometre çapında bir krater oluşturdu. Bu çarpışma dünya üzerinde yaşayan canlıların yüzde 75’ini yok etti. Yok ettiği en önemli canlı türü ise dinazorlardı. Bugün insanoğlunun bulunan fosillerden elde ettiği bilgilerle şekillendirdiği dinazorlar, dünyadan yok olan canlılar içinde en çok ilgi çeken canlılardır. İnsanoğlu dinazorlara olan ilgisini kitaplarda, filmlerde. müzelerde, oyuncaklarda bu figürleri kullanarak göstermiştir. Bilim adamları o zamanlardan kalma fosillerden dna örnekleri alarak dinazorları tekrar dünyaya getirmeye çalışmaktadır. Bu konu hakkında her dönem filmler yapılmaktadır. Yani özetle İnsanoğlu ile dinazorlar arasında çok önemli bir bağ vardır. Pek çok bilim adamına göre dünyada İnsanoğlunun hüküm sürebilmesi için dinazorların yok olması gerekiyordu. Ve bu göktaşı bu yolu açan mükemmel bir felaketti. Bilim adamları dinazorları tekrar diriltmeye çalışadursunlar ben hala nesli tükenmeyen dinazorların olduğunu düşünüyorum. Her yerde her kademede bu dinazorlar aramızda yaşamaktalar. Sürekli yeniliklerin önünü kesmek, her zaman güçlerine saygı duyulmasını beklemek, tüm protokollerde en önde olmak, onların adı anıldığında diğer canlı türlerinin karşılarında el pençe divan durarak geri çekilip onlara yol açmasını istemek bu nesli tükenmeyen dinazorların en önemli özellikleri. Bu dinazorlar her şeyin en iyisini bilir, diğerleri bir iş yapacağı zaman onların tecrübelerinden faydalanmak zorundadır. Bunu yapmayanların kafası hemen kopartılır yada kopartılmaya çalışılır. En çok bunlar bilir, bunlar yer. Kendileri Etçil bir canlı oldukları için kafa koparmaya bayılırlar. Dünyanın 3 yıl önceki dünya olmadığı, her şeyin ama her şeyin değiştiği bu dönemi anlayamayan bu nesli tükenmemiş dinazorlar, 65 milyon yıllık tecrübeleri ile her şeyi idare etmeye çalışırlar. Ah birde bu tecrübelerle gelen yaşa bağlı kronik rahatsızlıkları olmasa neler yapacaklar ama işte maalesef yaşa bağlı rahatsızlıkları enerjilerini düşürür. En belirgini Alzheimer olan bu rahatsızlıklara rağmen gençlerin önünü açmak yerine, onların önünü kesmeye bayılırlar. Elbette bu nesli tükenmeyen dinazorlar belli saygıyı hak ederler. Ama yaptıkları ve söyledikleri ile bu saygıyı nefrete dönüştürmeyi de çok iyi becerirler. Velhasıl bu dinazorlar dünyanın hala daha 65 milyon yıl önceki dünya olduğunu sanmakta ısrarcılar. Ama orta kuşaktan bir kardeşleri olarak söylemek durumundayım ki dünya artık o dünya değil. Ve isteseniz de istemeseniz de bu dünya sizin dünyanız değil. Artık burada İnsanoğlu hüküm sürüyor. Ve siz bunu kabul etmedikçe insanoğlundan bir saygı beklemeyin. İnanın hali hazırda gördüğünüz saygının büyük kısmı göstermelik saygı. Çünkü saygı mesleki yıl hesabıyla kazanılan bir şey değil. Bunu öğrenemeden bu dünyadan göçüp giderseniz, inanın arkanızdan rahmet okuyan olmaz. Okunsa da tıpkı bugün gördüğünüz saygı gibi göstermelik olur. Son zamanlarınızı bu saygının göstermelik olanını değil hakikaten yürekten gelerek duyulanını kazanmaya çalışarak harcayın. İçinizde bunu yapabilenler var. Herkese en ufak şeyde kılıç çekip saldırıya geçeceğinize, edindiğinizi söylediğiniz tecrübeleri güzellikle gençlere aktarmanın yolunu öğrenin. Bunu yapamazsanız duyacağınız lafları da hazmetmek zorundasınız. Kimse sizin şamar oğlanınız değil.