“Bu ay da geçsin bunu o zaman alacağım, şu günler geçsin de öyle rahatlarım, bu elbiseyi özel bir günde giyeceğim, daha fazla çalışıp para kazanırsam saha çok rahatlayacağım” derken derken hayati ne kadar ertelediğimizin farkında mısınız? Değerli okuyucular bu haftaki köşe yazımda kendimizin ne kadar değerli kıymetli ve benzersiz olduğumuzu size hatırlatmak istedim. Ertelemek deyince sizin aklınıza ilk olarak ne geliyor? Çoğumuzun aklına yapılması gereken işler, sorumluluklar geliyor. Peki ya mutluluk? Aslında hayatımızda ertelediğimiz en büyük şey mutluluğumuz. Çoğumuz bunu yapıyoruz, mutluluğumuzu istediğimiz büyük bir şeyin gerçekleşeceği ve kendimize mutlu olma izni vereceğimiz sihirli bir gelecek tarihine kadar askıya alıyoruz. Mutluluk aslında sınırlı sayıda olan bir şey değilken, biz kullanmamak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Hepimize yetecek kadar mutluluk varken, neden kullanmayı bilmiyoruz? Mutluluk diğer akışkanlıklar gibidir. Ne kadar çok uygularsak, o kadar doğal hale gelir. Hep daha çok zamanımız varmış gibi yaşıyoruz. Bu şekilde yaşamayı alışkanlık haline getirdiğimiz için erteledikçe erteliyoruz. Hayatı dolu dolu yaşamak varken, kendi özgürlüğümüzü kendimiz kısıtlıyoruz. Mutluluk bugünde şu anda ve her daim içimizde. Minik bir köşe yazısıyla bu hafta size kendinizi daha fazla ertelememeniz gerektiğini hatırlatmak istedim. Bir sonraki köşede görüşmek üzere…