Bu hafta Ramazan-ı şerif ayının ruhuna münasip bir makale yazmayı planlıyordum. Ancak, son günlerdeki kişisel gelişim adı altında İslam’ı, hem de katmerlisinden istismar edenlerin pıtrak gibi artması üzerine aşağıda arz edeceğim nakli sizlerle paylaşmak istiyorum. Kapitalist zihniyetin vardığı noktayı göstermesi açısından ehemmiyet arz etmektedir. Zira kimi Ramazan programcılarını kapitalist planlamanın bir mahsulü olan reklam boyutuyla popüler müzik “starları” gibi sunulmasını nasıl doğru bulmuyorsak… Başka zaman akıllarına gelmeyen bir takım Belediyelerin ruhsuz bir semazen aşkının depreşmesi nasıl ki çok yanlış ise… Kişisel gelişim adı altında yapılan din istismarı da maalesef işi çığırından çıkarmış vaziyettedir. Bizim toplum yapımıza aykırı bir saha olan kişisel gelişim adıyla verilen seminer vs kapitalizmin tuzaklarında başka bir şey değildir. (Hakiki eğitim alarak rehberlik yapan ihtisas sahiplerinin istisna edildiğini söylemenin abesle iştigal olduğunu ifade edelim.) Adam karısından ayrılmış, kişisel gelişim uzmanı adıyla aile seminerleri veriyor. Adam örgün eğitim görmemiş kişisel gelişim uzmanı olmuş. Bakıyorsunuz kadına, tam tesettürlü… Ama şatafatın tam göbeğinde… Beş yıldızlı otellerde çakraları Kur’an ayetleriyle açıklamakla meşgul… Adama bakıyorsunuz, dinden bahsediyor ama dinin tek bir emrini dahi yerine getirmiyor… Sözü çok gazla uzatmadan Yeni Şafak gazetesinden (11.04.2022) sayın İsmail Kılıçarslan’ın çok yerinde tespit ve tenkitlerinin bir kısmını arz etmek istiyorum. “İş hayatı ile ilgili bir motivasyon programı” olarak gündelik yaşantımıza giren kişisel gelişim kavramı dallanıp budaklandı ve yogasıyla, kuantumuyla, duru görüsüyle, çakrasıyla bir çeşit “modern zamanlar dini” haline geldi. Sosyal medyada bir peçeli kızın gayet güzel şekilde kurduğu “kişisel gelişim tezgâhı” haberlerini görünce yeniden depreşti kişisel gelişim eleştirilerim. Abla, neredeyse bütün kuantumcular, bütün duru görücüler, bütün çakracılar gibi keriz silkeliyor. Şahane tezgâh. Şahane tezgâh, çünkü inanç bakımından yeteri kadar savurmayı başardığınız insan tekini dilediğiniz gibi inandırabilirsiniz bu saçmalıklara. Kısacık bir videoda bu tezgâhı açan ablanın “tekâmül yasasını bilmezseniz mesafe alamazsınız” dediğini duydum mesela. Bu ne demek biliyorsunuz değil mi? Şu demek: “Allah bizim gelişmemizi kapitalist teorisyenler eliyle sağlayan bir varlıktır. Bana üç-beş bir şey sökülürseniz Allah’ı derhal bir motivasyon koçuna döndürürüm sizin için.” İnsanları başarıperest birer bencile dönüştürmekten başka bir halta yaramadığına inandığım kişisel gelişim zırvasının ateşli vaizleri ve daha da ateşli müritlerine soracak olursanız alacağınız cevap şudur: “İnsanın başarılı olmaya çalışmasının ne mahzuru var?” İnsanın başarısının Allah’a bağlı olduğunu inkâr etmek dışında mı? Bir mahzuru yok tabii. Başarının, zaferin, fethin Allah’tan geldiğine, her türlü başarmanın O’nun lütuf ve inayetine bağlı olduğuna inanmadığın an seni bu dinde tutamıyoruz malum. Oysa kişisel gelişimciler için her şey ama her şey bireyde başlayıp yine bireyin kendisinde bitiyor. Başarı da başarısızlık da bizatihi ve sadece insanla mukayyet bir şeydir kişisel gelişim anlatılarının bütününde. Bu ana ve devasa günahın dışındaki yan günahları saymıyorum bile: Astrolojik hareketlere iman, başka dinlerin ibadetlerini taklit vd. O kişisel gelişim tezgâhını açan peçeli ablanın dindar ablaları rahat rahat söğüşleyebilmesinin altında yatan devasa sorunun tam adı “ihmal edilmişliğin çaresini bulma çabası”dır. Onu da biliyoruz değil mi? Etiler-Teşvikiye vd. gibi yerlerde bir “alternatif inanç biçimi, bir new age cult” olarak pazarlanan kuantum, kişisel gelişim, yoga, çakra vesaire şeyler sıra bizim mahalleye geldiğinde “eksiklik hissini tamamlamaya yarayan bir şifalı iksir” olarak pazarlanıyor. Kimde ne yoksa tezgâh o yokluğa açılıyor anlayacağınız. Peçeli abla yahut Amerika’da bilmem nerden eğitim alan kuantum uzmanı. İkisi de tersinden aynı çarkın uyanık dişlileridir. Bizimse sloganımız bellidir: “Kişisel gelişmeyin, ayıptır!” Bu arada bir not yazayım da yanlış anlaşılmaların önüne geçmiş olayım: Yoga gibi, çakra eğitimi gibi şeyler belirli dinlerin ibadetleridir. Bu ibadetleri yapan o dinin mensuplarına saygım vardır. Fakat başka dinin ibadetini kurduğu rezil tarikata meze edenlerin yaptığı şey madrabazlıktır. Fazlası değil.”