Kadim tarihi tecrübelerimiz böyle söylüyor. Türk tarihinin yazılı belgeleri olan kültürümüzün temel taşı Orhun Abideleri günümüze ışık tutuyor. Kültigin Bengütaşı’nın güney yüzünde yazılı hakikatler sadece tarihe not düşülmesi için mi kazındı? Ne diyor Milli şairimiz Mehmet Akif: “Geçmişten adam hisse kaparmış.. Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? 'Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?.." Bakınız, Kültigin Bengütaşı’nde bize, nasıl da ders niteliğinde öğütler var: “Tabgaç budun( Çin milleti demek) altını, gümüşü, ipeği ipeklileri kolayca verirler. Çin halkının sözleri tatlı iplikleri yumuşakmış. Tatlı sözle, yumuşak ipliklerle kandırıp uzaktaki halkları bu şekilde kendilerine yaklaştırırlarmış. Yakına yerleştikten sonra da fesatlıklarını o zaman gösterirlermiş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş.. Çinlilerin tatlı sözlerine, yumuşak ipliklerine kanıp ey Türk halkı çokça öldün. Kötü insanlar şöylece akıl verilermiş: Uzakta isen Çinliler ipeklinin kötüsünü verirler, yakındaysan iyisini verirler.” Gözden uzak Çin’in bize nasıl zararı olabilir derseniz… Yine Çin tuzağına düşmüşüz demektir. Günümüz dünyasında uzakların yakın olduğu bir asırda bunun bir öneminin kalmadığı ortadadır. İktisadi açıdan konuyu ele aldığımızda bütün dünyada “Çin mallarının” hüküm sürdüğünü görmemiz yeterli değil midir? Kovid-19 salgını sebebiyle tedarikte yaşanan sıkıntılarda ülkemizde baş gösteren sıkıntılara bakmak kâfidir. Çin emperyalizmi tehlikesine sadece ülkemiz zaviyesinden bakılmamalıdır. Doğu Türkistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan Türklüğü açısından tehlike arz etmiyor mu? Büyük Türkiye Ufku buralarda kol gezen Çin baskısından bizar Türk budunlarını (milleti) gözetmek değil midir? Bakınız Çin’in iktisadi emperyalizm uygulamasına… Eski emperyalist batılı devletler bizzat giderek ülkeleri sömürürlerdi. Çin ise dijital emperyalizmi tatbik ediyor. Yani fiili işgal yerine binlerce yıl evvel tatbik ettiği aynı sistemi uyguluyor. Sıkıntı çeken ülkeleri Çin Tarzı Borçlandırma usulü ile teslim alıyor. Az gelişmiş devletleri borç batağına çekiyor. Mesela az gelişmiş 45 ülkenin G-20 üyesi ülkelere olan borçlarının yüzde 60’tan daha fazlası Çin’in alacaklarından meydana geliyormuş. Çin’in borçlandırma usulü şöyle: Özel ikili anlaşmalarla sıkıntı içinde olan ülkelere kredi veriyor. Verilen kredinin hacmini devamlı genişletiyor. Bu borçlanmayı da borç diplomasisine tahvil ediyor. Değerli fikir adamı D.Mehmet Doğan son zamanlarda dile getirilen Çin iktisadi modelinin ülkemizde tatbik edilmek istenilmesinde bazı sıkıntıların ortaya çıkabileceğinden bahsediyor. Ve şöyle ifade ediyor: “Türkiye’nin Çin’le iktisadî ilişkileri hızlı bir gelişme seyri takip ediyor. Bu esasen şaşırtıcı bir durum değil. Fakat, gelecekte meydana getireceği sıkıntıları da düşünmek, tedbir almak gerekiyor. Bu Çin binlerce yıllık Çin, değişen bir şey yok! Şekil değişse bile öz değişmiyor!.” Biz yine Orhun Abidelerinden günümüze ders çıkartarak ikazımızı büyük perdeden yapalım. Nasıl ki “ayıdan post, Rus'tan dost olmaz” ise Çin’den de dost olmaz. Yeni iktisadi sistem arayışında dikkatli olmakta fayda vardır. Çin emperyalizmine karşı uyanık olmamızı salık veren derin tarihi kültürümüz Orhun Kitabelerinden bir öğüt: “Beyleri, milleti ahenksiz olduğu için, aldatıcı olduğu için, Çin milleti hilekâr ve sahtekâr olduğu için, küçük kardeş ve büyük kardeşi birbirine düşürdüğü için, bey ve milleti karşılıklı çekiştirttiği için, Türk milleti il yaptığı ilini elden çıkarmış, kağan yaptığı kağanını kaybedivermiş. Çin milletine beylik erkek evlâdını kul kıldı, hanımlık kız evlâdını cariye kıldı. Türk beyler Türk adını bıraktı. Çinli beyler Çin adını tutarak, Çin kağanına itaat etmiş. Elli yıl işi gücü vermiş. Doğuda gün doğusunda Bökli kağana kadar ordu sevk edi vermiş. Batıda Demir Kapıya ordu sevk edivermiş. Çin kağanına ilini, töresini alı vermiş. Türk halk kitlesi şöyle demiş: İlli millet idim, ilim şimdi hani, kime ili kazanıyorum der imiş. Kağanlı millet idim, kağanım hani, ne kağana işi, gücü veriyorum der imiş. Öyle diyip Çin kağanına düşman olmuş. Düşman olup, kendisini tanzim ve tertip edemediğinden, yine tâbi olmuş. Bunca işi, gücü vermediğini düşünmeden, Türk milletini öldüreyim, kökünü kurutayım der imiş.”