Türkiye, bir haftayı daha hakaret ve yemek tartışmaları ile geçirdi. Yaşanılanlar bize yakışmıyor. Desek de yapacak bir şey yok. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret davası olsun, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yemek polemiği ve MOBESE skandalı olsun, her şeye rağmen milletin ekonomik sıkıntılarını unutturamadı. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile TÜİK Başkanı Sait Erdal Dinçer’in istifaları yaşanılan tartışmaların üzerine tuz biber oldu.  Ülkemiz, gerçekten değişik, alışık olmadığımız bir süreçten geçiyor. Her mesleğin içinde sıkıntılı isimler ve yanlışlar vardır.  Bunların çoğu hatalardan kaynaklandığı kadar, ismini öne çıkarmak için bilerek yapılan yanlışlar da olur. Bunlar, temsil ettikleri mesleğe de sıkıntı da getirirler.  Gazetecinin, Cumhurbaşkanına hakaret içeren sözü ‘İFLAH OLMAZ BİR NEFRETİN’ ifadesidir.  Hiç kimsede yaşanan olayı hoş karşılamadı. Sadece, tutuklanması eleştirildi. Maalesef bu yanlışlığı yapan da tecrübeli bir kasın gazeteci Sedef Kabaş’tır.   Gazeteciye yakışmayan seviyesiz, büyük bir yanlışı yaptı ve suç işledi. Birine kızabilirsiniz, sevmeyebilirsiniz, eleştirebilirsiniz ve hatta bu kişiye hiç tahammülünüz olmayabilir. Karşınızdaki bırakın Cumhurbaşkanı olmasını kim olursa olsun sonuçta insandır. Bu size onu aşağılama, hakaret etme hakkı vermez. Hele bu Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olursa, onu eleştirebilir, oy vermeyebilirsiniz. Kızabilir, sevmeyebilirsiniz. Ama onu, ağza alınmayacak sözlerle hakaret edemezsiniz. Bunu yapan kişi, milletin huzur ortamı ile oynuyor demektir.  Bu bir hatadır, provokatör davranıştır. Yargı da gereğini yapmıştır.  Bu ağır hakareti yapanı tutuklamıştır. Unutmayalım, adalet tek taraflı değildir. Herkes için eşit uygulanır.  Bu olayda ağır hakaretleri yapan gazeteci tutuklanmış, kamu vicdanı bir yerde rahatlamıştır.  Kamuoyu, aynı uygulamaları her alanda eşit adalet anlayışı içinde yapıldığını görmek ister. Kamuya, yargıya güven böyle oluşur. ** ATATÜRK’E HAKARETLER DE CEZASIZ KALMAMALI! Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi şahsına hakaret edenler, saldıranlar da devleti ve yargıyı karşısında bulmalı...  Yetkili makamlar aynı ivedilikle, bunlar için de acil işlem yapmalı.  Millet, uygulamalarda bunu görmeli ve adalete güvenmeli. YARGI, işlenen her suç karşısında aynı duyarlılığı gösterirse, millet bundan elbette mutlu olur.  İşte o zaman milletimizin adalete, hukuka güveni artar. İstenen, arzulanan da bu değil mi? Bugüne kadar sayın Cumhurbaşkanına hakaretten 160 bin kişi soruşturma geçirmiş. Bunlardan 38 bini hakkında dava açılmış. Davaları devam edenlerde var. Bu çağdaş, medeni bir topluma yakışan bir durum değildir.  Bu havayı, ülkemizin aşması lazım. Toplumun huzur istediğini hepimiz bilmeliyiz.  Bunun yolu birbirimize hakaret etmekten geçmez. Karşılıklı saygı, sevgiden geçer. Sayın Cumhurbaşkanının, Kemal Kılıçdaroğlu’na ait açmış olduğu tüm davaları geri çekmesi de toplumu rahatlatan olumlu bir davranıştır. İşlenen hatalar tekrarlanmamalıdır. NE ACIDIR Kİ.. LİDERLER HALA, HIZ KESMEDEN BİRBİRİNE HAKARET EDERCESİNE SİYASET YAPMAYA DEVAM EDİYORLAR.  Bu tasvip edilecek bir durum değildir. Türkiye’de bunları yapmaya, kimin hakkı var? Hakaret eden cezasını çekmeli. Yaptığı, yanına kar kalmamalı. Hakaret davalarına verilen cezalar biraz da caydırıcı olmalı. Belki o zaman hakaret yapamaz duruma geliriz. ** NAZİLLİ’NİN SICAK PARASI! 20 - 25 yıl kadar önceydi. 5 banka müdürünün bulunduğu bir ortamda Nazilli’de bulunan sıcak para konuşuluyordu.  Müdür arkadaşlar, Nazilli’deki sıcak paranın Aydın ilçeleri toplamından fazla olduğunu ifade etmişlerdi. Hatta, ege bölgesinin en fazla sıcak parası olan ilçenin Nazilli olduğunu da söylemişlerdi.. Bu nedenle, Nazilli’de banka müdürlerin sık sık değiştiği ifade edilmişti. Geçenlerde İzmir’de aylık geliri 200 Bin lira olan komple bir tesis, icra yolu ile 46 milyon liradan satışa çıktı.. Çok ilginçtir, bu ihaleye girenlerin hepsi sadece 4 kişiydi.  Bunlardan birisi İzmir’den, 3’ü de Nazilli’den. Bu durum, maalesef Nazillileri düşündürmelidir.  Bu ihaledeki durum, banka müdürlerinin konuşmasını bir yerde teyit ediyor. Nazilli’de yatırıma dönüşmeyen başıboş sıcak sermaye işte böyle işlerde kullanıyor. Bu yüzden büyüyemiyor.  NAZİLLİ’DE BU ZİHNİYET YIKILMAZ, SICAK PARA YATIRIMA DÖNÜŞMEZSE DAHA ÇOKK YERİNDE SAYAR. ** ÇOCUKLARIMIZA PANDEMİ İLE GELEN TEHLİKE! Dünyada yaşanan pandemi nedeniyle insanlar evlerine kapandı.  Ayrıca, bugünlerde sömestre tatili yaşıyoruz  Eve kapanan çocuklar ve gençler, yeni bir tehlike ile karşı karşıya kaldılar.  Bu insanlar internete, özellikle internet oyunlarına kitlendiler. Dijital oyunlara kendini kaptıran gençler, büyük tehlikelerle karşı karşıya kalıyor. AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI, bu tehlikeyi görüp. “Çocukların Dijital Risklerden Korunmasında EBEVEYN REHBERİ” başlıklı rehber kitapçık hazırlamış. Takdir edilecek bir çalışma. Bu kitapçıkta, bilişim teknolojilerinin avantajlarının yanı sıra taşıdığı riskleri de sıralamışlar. Bu çerçevede aile büyükleri için dijital dünyadaki riskli içeriklere karşı çocuklarını nasıl korumaları, nelere dikkat etmeleri anlatılmış.  Hangi güvenlik önlemlerini almaları gerektiği anlatılmış. Çocuklara nasıl “dijital mahremiyet bilinci” kazandırılabileceği konusunda, bilişim teknolojilerinin avantajların yanı sıra riskler de içerdiğine dikkat çekilmiş.  Rehber kitapçıkta, çocuklara bu konuda, aile bireylerinin rehberlik etmesinin önemi vurgulanmış.  SAYIN ANNE BABALARIN, BU REHBER KİTAPÇIĞI OKUMALARINI ÇOK ÖNEMLİ GÖRÜYORUM.