Önce Batı’nın sömürgeci zihniyetini tanımlayalım: “ ‘İzm’in ideolojik tavrı, emperyalist tutumundan neşet eder. Fikrin zamanla zorbalık içeren anlayışa kayarak, kendi kutsalları için başkalarının köleleşmesine inanan bir fikrî harekettir. Görünüşteki “insanî” telâkkî, aldatmacadan öte bir mânâ taşımamaktadır. Bunu 20. y.y.’daki “izm”lerin mücadelesinde apaçık bir şekilde müşahede etmek mümkündür. Bu ideolojilerin, dünyada cereyan eden hadiselere bakışı konjönktüreldir. Bir “izm” hareketinin muhalifi olarak ortaya çıkan ideolojinin ana gayesi, emperyalist düşüncesine âmâde sahalar açmaktan ibarettir. Ancak, temelde aynı yolda ilerledikleri yakınen bilinen hakikatlerdir. Bu fikrî hareketlerin asıl maksadı sömürgecilik olduğundan; hedefe ulaşmada araçların mübahlığı önem taşımaktadır. Bundan dolayıdır ki, global sömürü düzenini kurmak için yüzyıllardır zorbalığa dayanan yayılmacı hareketin özü,“Kapitalizm”dir” (Mesut Mezkit, Neo-Conizmin Emeperyalist Fikri, 2011, Shf.9). Şimdi bu izahattan sonra eski Osmanlı-Türk bakiyesi ülke vatandaşlarının iğdiş edilmiş zihniyetini açığa vuran bir hadiseyi nakletmek istiyorum. ltaş TV’de Gündem Özel programına katılan Arkeolog ve Sanat Tarihçisi İbrahim Ufuk Kaynak, şu anekdotu aktarıyor: 1985 senesinde, Londra’da bir dil okuluna kayıt yaptırdığını aktardıktan sonra Cezayirli bir genç ile arasında geçen konuşmayı şöyle naklediyor: “Cezayirli bir genç, ‘Bizim ülkemiz aslında çok zengin. Ama bu Türkler bizi mahvetti. Tüm kaynaklarımızı sömürttü. Geri kalmamızı sağladı.’ Karşımızdaki kadın aslında rahibe. Hocaların çoğu öyledir zaten. O kadar büyük zevk aldı ki bu olaydan. Bana döndü dedi ki, ‘Bay Kaynak siz ne düşünüyorsunuz bu konuda’. Ben dedim ki arkadaş çok güzel İngilizce konuşuyor. Acaba Fransızca biliyor mu?’ Evet dedi ve Fransızca konuştu. Bülbül gibi şakıdı. ‘Bu kadarı bana yeter’ dedim. Sınıfa döndüm ve dedim ki, ‘Biz Cezayir’deyken petrolleri, gazları yoktu. Hiçbir şeyleri yoktu. Biz gemilerimizle bayramlarda ve kandillerde bu insanlara baklava, bal ve şerbet dağıtırdık. Bizim gemilerimiz liman liman dolaşıp günlerini bayram ederken, onlar bizi diğerleriyle beraber olup indirmek taraftarıydı. Eğer İngilizler 5 yılda İngilizce öğrettiyse, Fransızlar 60 senede bülbül gibi Fransızca öğrettiyse… Bu arkadaş 1 kelime Türkçe biliyor mu?’ Hayır, dedi. İşte dedim, sömürü böyle olur. Biz sömürseydik döve döve kendi kültürümüzü öğretirdik Batılıların yaptığı gibi. Ben bunları söyledikten sonra bir kız kalktı ayağa, ağlamaklı bir sesle, ‘Bu Türk çok akıllı, bu Türk çok akıllı’ dedi.” https://www.yeniakit.com.tr/haber/birden-ayaga-kalkarak-bu-turk-akilli-demeye-basladi-cezayirli-ogrenciye-somurgecilik-dersi-1598642.html *** İçimizdeki batıcılar ile zihinleri işgal edilmiş eski Osmanlı bakiyelerinin ram oldukları vahşi kapitalist zihniyetin nasıl kan içici olduğu unutulmamalıdır. Yani şunu demek istiyoruz: Batı, Vahşi Sömürgecidir; Türkler değil.