Bozkurt yeleli kıymetli sanatçımız rahmetli Barış Manço’nun bestelediği ve herkesin eğlenerek söylediği fakat eğlenirken de düşündüren ve özlemleri dile getiren o güzel şarkı. Eminim başlığı okuduğunuzda bile mırıldanmaya başlamışsınızdır. : )
Bir sanatçı bir hayvan için güzel sözler yazıyor işin ilginç kısmı ise bu şarkının sözleri aslında özlemlerini ve selamlarını bir eşek üzerinden gönderiyor. Düşünün; Yaklaşık 8 milyar nüfusa sahip dünyamızda bir insana hasretlerini ve duygularını söylemiyor da 4 ayaklı uzun kulaklı kocaman gözlü eşeklere söylüyor. Nakaratı gayet neşeli olan şarkı çocukluğumuzda bizleri eğlendirirken, arkadaşlarımızla takılma aracımız olurken yaşımız ilerledikçe dinlediğimizde sözleri daha da anlamlanıp hüznü, özlemi hatta ve hatta tüm eski dostlarımız, haber beklediklerimiz, en yakınımız, en eski dostlarımız gelir aklımıza; erişemediğimiz tüm sevdiklerimiz öyle akıp giden ritim ile geçer içimizden arkadaşım eşeği mırıldana mırıldana.
İnsan bu dünyada yaratılan tüm nimetlerin kendisine ait olduğunu düşünür ve ona göre yaşar. Sevimli dostlarımızı hiç hatırlamaz tabii hepsi sevimli olmasa da bu yeryüzünde bir işlevi vardır… Hayvanlar insan oğlunun en iyi dostudur aslında ama nedense hiç kıymetlerini bilmeyiz. Etinden, sütünden, tüyünden, gücünden faydalanırız hatta bir güvence bizi korusun diye yanımızda dururlar ama ihtiyacımız bittiği anda hemen onların o varlıklarını yok sayarız. Ülkemizde çeşitli hayvan sever dernekleri var bu da hep bana biraz anlamsız geliyor. İnsanın en yakın dostu için derneklere ne gerek var ki zaten insanlar onlara bakmak zorunda ama tabii bakmak yerine tutsak etmeyi, öldürmeyi, tecavüz etmeyi neslinin tükenmesini sağlıyor bu yüzden de hayvan sever vicdanlı insanlar kötü insanlardan korumak için dernekler kuruyor protestolar düzenliyor hiçbir sonuç alamamalarına rağmen mücadeleden vazgeçmiyorlar.
Ülkemizde hayvansever olmak gerçekten ekstra bir özellik. Hayvanlar ile anlaşmak için illaki konuşmaya gerek yok onlar bizlerin şefkatini ve samimiyetini dokunduğumuzda en iyi anlayanlardır.
Pandemi döneminde sokaklarda bir sürü cins ırk sahibi köpek gördüm maşallah dedim bu nedir böyle herkeste bir kedi, köpek sevgisi başlamış sonra öğrendim ki içişleri bakanlığı kararnamesinde yayınlanan bir madde evcil hayvan sahipleri sokağa çıkma yasağından muaflar sevginin bile bu kadar çıkarı olur mu arkadaş dedim olurmuş. Yasaklar bittikten sonra bu sefer tasmalı ve ne yazık ki ücret karşılığı alınan hayvanları sokaklarda tek başına gördüm veya barınağa köpek vereceğim nasıl halledebiliriz diye soranları eh be insanoğlu ehh bu kadar nasıl zalim olabiliyorsun.
Hayvanlar bizlerin dostuyken ne hallere getirdik bunların hesabını sormazlar mı bu dünya sadece imtihan dünyası değil mi? Başka ülkelerde hayvansever olmak için öncelikle 1 adet fotoğraf makinesi 1 güneş gözlüğü ve bir de güne uygun kıyafetler gerekiyor sebebi ise poz vermek hayvanların karnını doyururken ben hayvan severim bakın diye sosyal medyadan yayınlamak. Bu bir etkinlik değil bu bir vicdani sorumluluktur ama bunu başka ülkeler anlamaz. Bizim ülkemizde öylemi değil ben şahit olmadım sizleri bilemem. Bizim ülkemizde bir kap mama bir kap su ile tüm mahallelerde bir alan vardır ve tüm mahalleli o sokak hayvanları aç kalır diye oraya mama koyar su soyar asla sigara atmaz veya pet şişe atmaz hatta yaz ve kış aylarında sıcak ve soğuktan korunması için yapılan ufak yuvalarını yıkmazlar sonuçta ülkemiz bu konuda duyarlı ve eğitimlidir. Kanunlarımız bu konuda yaptırımı en güçlü ülkedir. Bir hayvana zarar veren insan öyle bir ceza alır ki bir daha bunu gören diğer insanlar yolda bir hayvan gördüğü zaman önünü ilikler!!! Tecavüz edilen, patileri kesilen, kuyruk ve kulakları kesilen hayvanlar hiç mi rüyanıza girmiyor hiç mi vicdanınızı sızlatmıyor. Çöp tenekesi yanında yemek arayan kediye tekme atmak neden sizi mutlu ediyor? Aynısı size yapılınca neden avazınız çıktığı kadar bağırıyorsunuz şikayet etmek için devlet kurumlarını meşgul ediyorsunuz?
Türk toplumu olarak ailemize nasıl sahip çıkıyorsak istisnalar hariç hayvanlara doğaya sahip çıkmamız gerekiyor. Yangında selde depremde kendi canımızı koruduğumuz kadar onları da düşünmemiz lazım çünkü teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin hayvanlar bizlerin poz vermek için değil gerçekten en sadık en samimi dostudur. Türklüğün sembolü Ergenekon destanında kurt yol gösterici olmuştur. Bizlerin yolunu yükünü ve kahrını çeken hayvanları koruyalım sevelim. Onlar bizlerin kölesi değil dostudur çocuğunuza nasıl davranıyorsanız onlara da öyle davranmak zorundasınız. Kötü davranan insanların cezası ağır olmak zorunda her hayvanın doğaya mucizevi bir katkısı var bunları bildiğimiz halde eziyet etmeyelim. Şehrimizde evcil hayvanlar için alanlar yapılmalı köpek sahipleri bu alanlarda tasmalarını çıkartarak hayvanların enerjilerini atmalarını sağlamalı. Sokak ya da parklarda tasma çıkartmamalılar. Benim köpeğim ısırmaz kelimesini kullanmamalılar. Senin köpeğin ısırmaz doğrudur ama benim korkum ne olacak ben korkuyorum o yüzden tasma takmak zorundasın ve bir yere pislediyse bunu temizlemek zorundasın. Mahalle muhtarları kendi mahallelerinde yer belirleyerek sokak hayvanları için mama ve su ihtiyacını giderecek ufak kulübeler yaparak soğuk ve sıcaktan koruyacak basit düzenekler yaparak hem çocukların sevebileceği hem de insanlar ile birlikte uyum içinde yaşayacağı bir gelecek inşa edebilirler. Hayvanlar siyaset için beslenmez ya da bir toplulukta kendine konum kazandırmak için sevilmez.
Ne güzel denmiş bir hutbede; "En küçüğünden en büyüğüne kadar her hayvan, Allah'ın eseri olarak değerlidir ve O'nun tarafından insana emanet edilmiştir. İnsanoğlu, hayvanlara karşı insaflı, şefkatli ve merhametli olmakla mükelleftir. İslam, hayvanlara zulüm ve işkence anlamına gelen, onları yaratılış amacına aykırı biçimde zorlayan her türlü davranışı yasaklar. Resul-i Ekrem, bir hadisinde bizi şöyle uyarır: Hiçbir kimse yoktur ki bir serçeyi yahut ondan daha büyük bir canlıyı haksız yere öldürsün de Yüce Allah ona bunun hesabını sormasın!"