Karacasu Kaymakamlığının geçtiğimiz hafta, Kahvederesi Yaylasında düzenlediği muhtarlar toplantısına davetliydim. Kaymakam yaptıkları ve yapacaklarını anlattı. Muhtarlar merak ettikleri sordu. Toplantının sonunda Kaymakam Çanakkale’deki yangını hatırlatıp orman yangınlara karşı dikkatli olunması istedi. Kaymakama bu sözler üzerine Karacasu’daki orman kesimleri hatırlatıldı. Vatandaşların bu konuda sürekli gazetecilerden beklenti içinde olduğu ifade edildi. Kaymakam Ahmet Soley bu sözler üzerine, “Orman kesimleri Bakanlığın kontrolünde yapılıyor. Tarım ve Orman Bakanlığının uyguladığı bir politika ile bunlar yapılıyor. Endüstriyel ürün ihtiyacından yapılan bir çalışma. Bizim belirlediğimiz bir şey değil. Halkın tepkisi varsa sizler de basın olarak dile getirin. Bu sizin göreviniz” dedi. ** BU NE PERHİZ! Kaymakam Soley’in bu sözleri ise kendisine yönelik en ufak eleştiri de “Algı operasyonu yapılıyor” deyip ortalığı velveleye vermesini akıllara getirdi. Çeşitli konularda kendisine yönelik yapılan eleştirel haberleri “Algı operasyonu” olarak yorumlayan Soley, işleri daha da ileri götürüp “Ancak bazı kişiler (kimileri gazeteci maskesi altına sığınarak) beni yıpratmak, kamuoyunda küçük düşürmek için bir algı operasyonu içindedir. Sosyal medyada aleyhime paylaşımlar yapılıp, yerel basında haberler çıkarılıyor. Değerli Karacasulular yukarıda da belirttiğim gibi Koronavirüs salgını sürecinin yönetilmesi sürecinde başarılı olup olmadığımı takdir edecek sizlersiniz. Bana inanıp güveniyorsanız lütfen aleyhime yürütülen bu algı yaratma, yanıltma kampanyasını sürdürenlere yüz vermeyip bunları dışlayın. Bu şekildeki yayınlara ve paylaşımlara gerekli cevabı verip bize olan güven ve desteğinizi gösterin. Bizi destekleyin” şeklinde paylaşım ve anonslar yaptırmıştı. Sanırım Kaymakam bey bu metinde yazılanları çabuk unuttu. Diğer yandan muhtarlara bu metni paylaşmaları talimatı verildi. Aradan çok geçmeden gazetecilik maskesi altına sığınmakla itham ettiği beni etkinliklerine davet etti. Kraldan çok kralcı olanların dikkatine sunmak lazım… ** DAHİYANE BİR FİKİR: AÇIK HAVADAKİ TOPLANTIYI BASINA KAPATMAK Muhtarlar toplantısından bir gün sonra yine Kaymakamlığın düzenlediği halk toplantısı vardı. Bu kez basın davet edilmedi. Daha önceki Kaymakamlar zamanında da bazı zamanlar basına kapalı yapıldığı için alışkındık. “Halksız halk toplantılarını” da gördük o zamanlar. Kaymakam Ahmet Soley geçtiğimiz yıllarda basına açık yaptığı bu toplantıları bu kez basına kapatmayı tercih etti. Ben de davet olmadığı için gazeteci olarak değil vatandaş olarak takip etmek üzere Kahvederesine gittim. Ahmet Soley konuşmaya başlar başlamaz bir polis yanıma geldi ve toplantının basına kapalı olduğunu söyledi. Ben de bunun halk toplantısı olduğunu halk olarak orada bulunduğumu herhangi bir basın daveti olmadığı için gazeteci olarak oraya gelmediğimi söyledim. Vatandaş olarak toplantıyı sonuna kadar takip edeceğimi bildirdim. Bir şey diyemeden uzaklaşıp konuyu üstlerine bildirdi. Gördüğüm kadarıyla katılımın az olmasının önüne muhtarlara ‘yanınızda birkaç vatandaş getirin’ diyerek geçilmişti. Ona rağmen çok kalabalık olduğunu söylenemez. Diğer yandan basına kapalı olmasını gerektirecek herhangi bir gizli bir şey de konuşulmadı. Talimatlar öyle olabilir ama neden kapatıldığını anlamak gerçekten zor. Çoğunluğun zoraki katıldığı toplantıda konuşulanları basın yoluyla burada olmayan halka aktarma şansın var ama bunu kullanmıyorsun. Keyfiniz bilir. Basının sizin toplantılarınıza ihtiyacı yoktur ama sizin sesinizi duyurmak için her zaman basına ihtiyacınız vardır. Ben gerçekten ilçe için önemli şeyler konuşulabilir diye bir ilçe sakini olarak oradaydım. Ayrıca açık havadaki bir etkinliği basına kapatmak da dahiyane bir fikir. Hoparlör sistemiyle her yerden duyuluyor zaten. Bir dahaki toplantıda hoparlör sistemi kullanmayın, kulaktan kulağa konuşun, daha etkili olur. ** KESİF SİGARA KOKUSU Bu toplantıda ayrıca Kaymakam bey, kestiği cezalarla ilgili kendisine yöneltilen “Kurallar her yerde böylesine uygulanmıyor, burada neden bu kadar uygulanıyor” eleştirileri getirildiğini söyleyip “Benim yönetim anlayışım bu, ben kurallara sonuna kadar uyarım” dedi. Bu söz, kendisinin makam odasına girenlerin sıklıkla bahsettiği kesif sigara kokusunu aklıma getirdi. ** JEOTERMAL KONUSUNDA NE SÖYLEDİ? Kaymakam bey aynı toplantıda jeotermalle ilgili sorulan bir soruya, “Jeotermal konusundaki tartışmalara girmek istemem. İstemiyorum da. Faydalıdır, zararlıdır, bunun kararını verecek olan sizlersiniz. Burada yaşayacak olan sizlersiniz, burası sizin toprağınız. Kendi aranızda doğru yolu bulacağınıza inanıyorum” dedi. İşte jeotermal konusunda yöneticilerden duymak istediğimiz sözler. Sizler Zeki İnal gibi taraf olmayın, ‘halk bilir’ deyin. Zeki İnal’a her defasında anlatmaya çalıştığım konuyu Kaymakam bey söyledi. Zeki İnal ‘zararı yok’ diye jeotermal şirketlerinin sözcülüğünü yapıyor. Zararı varsa da yoksa da halk istemiyorsa “Halkım istemiyor” de geç sayın Başkan. Bu konuda Kaymakam Bey söylenmesi gerekeni söyledi, kutluyorum. ** HEM YALANLADI HEM REKLAMINI YAPTI Toplantıda Kaymakam Bey oğlunun drone ile ilaçlama yapması konusunu açtı. Basında bir haber çıktığını söyledi. (Hangi gazetede çıktığını bilen yok) Kaymakam Bey bu konuda, “Basında yanlış bir şekilde yayımlandı. Şöyle bir haber çıkmıştı. Kaymakamlığın aldırdığı drone ile oğluna ateş ölçümü yaptırdığı şeklinde. Ben devletin 5 kuruş katkısı olmadan Kaymakamlığa ateş ölçümü yapabilecek bir drone aldım. Bunu ilk başlatan da biz olduk. Havadan rahatlıkla ateş ölçümü yapabiliyoruz. Bunun oğlumla ilgisi yok. Bu Kaymakamlığın malı. Bunu kullanan jandarma. Oğlum ticaret yapıyor. Benim hiçbir katkım olmadan drone ile ilaçlama işine girdi. Bir şirket kurdu, ben de destek oldum. Bu şirket en ileri teknolojilere sahip. Türkiye’de en iyi sistem. Belediye ile bir deneme yapmak istediler, yaptılar. Başarılı da oldu. Yüksek bir meblağ da istenmedi. 4 hafta yapıldı. Sonra ben onu da kesin dedim bunu da yaptırmıyorum. Ama bu ticarettir yapılacak. Ben bu işlere karışmadım, kimse de karıştı diyemez” dedi. ** KARACASU’DA SİVİL YUMRUK Son olarak Oda Başkanlarının muhtarlara yönelik düzenlediği toplantıya değinmek lazım. Her ne kadar başka gerekçeler sunmaya çalışsalar da Kaymakamlıktan metin gönderilmesi toplantının sebebini açık ve net ortaya koyuyordu. Hatta kamuoyunda da Kaymakamlık mı organize etti havası oluştu. Çünkü Kaymakam bey kendisiyle ilgili yaprak kıpırdasa cevap verme ihtiyacı duyduğu için Fuat Meriç ve Murat Uysal’a yanıt vermemesi düşündürücü gelmişti. Oda başkanları itici gücü ne olduğu belirsiz bir şekilde AK Parti İlçe Başkanı Fuat Meriç ve MHP İlçe Başkanı Murat Uysal’ın Kaymakama gösterdikleri tepkiyi kendilerince ‘tedavi’ etmeye çalışıyorlardı. Hiçbir siyasi organın davetli olmadığı bu toplantı ilçe sakinleri arasında “Karacasu’da sivil yumruk” gibi esprilere neden oldu. Karacasu’da oda başkanları sivil toplum kuruluşu oldukları bilincine çok varamamışlardı bugüne kadar. Bu anlamda olumlu bir adım sayılabilir ama muhtarların çoğunluğu belediyeyi ve hükümeti ilgilendiren sorunları bu toplantıda oda başkanlarının dinleyip not alması komik geldi. Toplantıdan sonraki oluşan kamuoyu da toplantıya anlam verilemediğini gösteriyordu. Diğer yandan muhtarlar anlatır Kaymakamlık not alır, muhtarlar anlatır belediye not alır, muhtarlar anlatır milletvekilleri not alır. Şimdi yine muhtarlar anlattı, oda başkanları not aldı. Hadi belki bu sefer icraat olur (!) diyelim, iyi tarafından bakmaya çalışalım. Diğer yandan sivil toplum kuruluşu temsilcileri kendi meslek kollarıyla ilgili konuların yanında ilçelerindeki genel atmosfere de duyarlı olmalılar. Memleketi ilgilendiren konularda bazen eleştiri bazen alkış makamı olmalılar.