Merhabalar.
Seçimin üzerinden epey bir zaman geçti. Ancak fırsat bulabildim.
Son seçimlerle ilgili aldığım notları paylaşmadan yeni konulara geçemeyeceğimi düşündüm. Bu yazıda
genel seçimleri tamamlayıp, yerel seçimlere kısa bir giriş yapmaya çalıştım. 14 Mayıs seçimlerinden önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kazanırsa teşkilatı sayesinde kazanacak diye yazmıştım. Cumhur İttifakı tarafından, Millet İttifakı hakkında da sık sık dile getirilen 'Kandil' söylemleri teşkilatlar sayesinde tabana kadar yayıldı. Millet ittifakı bu söylemleri kabul etmese de yüksek sesle karşı çıkıp bu algının daha fazla yayılmasını istemedi. Bir stratejiydi ama tutmadı. Millet ittifakı neredeyse 2 yıldır dillendirilen, 'terörle iş birliği içindeler' söylemlerine daha somut bir şekilde karşı çıkmalıydı. Bu kesin.
Millet İttifakı, teşkilatlarının zayıf olması, elinde toplumun geniş kesimlerinin izlediği medya gücünün olmaması gibi sebeplerle zaten yarışa 3-0 geride başlamıştı. Son ana kadar maçı alabilirlerdi ama Erdoğan'ın 'kandil' mesajları maçın galibini belirledi. Tabi ülkenin yarısının oy verdiği Millet İttifakı hakkında bazı montaj videolarla bu iddiaların konuşulması bile abes. Terörle iş birliği içinde olan kim varsa adli makamlarca işlem yapılır. Seçim meydanlarında bunun propagandasının yapılmasının ne faydası, kime faydası var? Yapay zeka ile sanal ve gerçeğin iyiden iyiye iç içe geçtiği günümüzde seçim sonucuna kes yapıştır bir videonun bu denli etki etmesi uzun yıllar konuşulacak. Seçimden önce CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, söylemleriyle duruşuyla devleti yönetebileceği mesajını verdi ama maalesef seçimleri ilk turda alacaklarına o kadar inanmışlar ki ilk turda Erdoğan'ın önde çıkması halinde ne yapılacağı şeklinde bir senaryo çalışılmamış. Erdoğan futbol tabiriyle sahada boş yer bırakmadı. Gerek olası senaryolar gerek seçimi almak için yapılacak hamleler... İkinci tura kalır kalmaz mesela Erdoğan'ın klibi hemen yayımlandı. Kılıçdaroğlu ve ekibinde böyle bir hazırlık yoktu.
Millet ittifakı sanki rakip nasılsa güçten düştü vs. deyip orta sahada top çevirdi 'maçı aldım' diye düşündü ama futbolda da hayatta da böyle bir şey yok.
Diğer yandan Kılıçdaroğlu ikinci turdan sonra televizyonda verdiği ilk röportajda, 'kırsal kesimde daha çok TRT izleniyor, biz sesimizi buralara ulaştıramadık' dedi. Bu tespiti ben kendi halinde bir muhabir olarak yıllardan beri söylüyorum. Ülkeyi yönetmeye talip birinin yenilgiden sonra yeni anlamış gibi bunu söylemesi gerçekten insanı derin düşüncelere sevk ediyor.
Seçimden sonra not düştüğüm konulardan biri de Karacasu'da oylar sayılırken karşılaştığım bir olaydı. Kırçiçeği Lisesinde bir sandıktan oy pusulasının içinden bir de not çıktı. 1 günle erken emekliliği kaçıran ve AK Partili olduğu anlaşılan bir kişi sitem ediyordu. 'Adında adalet olan partiden adalet bekliyorum.' Güzel bir mesaj. Mesajı öyle düşünerek vermiş ki geçersiz sayılacak olsa da oy pusulasında mührü Erdoğan'a basmış. Hem Erdoğan taraftarı hem AK Partili olduğunu ayan beyan ortaya koymuş ama sitemini de olabildiğince usturuplu ama bir o kadar da sert bir şekilde dile getirmiş. O kadar mağduriyet yaşamasına rağmen Erdoğan'dan vazgeçmemiş, başka yerde umut görememiş olarak da yorumlanabilir. 28 Mayıs seçimlerinin özeti bence bu eylemdi.
**
"Seçimden önce diğer partileri ve dolayısıyla onlara oy veren vatandaşları öyle şeylerle yaftaladılar sonra kaybeden yok herkes kazandı. Bu nasıl bir mantık.." diye not düşmüşüm.
Seçim gecesi sonuçlar belli olduktan sonra ülke genelinde olduğu gibi Karacasu'da da konvoy düzenlendi. Arabası olan konvoya katıldı. Benim gözüm kaldırımda bekleyen o konvoylarda olabilmek için içi giden kadınlara takıldı. Kazanmışlardı, gurur doluydular. Uzun uzun seyrettiler. Ah bir de o arabadan birinde olsalardı ne güzel olurdu ama yoktu işte. İsyan da etmiyorlardı. Yüzlerinden okunuyordu vakur bir kabulleniş vardı. AK Parti'ye de Erdoğan'a da seçimleri arabaları kaldırımdan izleyen bu ulu gönüllü Anadolu insanları kazandırıyor. Muhalefet bir türlü bu insanlara ulaşıp 'Başka türlüsü mümkün' diyemiyor. Neyse uzattım. Keşke AK Partili yöneticiler bu kaldırımda bekleyenleri de konvoya dahil edebilselerdi diyerek bu konuyu tamamlıyorum. AK Parti'nin oylarının yüzde 35'lere düştüğünü hatırlatarak...
**
Konvoyu izleyip dönmek için hareketlenen iki kadının konuşmasının son cümlesi kulağıma deyip geçti. "En azından terör kazanmadı."
Algılar, montajlar kazandı ama..
**
Seçimler böyle geçti. Muhalefetin kazanamamasının yanında kaybettikten sonraki durumu muhalif kesimi daha da üzdü. Konuşacak çok şey var. Zaman zaman değineceğim.
**
Önce değişim isteyenler değişecek. Bu, 'şu gitsin bu gelsin' demek değil. Genelinde aksine yereldekiler yeterince çalışmadı. Değişim istiyorsak kendimizden, sokağımızdan, şehrimizden başlayacağız.
**
YEREL SEÇİMLER YAKLAŞIRKEN
Karacasu özelinde geçen seçimlerdeki hatalardan ders çıkarılmalı. 5 yılı TAMAMLAYAMAYACAK kişiler aday yapılmamalı. Ha AK Parti ha MHP'li aday fark etmez diyorduk 2019'dan önce. Fark ediyormuş. Bir bakan getiremedi MHP'li belediye. Örneğin biri bu. Aklıma geldikçe yazarım.
Sonra yakın akrabalarını, partisinin yöntemindeki kişileri işe alacak kişiler lütfen belediye başkanı da meclis üyesi adayı da olmasın. Belediye başkanı adayı olacak kişi oy için önüne gelene iş sözü vermesin. Uyan Karacasu. Belediye fabrika değil. İş diye kandırılmaya izin verme.
*
Herkes seçimden önce konuşmalı. Her görüş değerli. Yerel seçim siyasetin dışındadır. Görüşlerinizi anlatın. Karacasu'dan almaya gelen, o koltuk ile yükselecek değil ilçeyi yükseltecek, ilçeye değer katacak makul birileri aday yapılsın. Evet tepeden inme oluyor diyeceksiniz ama kamuoyunun beklentileri de dinlendikten sonra bu kararlar alınırsa tepeden inme olmaz. İlçe dışından birkaç kişi bana ulaşıp adı geçen adaylarla ilgili görüş beyan etti, ediyor. Onları da anmış olayım.
Yerel seçimler seçilmek isteyenlerin uçuk kaçık vaat vereceği değil seçmenin talepte bulacağı seçimler olmalıdır. Nasıl bir Karacasu istiyoruz yönünde kendi fikirlerimi uzun zamandır biriktiriyorum. Bunları zaman zaman buradan zaman zaman haber olarak paylaşacağım. Bireysel çıkarlara değil kollektif ruha hizmet eden fikirler üzerinde durulmalı.