Gediz ve Büyük Menderes Nehirlerinin yaşam verdiği Gediz ve Büyük Menderes Havzalarının en önemli sorunu su kirliliği ve kuraklıktır. Türkiye’nin en kirli 2. nehri Gediz, 3. nehri ise Büyük Menderes’tir. Bugün her iki nehrin su kalitesi 4’sınıf olup, anlamı içme ve kullanma suyu olarak kullanılmaması gerektiğidir. Her iki nehrin suyu Bor ve ağır metal bakımından da 4’cü sınıf kirlilik içermektedir. Bu kirliliklerin sebebi ise Orman ve Su İşleri Bakanlığı raporlarına göre maden ve jeotermal işletmeleridir.
UNESCO kuraklık sınıfına göre bugün Büyük Menderes Havzasının sadece yüzde 3’lük kısmı kurak değil. Geri kalan yüzde 64’lük kısmı orta kurak, yüzde 23’lük kısmı ise az kuraktır. Sonuçlara bakıldığında Gediz ve Büyük Menderes Havzalarında kuraklık başlamıştır. Bugün her iki havza su kirliliği ve kuraklığın artışına sebep olacak, her iki havzayı yaşam dışı bırakacak büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Gediz ve Büyük Menderes Nehirlerinin köken aldığı, su aldığı Murat Dağı’nda altın madeni açılması için start verilmiştir. Peki Murat Dağı’nın önemi nedir ? Murat Dağı’nda altın madeni açılırsa sonuçları neler olacak diye bakacak olursak.
Murat Dağı, Kütahya ile Uşak illeri arasında yaklaşık olarak 500 km2 bir alana yayılmış, 2309 metre yüksekliği ile Ege bölgesinin en yüksek dağları arasındadır. Bu dağı Batı Anadolu’daki diğer dağlardan farklı kılan bazı özellikleri; çok yoğun bir orman varlığına sahip olması, bitki çeşitliliği ve ülkemizin önemli su havzalarını besleyen su kaynaklarına sahip olması olarak sıralanabilir.
Bu bölge Türkiye'nin en çok yağış alan bölgelerinden birisidir. Murat Dağı kaplıcalara ve zengin su kaynaklarına sahiptir. Batı Anadolu’nun toplam su rezervinin yüzde 40’ını Murat Dağı sağlamaktadır. Dağdan çıkan bu su kaynaklarının bir kısmı ile Gediz nehrine, Porsuk çayı ile Sakarya nehrine ve Banaz çayı ile Büyük Menderes nehrine, Akarçay ile Eber gölüne su sağlanmaktadır. Batı Anadolu’nun önemli havzalarını bu dağdan çıkan bu su kaynakları sulamaktadır.
Bölgenin konumu, yer şekilleri ve yağış rejimi temiz su kaynakları üzerinde büyük etki yaparken, kırıklı yapısı da termal su kaynaklarının oluşumunda önemli bir rol oynar. Bu sıcak su kaynakları Türkiye'nin en büyük sıcak su kaynağı havzalarından birini oluştururken, geriye kalan soğuk yeraltı suyu kaynakları temiz su kaynakları son derece sınırlı olan ülkemiz için büyük bir önem teşkil etmektedir. Bu özellikleri nedeniyle Murat Dağı eski çağ toplumlarının da önemle bahsettiği bir dağ olmuştur.
Murat Dağı'nda farklı türde topraklar mevcuttur. Mevcut topraklar Akdeniz - Karadeniz - İç Anadolu arası geçiş ikliminin hüküm sürdüğü bu ortamda yer almaktadır. O nedenle üç ikliminde bir arada görüldüğü Murat Dağı’nda bitki ve canlı çeşitliliği diğer bölgelerden farklılık göstermektedir. Kızılçam, karaçam, titrek kavak, saf sarıçam, kayın, barut, ıhlamur, gürgen, akça ağaç, boylu ardıç, fındık vb. türler bu bölgede aynı anda bulunabilmektedir. Murat Dağı’nda 114 endemik tür yaşamaktadır ve bu endemik türlerden 3 tanesi yalnızca Murat Dağı'nda görülmektedir.
Hayvan ve bitki popülasyonunun oldukça çeşitlilik gösterdiği Murat Dağı doğal bir koruma alanı olması gereken sadece Uşak'ın değil, Dünya'nın da en önemli habitat alanlarından birini oluşturmaktadır. Öyle ki çok nadir görülen bazı bitki ve hayvan türlerini bünyesinde barındırmaktadır.
Bu gün hâlihazırda Murat Dağı yıllık 50.000 büyükbaş ve küçükbaş hayvana otlak konumundadır. Otlatılan bu hayvanların önemli bir kısmını Yörüklerin sezonluk olarak getirdiği hayvanlar oluşturmaktadır, bu durum üretime katkı yapmakla beraber kültürel turizmin canlanması adına da atılmış bir adım olarak nitelendirilebilir.
Murat Dağı, Ege Bölgesi'nin tam ortasında bulunan bir doğal güzelliktir. Uşak ilinin folklorik yapısı burayı ''Dünya'nın 8. Harikası'' olarak tanımlamaktadır. Bölge hakikaten dünyanın birçok yerinde görülemeyecek turizm faaliyetlerine hem de aynı anda aynı mevsimin içinde izin verebilmektedir ve bu özelliği Murat Dağı'nın önemini kat ve kat pekiştirir.
İşte Ege Bölgesi için bu kadar fazla önem taşıyan Murat Dağı bugün yok olma durumu ile karşı karşıya gelmiştir. Proje alanının büyük çoğunluğu Kütahya Gediz Karaağaç köy sınırlarında, diğer kısmı Uşak Banaz Baltalı köy sınırları içinde yer alan altın madeni aramak ve çıkarmak için bir firma tarafından başvurulmuş, maden işletmesinin faaliyete başlayabilmesi için Çevresel Etki Değerlendirmesinin (ÇED) gerekli olmadığına karar verilmiştir.
Projeye göre altın madeni ilk olarak tamamı verimli ormanlık olan 235 hektar alanda başlayacak. İlerleyen süreçte toplam maden alanı 1000 hektar alana çıkacak. Madende açık ocak, patlatma ve siyanür liçi uygulanacak. Altın ve gümüş yerin 300 m altında yer almaktadır. O nedenle bu madenlere ulaşmak için derin ve geniş çukurlar açılacak. Bu tarz maden çıkarma işlemi ise çok geniş sahada toprağın ortadan kaldırılmasına, yerüstü ve yeraltı sularının azalması ve siyanürle kirlenmesine, patlama ve işletim sırasında ortaya çıkan tozlar nedeni ile hava kirliliği ve asit yağmurlarına sebep olacaktır. Örneğin Uşak’ta Kışladağ’da altın madeni faaliyete başlamadan önce 2004 yılında Kışladağ 900 m yükseklikteydi. Şimdi ise yerinde 300 derinliğinde 1 km çapta bir ölüm çukuru var.
Murat Dağı 1. dereceden deprem bölgesidir. O nedenle burada herhangi bir yapılaşma amaçlı faaliyette bulunmak son derece tehlikelidir. Çünkü bu bölgede gerçekleşen depremler sırasında binlerce can ve mal kaybı yaşanmıştır ve uzun süredir deprem gerçekleşmemiştir.
Murat Dağı’nda altın madeni işletmesinin Büyük Menderes ve Gediz Havzalarına olası etkileri nelerdir?
1) Yağış rejimi bozulacak; Su kaynak ve yatakları kaybolabilir-yer değiştirebilir; Orta ve uzun vadede tüm Ege Bölgesinde susuzluk kuraklık riski var; Bitki örtüsü ve orman yok olacak; Ekolojik denge bozulacak.
2) 6.000.000 m2'lik alanda ağaç ve canlı varlığından söz edilemeyecek.
3) 1.000.000.000 ton siyanürlü toprak, maden çalışmaları sırasında açılan 25 km2'lik alandaki çukurla beraber Kütahya ve Uşak'a miras kalacak.
4) Yaşanması muhtemel sismik hareketlilik nedeniyle veya sıralı dinamit ünitelerinin patlatılmasıyla Uşak’ın içme suyunu sağlayan Küçükler Barajı, siyanür sızıntısı sebebiyle zehirlenmiş olacak.
5) Siyanür; 27 derece üzerindeki her sıcaklık sonucu buharlaşarak havaya karışabilen ölümcül sonuçları olan bir kimyasaldır. Toprağa düşecek ve üretimi yıllarca etkileyecek siyanür, sadece bir nesli değil birçok nesli doğuştan veya yaşamları boyunca doğrudan etkileyecektir.
6) Gediz-Büyük Menderes-Küçük Menderes-Sakarya Nehirleri, Susurluk Çayı vs. Murat Dağı'ndan kaynağını aldığı için Ege Bölgesi'nde yüksek miktarda siyanür sızıntısına bağlı hava, su ve toprak kirliliği oluşacak. Bu kirliliğe bağlı olarak başta kanser olmak üzere sağlık problemleri baş gösterecek.
7) Gediz-B. Menderes-Salihli-Sakarya-Menemen-Küçük Menderes-Aydın-Çivril -Buldan Ovaları ve buna benzer birçok ova kirlilikle boğuşarak yok olmaya başlayacak ve gıda güvenliğimiz tehlikeye girecek.
8) Banaz Çayı'nın içinden aktığı Uşak Kanyonu kirlilikle mücadele edecek.
9) Pamukkale travertenleri zarar görecek, suyu kuruma noktasına gelecek.
10) Söz konusu akarsuların döküldüğü denizler daha da kirlenecek.
11) Bölgenin turizm, tarım, hayvancılık, termal faaliyetleri vs. durma noktasına gelecek.
12) Bölgenin doğal ve yaban hayatı tamir edilemez zararlar görecek.
13) Bölgedeki yaşam derinden etkilenecek.
14) Tüm bu olumsuz gelişmelere bağlı olarak 15.000.000'dan fazla insanın sağlığı tehlikeye girecek.
15) Mevcut veya inşa edilecek barajların su niteliği tehlikeye gireceği için Türkiye Devleti azımsanamayacak ölçüde maddi zararlara girecek.
16) Sağlık ve temizlik harcamalarımızdaki artış gün geçtikçe önü alınamaz bir sorun haline gelecek.
17) Hepsinden önemlisi çocuklarımıza ve torunlarımıza baştan aşağıya çevre kirliliğine bulanmış bir gelecek hazırlamış olacağız.
Sonuçlara bakıldığında Murat Dağı’nda açılacak altın madeni Gediz-B. Menderes-Salihli-Sakarya-Menemen-Küçük Menderes-Aydın-Çivril -Buldan Ovalarında canlı yaşamı yok oluşa sürükleyecek su kirliliği ve kuraklığa sebep olacaktır.