Hz. Peygamber çevre konusunda yaptıkları ve söyledikleriyle Müslümanlara örnektir. Müslümanlar için Hz. Peygamber’in her konuda, hayatın her alanında yegane örnek olduğu bir gerçektir. Günümüzde de en ilkel şartlardan en modern şartlara varıncaya kadar Hz. Peygamberin çevre duyarlılığı konusunda tavsiyeleri güncelliğini korumaktadır. Mesela Hz. Peygamber’in ağaç dikimine dair teşvik ve tavsiyeleri bugün bizim için çok daha fazla anlam taşımaktadır. Yapılaşma veya başka pek çok sebepten dolayı çok sayıda ağacın kesilerek veya yakılarak dünyamızı oksijensiz bırakma sorumluluğuna Müslümanlar da ortak olabilmektedir. Bilinçsiz bir şekilde tabiatı tahrip etme ve çevreye bu nevi zarar verme eyleminin doğru olmayacağı bilinci, Hz. Peygamber’i örnek alma konumunda olan Müslümanlar için daha fazla sorumluluk getirmektedir. Bu sorumluluğa en güzel örneklerden birisi de, çevreye başkalarını rahatsız edecek şekilde eziyet ve zarar verilmemesidir. Bu bağlamda Hz. Peygamber’in şu hadisi fazlasıyla önem arz etmektedir. “Lanet edilen iki şeyden sakının”. “İnsanların gelip geçtikleri yolu ve gölgelendikleri yeri hela/tuvalet ihtiyacını gidermek için kullanmaları” hadisi önem arzetmektedir. Böylece Hz. Peygamber’in insanların kullandıkları yol ve patikalara, dinlence yerlerine ve su/pınar başlarına tuvalet ihtiyacının giderilmesini kesinlikle yasakladığını görüyoruz. Bu prototip yasaklamaya ilaveten, hayati bir öneme ve dikkate layık olmak üzere, hem durgun hem de akan sulara tuvalet ihtiyacının giderilmesini yasaklayan başka rivayet de vardır. Bu ve benzer rivayetler en ilkel durumlarda bile su ve onun yakın çevresine tuvalet ihtiyacının giderilmesinin şiddetle yasaklanması, “su ve havzalarını korumanın dini anlamda toplumsal bir sünnet” olduğunu açıkça göstermektedir. Başka bir hadiste de, insanların geçtiği yollarda onlara eziyet ve sıkıntı verecek olanların “lanet edilmeye” maruz kalacakları haber verilerek, çevrenin doğallığını bozacak her türlü olumsuz davranışa işaret edilmektedir. Hz. Peygamber’in insanları rahatsız edici herhangi bir şeyi yoldan kaldırmanın “imanın bir şubesi olarak tavsif edip bu yönde sık sık tavsiyelerde bulunması, günümüz Müslümanlarının örnek alması gereken evrensel bir sünneti olarak algılamaları gerekir. Bu ve buna benzer tavsiyelerden hareketle, uluslararası camiada kabul görmüş ve ortak aklın benimsediği insanlığın yararına yönelik ilkeler ve kurallar da, Hz. Peygamber’in sünnetine uygun olduğunu açıkça göstermektedir. Diğer yönden Hz. Peygamber ,Bedir savaşına başlarken savaş meydanında ve Hicret’den sonra da muzaffer olarak Mekke’yi ele geçirirken askerlerine, “Size kılıç kalkmadığı sürece kimseye kılıç çekmeyin, kimseyi öldürmeyin, tarlasında çalışanlara dokunmayın, ağaçlara ve ekinlere zarar vermeyin...” emrini vererek insan hayatı, toprakla uğraşmanın, onu ekip biçmenin kutsallığı, ağaç ve örtünün önemi konularındaki duyarlılığını ortaya koymaktadır. Hz. Ebubekir’in de, savaşta askerlere hurma ağaçlarını kesmemeleri, hiçbir meyve ağacına zarar vermemeleri konularında emirleri olduğu bilinmektedir. Bununla beraber Hz. Peygamber, hemen her konuda biz insanlara sadece önerilerde bulunup yol göstermekle kalmamış, esasen örnek olarak çok güzel uygulamalarda da bulunmuşlardır. Mesela, Medine yakınlarındaki “Zureybu’t-Tavril” adıyla bilinen bir yerin ormana dönüştürülmesini istemişler ve: “Kim buradan bir ağaç kesecek olursa, onun karşılığında bir ağaç diksin” talimatını vererek günümüz moda deyimi ile doğal kaynaklardan yararlanmada temel bir prensip olan “sürdürülebilirlik” ilkesinin belki bilinen ilk örneklerinden birini vermişlerdir. Bunun üzerine ağaçlar dikilmiş ve bu bölgeye “el-Gabe” adı verilmiştir. Yine Hz. Peygamber, Mekke bölgesi, Medine’nin 32 km’lik çevresi ve Taif şehirleri ile yakın çevresini “haram bölge” yani bugünkü tanımlaması ile bir anlamda “sit alanı” olarak ilan etmişler ve bu bölgelerin ağaçlarının kesilmesini, kuşların ve diğer hayvanların avlanmasını, otların yolunmasını yasaklamışlardır. Diğer yönden yine Hz. Peygamber, Taif ’in korunmuş bölge ilan edilmesi konusunda Taif halkıyla anlaşma metni imzalamış, bu hususta özel bir beyanname hazırlayarak o yörenin Müslümanlarına göndermiştir. Bu beyannameye göre, Taif vadisi’nin dikenli ağaçları ile çalılarının tahrip edilmemesi, av hayvanlarının korunması gerekiyordu. Hz. Ömer’ide, Medine civarına bekçi tayin ederek onu, ağaçların kesilmesine ve yapraklarının silkelenmesine müsaade etmemesi, bunları yapanların yakalanması ile görevlendirmiştir. Hz. Muhammed, çağdaş manada henüz sanayileşmenin olmadığı dönemlerde çevreyi korumaya yönelik ilginç tedbirler alarak Mekke, Medine ve Taif bölgelerini haram alanı ilan ederek buralarda ağaç kesmeyi ve hayvan avlamayı yasaklamıştır. Sonuç olarak Müslümanlar hem kendileri hem de insanlık için küresel kapitalizmin dünyamıza verdiği maddi ve manevi tahribatı ortadan kaldırmaya yönelik her türlü çalışmaya ve faaliyete katkıda bulunmalı ve bu sorunu daha fazla sahiplenmelidir. Zira insanlık maddi-manevi her alanda insanoğlunu ve yaşadığı çevreyi zehirlemeye devam eden küresel kapitalizm karşısında nebevi sünnet gibi evrensel bir panzehire sahiptir.